Korkusuz’un dünkü birinci sayfasında okudum. Yoğun bakım uzmanı Prof. Dr. Dilek Özcengiz’in açıklamalarıydı. Özcengiz, “Hastaların çoğu protein yetersizliği ile geliyor. Derin anemi, vitaminler düşük. Yoksulluğun derin izlerini net şekilde görmek mümkün. Bir emekli, maaşıyla ne ilacını alabiliyor ne de sofraya bir parça et koyabiliyor. Yaşamak lüks, nefes almak bile borç artık. Özellikle yaşlılar ve çocuklara sosyal destek gerekli” diyor.
Daha bu yılın başlarında CHP Ankara Milletvekili Deniz Demir açıklamıştı. Demir, halkın yüzde 40’ının iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek masrafını karşılayamadığına dikkat çekmiş “Çocuklarda beslenme yetersizliğine bağlı bodurluk oranı artıyor. 5 yaş altı çocuklarda bodurluk oranı yüzde 10 civarında” demişti.
Mart ayında yine bir başka siyasetçi, İYİ Parti Grup Başkan vekili, aynı zamanda hekim de olan Turhan Çömez, çocuklarda yeterince protein alamadıkları için zeka problemleri olduğunu, vitamin, mineral alamadıkları için beyin gelişiminin yavaşladığını belirtmiş, tıp dilinde ‘persentil’ eğrileri denilen, büyüme gelişme eğrilerinin bozulduğunu ifade etmişti.
Bir çocuğun sağlıklı büyümesi için nasıl beslenmesi gerektiğini yıllardır duyuyoruz, okuyoruz değil mi?
Enerji kaynağı karbonhidratlar için: Tam buğday ekmeği, bulgur, yulaf, makarna, patates, pirinç. Beyaz un yerine tam tahıl tercih edilmeli
Büyüme ve kas gelişimi proteinler: Et, tavuk, balık, yumurta, kurubaklagiller (mercimek, nohut, fasulye), süt ve süt ürünleri.(
Vitamin ve lif için sebze ve meyveler: Günde en az 5 porsiyon (3 sebze + 2 meyve ideal), renkli ve mevsimlik sebzeler tercih edilmeli.
Kalsiyum ve D vitamini kaynağı için süt ve süt ürünleri: Günde 2-3 porsiyon, yaşa uygun olarak tam yağlı veya yarım yağlı süt.
Sağlıklı Yağlar: Zeytinyağı, ceviz, badem, avokado gibi kaynaklar.
Kaç çocuk böyle beslenebiliyor?
Korkusuz’dan sevgili Firuze Şenavcı’nın haberinde okudum. CHP Milletvekili Veli Ağbaba, Fransa’yla Türkiye’deki asgari ücretin alım gücünü et üzerinden hesaplamış. Buna göre, asgari ücretin 1500 Euro olduğu Fransa’da bir işçinin aylık kazancı 147 kilo ete denk geliyor. 22 bin lira Türk işçisi ise ancak 22 kilo et alabiliyor.
Et yani protein. Çocukların büyüme ve kas gelişimi için gerekli olan protein.
Emeklinin sofrasına asla koyamadığı protein.
Başka söze gerek var mı?
Bazen bir melodiyle kararlarımı netleştiririm bazen bir ezgiyle iç sesimi duyarım
Bugün ‘Apolitik’ soruları Bilecik Belediye Başkanı Melek Mızrak Subaşı yanıtladı.
- Güne başlarken bir ritüeliniz var mı?
Mutlaka kahvemi içerek başlarım güne. O ilk yudum hem kendime geliş hem de yeni bir günün enerjisini karşılama anı. Ardından kısa bir yoga pratiği ve nefes egzersizi yaparım. Bu birkaç dakikalık ritüel hem zihnimi hem bedenimi güne hazırlar; kararlarımda daha berrak, insanlara karşı daha sabırlı olmamı sağlar. Belediye başkanı kimliğimin temposu yüksek, ama önce iç huzurdan geçiyor her şey.
- En son hangi kitabı okudunuz?
