AKP’nin içindeki en ilginç isimlerden biri bana göre Ömer Çelik... Kimler geldi, kimler geçti; o 2002’deki kuruluşundan bu yana partiden bir gün bile ayrılmadı.
Henüz 34 yaşındayken parlamentoya girdi... Gün geldi hükümet sözcüsü, gün geldi bakan oldu.
Şimdi de AKP Sözcüsü...
★★★
Görevi ve ünvanı ne olursa olsun tam 23 yıldır hep ama hep Erdoğan’a en yakın üç-beş isimden biri oldu.
Bir kez bile Erdoğan’dan farklı bir şey düşünmedi, söylemedi.
Amacım size Ömer Çelik’i tanıtmak değil...
Onun üzerinden, bugünkü Türkiye’nin “siyasi rejimi”ni anlatmak...
★★★
Dedim ya Ömer Çelik, AKP Sözcüsü...
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen rejimde başka da bir görevi yok.
Ama kendisi, AKP Sözcüsü sıfatıyla bütün kritik toplantılara katılıyor.
Hatta partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığında yapılan “ulusal güvenlik” konulu toplantılarda bile masada yerini alıyor.
Yukarıdaki fotoğraf yine böyle bir toplantıda çekildi. Kadroya dikkat edin:
Erdoğan ortada... En sağda MİT Başkanı İbrahim Kalın... Onun yanında Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, en solda AKP Sözcüsü Ömer Çelik, onun yanında da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan...
★★★
Bu arkadaş önceki akşam yine kameraların karşısına geçti ve İsrail-İran Savaşı hakkında açıklamalarda bulundu.
Saldırıların İsrail’in güvenliğiyle ilgili olmadığını, doğrudan Netanyahu Hükümeti’nin saldırganlığından kaynaklandığını söyledi. Sonra da ekledi:
“Hem Türk Silahlı Kuvvetleri hem de tüm birimlerimiz Türkiye’nin güvenliği açısından her türlü önlemi almıştır.”
Eyvallah...
★★★
Tamam da... Sana ne be kardeşim?
Sen bir parti sözcüsüsün.
Partinin görüşlerini dile getirebilirsin.
Ama diğer partilerin temsilcilerinin davet edilmediği bir ulusal güvenlik toplantısında olamazsın.
Parti toplantısından sonra hükümet sözcüsü gibi çıkıp, “Şunu yaptık, bunu yaptık” diyemezsin...
★★★
Neden mi bu konuya bu kadar önem veriyorum?
Çünkü bir ülkede iktidar partisinin sözcüsü “devlet” adına açıklama yapıyorsa...
O devlet, pati devletine dönüşmüş demektir.
Peki; nedir parti devleti?
Wikipedia’dan aynen aktarıyorum:
“Parti-devlet bütünleşmesine dayanan tek parti rejimi, modern diktatörlüklere özgü bir yönetim biçimidir.”
★★★
Demokratik parlamenter sistemlerde ülkeyi halkın seçtiği vekillerden oluşan parlamento ile onun seçtiği yürütme organı, yani hükümet yönetir.
Bizim bugünkü sistemimizde ise ülkeyi “parti” yönetiyor.
Cumhurbaşkanı bağımsız değil, partili...
Atamalar, yardımlar parti teşkilatının önerileri doğrultusunda yapılıyor.
Parti Sözcüsü, en kritik toplantılarda masada...
Bunun bir adım ötesi nedir?
Onu da siz söyleyin...
F ile başlar, “trajedi” ile biter!
‘İnce kıyım’ işler!
Birkaç yıl önce CHP’den ayrılıp Memleket Partisi’ni kuran Muharrem İnce, partisini büyütemeyince CHP’ye döndü.
Henüz rozet takmadı ama dün CHP’nin Grup Toplantısı’na katılarak bunu resmen ilan etti.
Ayrılık sürecini hatırlayın... Hatırlamanıza da gerek yok; açın bakın Google amcaya...
Hem İnce, hem de onu destekleyen CHP’den ayrılanların “baba ocağımız” dedikleri CHP’ye söylediği sözler orada duruyor.
Dünkü konuşmasında her ne kadar tersini söylese de bolca kibir, fazlasıyla hırs, biraz da kızgınlıkla söylenmiş o sözler; Muharrem İnce’yi bağlamayabilir...
Ama onun ardından gidenleri bağlar!
Çünkü bu ayrılık, kırk yıllık arkadaşlıkları bile bitirmişti.
Onca insan şimdi İnce gemisini terk edip baba ocağına dönüyor diye, bir zamanlar gırtlak gırtlağa girdikleri eski dostlarıyla kolayca kucaklaşabilecek mi?
Edilen hakaretler, yapılan aşağılamalar unutulacak mı?
Hiç sanmam...
★★★
Keşke Muharrem İnce o kadar hırslı olmasaydı, keşke haklı eleştirileri kabul edebilseydi, keşke kendisini cumhurbaşkanı adayı yapan bu partiye birazcık vefalı davranabilseydi, keşke hiç ayrılmasaydı da...
Bugün hala Memleket Partisi’nin çatısı altında olan yol arkadaşlarına kendilerini “ince kıyım doğranmış” hissettirmeseydi.
GÜNÜN SORUSU
“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” diye slogan atan teğmenlerin TSK’dan ihraç edilmesinden sonra benzer bir olay da Anadolu Üniversitesi’nde yaşandı. Rektörlük, 21 Mart 2025’te düzenlenen yürüyüşte aynı sloganı atan öğrenciler hakkında disiplin soruşturması açtı. Sorum Rektör Bey’e:
Aynı öğrenciler “Recep Tayyip Erdoğan’ın Askerleriyiz” diye bağırsaydı, yine aynı soruşturmayı açabilir miydiniz?