Dünyanın çivisi çıktı. Artık utanmak, yüzü kızarmak, vicdansızlık, adına ne derseniz moda oldu.

Sözcü gazetesinde haberi gördüğümde irkildim.

İran’ın İsrail’e saldırıları, aylarca İsrail bombardımanına maruz kalan Lübnan’da adeta kutlamaya dönüşmüş.

Beyrut’ta çatı katı barlarda “füze manzarası” için ek ücret alıyor, kafelerde İran saldırılarına özel menüler hazırlanıyormuş.

Düğünler, havuz partileri de cabası.

Füzelere havai fişek muamelesi yapıyorlar yani.

İran’ın İsrail’e karşı fırlattığı füzeleri güzel bir masa eşliğinde görmek isteyenler 250 Lübnan lirası ödüyormuş.

Bunu yapan Lübnan...

Yani İsrail’in bombalayıp, yüzden fazla kişinin ölümüne sebep olduğu ülke.

Bir grup  Lübnanlı, İran’ın İsrail’e yolladığı  füzeleri havuz içerisinde tezahüratlar yaparak izlemiş. Müzik açarak ritim tutturan grup balistik füzeleri alkışlarla karşılamış.

Sebebi ne olursa olsun anlaşılabilir bir şey mi bu?

★★★

Neye şaşırıyoruz ki?

ABD Başkanı Donal Trump değil miydi, yapay zeka destekli ‘Trump Gaza’ videosu paylaşan.

Bu videoda savaş harabelerinden lüks bir tatil beldesine dönüşen Gazze’de, Netenyahu’yla beraber havuz kenarında güneşlenen.

Sakallı ‘belly dancer’ı dans ettiren.

Gazze’yi ‘Ortadoğu Rivierası’na dönüştürmek isteyen Trump değil miydi?

Bunun için 2 milyon Filistinlinin yerinden edilmesi, yıkıntıların temizlenmesi ve araziye ABD egemenliğinde lüks tesislerin inşa edilmesini düşünen.

Resmen ‘etnik temizlik’ sayılacak bir eylemi marifetmiş gibi resmi hesaplarından paylaşan.

Bir yanda açlıktan, bombardımandan yıllardır Gazze’de ölen gençler, çocuklar, kadınlar, erkekleri düşünmeden, canı acımadan böyle bir şeyi nasıl düşünebilir?

İnsan, nasıl insanları öldüren füzelere havai fişek muamelesi yapıp, altında yemek yiyebilir?

Hangi akıl, hangi kalp o menünün hazırlanmasına razı gelebilir?

Üzülerek izliyorum, maalesef dünyayı kötülük yönetiyor.

Dilenciler bizi nasıl kandırıyor?

İstanbul Eyüpsultan’da zabıta, dilencilik yapan bir kadını takibe alıyor. S.M isimli kadının üzerinden 35 bin 985 TL nakit para ve 10 adet çeyrek altın çıkıyor. Para ve altınlara el konuluyor. Bu haber beni 1990’larda muhabirken gittiğim bir zabıta operasyonuna götürdü. Daha mesleğin başlarındayım. Demek ki 90’ların ortasına doğru. Yaşlı bir amca, önünde üç mendil, hali perişan. Gelen giden önüne bozuk para atıyor. Zabıta operasyon yapınca ben o kadar yalvarıyorum ki, “Ben ilgileneceğim onunla” diyorum. Çünkü çok üzülüyorum. Adamı alıp, yemek yediriyorum, üzerine temiz kıyafetler alıyorum. Gönülsüz gibi. Ben bunu utanıyor diye algılıyorum. Sonra onu Darülaceze’ye götürüyorum. Şimdi nasıl olduğunu hatırlamıyorum ama birilerine çok rica ettiğimi biliyorum. Onu orada bırakıyorum. Üç gün sonra elimde bir demet çiçekle ziyaretine gidiyorum. Oooo amcam çıkmış gitmiş. Zabıta müdürlüğüne uğruyorum, biraz da samimi olmuşuz. “Seninki işini seviyor” diye dalga geçiyorlar benimle. Sonradan öğreniyorum bir apartmanı olduğunu. O gün uğradığım hayal kırıklığını hiç unutmuyorum. Zaten hayat da değişmiyor galiba, zengin dilenciler haber olmaya devam ederek bize sık sık hatırlatıyor.