En son Paulo Coelho’nun ‘Simyacı’ kitabını yeniden okudum. Her okuyuşta insana başka bir pencere açıyor. Hayatın anlamı, insanın kendi yolunu bulma çabası ve hayallerin gücü bana çok şey hatırlatıyor. Ben de hem bir kadın hem bir anne hem de bir belediye başkanı olarak bu yolculukta kendi işaretlerimi takip ediyorum.
- En son hangi filmi izlediniz?
En son Christopher Nolan’ın ‘Oppenheimer’ filmini izledim. Bilimin insanlık adına taşıdığı sorumluluğu, güçle vicdan arasındaki o ince çizgiyi çok etkileyici bir dille anlatıyor. Tarihi bir figürün gölgesinde, aslında hepimizin yüzleşmesi gereken etik soruları soruyor.
- En sevdiğiniz ses ne sesi?
Kızımın gülüşü. Her şeye değiyor... Onun kahkahası dünyayı güzelleştiriyor benim için.
- En çok dinlediğiniz üç şarkı?
Güne genellikle Ma Chérie, Chai and Sunshine gibi enerjisi yüksek, ilham veren şarkılarla başlıyorum. Müzik benim için sadece bir eşlik değil, aynı zamanda bir yön pusulası... Bazen bir melodiyle kararlarımı netleştiririm, bazen bir ezgiyle iç sesimi duyarım. O yüzden ruhuma dokunan her şarkı benim için kıymetli.
- Türkiye bir şarkı olsa hangisi olurdu?
Sezen Aksu’nun ‘Kutlama’ şarkısı olabilir. İçerisinde hem gurbet hem sevda hem acı hem de direnç var. En çok da umut. Çünkü Türkiye, tüm olumsuzluklara rağmen ayağa kalkmayı, yeniden başlamayı bilen insanların ülkesi.
Melek Mızrak, eşi ve kızıyla.
- Aşka inanır mısınız?
Kesinlikle. Yaşama, insana, memlekete, hayata duyulan aşk. Ben her sabah eşime, kızıma, işime, şehre duyduğum aşkı yeniden hissediyorum.
- Kırmızı çizginiz nedir?
Adaletsizlik. İnsanlar arasında ayrım yapılması, haksızlık... Beni en çok bu duygular yaralar.
- En sevdiğiniz yemek?
Annemin yaptığı yaprak sarması. Bir tabakta hem emek hem sevgi hem de geçmişin kokusu olur.
- Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?
Hayır, yok.
- Sizi ne heyecanlandırır?
Yeni projeler, insanların hayatına dokunabilecek her fikir beni heyecanlandırır. Bir de Asya’nın başarıları... O anlarda kalbim yerinden çıkacak gibi olur.
- Yağmur mu, Güneş mi?
İkisini de severim ama yağmurun altında yürümek bambaşka bir his. Güneşle ısınırsın ama yağmurla arınırsın.
- Güz mü, İlkbahar mı?
İlkbahar. Yeniden doğuş, tazelenme, umut... Bahar bana iyi geliyor.
- İnsanlarda en sevmediğiniz üç hareket?
İkiyüzlülük, kibir ve vefasızlık.
- Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa kime, ne söylersiniz?
18 yaşındaki Melek’e: “Bir gün Bilecik’in sokaklarındaki tüm çocuklar seni gördüklerinde gülümseyecek ve bu senin en büyük mutluluğun olacak” derdim.
- Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız?
Ailece doğaya kaçarız. Kitap okurum, Asya’yla bol bol oynar, eşimle uzun sohbetler ederim. Kendimi unutmadan dinlenmeyi öğreniyorum artık.
- Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak istersiniz?
Yine Melek olmak isterim. Tüm zorluklara rağmen yaşadığım her duygu, karşılaştığım her insan beni ben yaptı.
- Herhangi bir enstrüman çalar mısınız?
Piyano çalmayı denemiştim ama pek ilerletemedim. Asya’ya destek olmak için birlikte müzikle vakit geçirmeyi seviyoruz.
- Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?
Sağlıklı, üretken ve sevdiklerimle olabildiğim sürece yaşımın bir önemi yok. Ama torunlarımı sevecek kadar uzun bir ömür isterim.