TAM BİR YAZ KİTABI: YOLDAN ÇIKANLAR

Guadalupe Nettel, ilk kitabından bu yana dogmalarla mücadele ediyor. 2023 Uluslararası Booker Ödülleri’nde kısa listeye kalma başarısı gösteren Guadalupe Nettel, okurlarının karşısına bu kez bir öykü toplamıyla çıkıyor. Yoldan Çıkanlar’daki sekiz öyküden birinde anlatıcı, Baudelaire’in de bir şiirini atfettiği Albatros kuşu ile tanışma hikâyesini anlatıyor. Genelde yalnız uçan heybetli albatros kuşları bazen havada yeterince rüzgâr olmayınca dengelerini kaybeder, yollarını şaşırır ve yaşam alanlarından çok uzaklarda bulurlar kendilerini. Yani yoldan çıkarlar. Nettel de kitap boyunca bir şekilde yoldan çıkan kişilerin hayatların odaklanıyor. Bir gün hastanede, kimsenin konuşmak istemediği bir olay nedeniyle ailesi tarafından yıllarca dışlanmış dayısıyla tanışan kız; kendisinden daha iyi bir hayat yaşayan eski bir sınıf arkadaşının evinde istemeden farklı bir hayata başlayan hayal kırıklığına uğramış aktör; uyanık olmaktansa uyumanın daha iyi olduğu, ölmekte olan bir dünyada çocuklarıyla yaşayan kadın ya da mutsuz aile yaşantısına çareyi ıssız bir sokakta bulan, Pembe Kapı adlı muhteşem öykünün anlatıcısı. Gerçeklik ile fantezi arasında gidip gelen bu hikâyeler, karakterlerini toplumumuzun çizdiği başarı–başarısızlık takıntısıyla yüzleştirirken, Guadalupe Nettel’in bu türde ulaştığı ustalığı da gözler önüne seriyor. Okuyun derim.

NDR ELBPHILHARMONIE İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ’NDE

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV)  tarafından düzenlenen  53.  İstanbul Müzik Festivali başladı. Bana bir öneride bulun derseniz size dünyanın en iyi orkestraları arasında gösterilen NDR Elbphilharmonie’yi  19 ve 20 Haziran  akşamlarında,  Atatürk Kültür Merkezi Türk Telekom Opera Salonu’nda gerçekleştirilecek iki konserini öneririm.  Alan Gilbert  şefliğinde sahnede olacak orkestra ilk konserde  çağımızın en büyük keman virtüözlerinden  Frank Peter Zimmermann’a; ikinci konserde ise  iki Echo Klassik ödüllü Chopin  yorumcusu, piyanist  Rafa Blechacz’a eşlik edecek. NDR Elbphilharmonie  ve Grammy ödüllü daimî şefi  Alan Gilbert  festivalde Romantik dönem rüzgârları estireceği iki konserinden ilkinde, lirik melodileri ve zengin orkestrasyonuyla Almanların en büyük dört keman konçertosundan biri sayılan ve solist partisinin zorluğundan dolayı vaktiyle Hans von Bülow’un “keman için değil, kemana karşı konçerto” dediği Brahms op.77 ile senfonik repertuvarın en heybetli eserlerinden, “Kader” adıyla da bilinen Çaykovski op.36’yı seslendirecek. Topluluğun, keman virtüözü Frank Peter Zimmermann’a eşlik edeceği konser 19 Haziran Perşembe saat 20.00’de Atatürk Kültür Merkezi Türk Telekom Opera Salonu’nda gerçekleştirilecek. NDR Elbphilharmonie, 20 Haziran Cuma saat 20.00’de  Atatürk Kültür Merkezi Türk Telekom Opera Salonu’ndaki ikinci ve son konserinde ise iki Echo Klassik ödüllü Chopin yorumcusu, piyanist Rafa  Blechacz’a eşlik edecek. Kaçırmayın derim.