Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın geçen hafta Al Jazeera televizyonuna verdiği demece, İran tepki gösterdi. Türkiye’nin Tahran Büyükelçisi Hayatı Kırlangıç, İran Dışişleri Bakanlığı’na çağrılarak dile getirildi.
Dışişleri Bakanı Sözcüsü Öncü Keçeli’den de bir açıklama geldi. “Bugün de İran Büyükelçiliği Maslahatgüzarını Bakanlığımıza davet ettik. Bazı İranlı yetkililerin Türkiye’ye yönelik iddialarını da gündeme getirdik” dedi.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Bekayi de “Amerika ve İsrail’in bölgedeki gelişmelerindeki açık ve gizli ellerini görmemek büyük bir hatadır. Türkiye Dışişleri Bakanı’nın ifade ettiği gibi bölge, bir ülkenin diğerlerine hükmetme kültüründen kurtulmalıdır ne Araplar ne Türkler ne Kürtler ne de İranlılar hiçbiri başkalarına sulta kurma, rahatsızlık verme ya da tehdit oluşturma peşinde olmamalıdır. Peki ya İsrail?” diye söze başladı.
“Türkiye destekli güçlerin Şam’ı düşürmesinden sadece birkaç gün sonra, İsrail, Suriye’nin askeri ve savunma tesislerine, hatta bilimsel ve araştırma merkezlerine çok geniş çapta saldırılar düzenledi ve bunların % 90’ını yok etti” dedi.
“İran son yıllarda bölgesel emel peşinde olmamıştır. Bütün kaygımız Filistin halkını ve onların işgal ve saldırılara karşı mücadelesini desteklemektir” diye devam etti.
“...Eğer arkadan hançerlenmeseydik, kesinlikle kimse Gazze’den Filistin halkının zorla sürülmesinden ve Batı Şeria’nın ilhakından bahsedemezdi” diye bitirdi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Al jazeera’ye verdiği demeçte, “İran’ın bölge ülkelerindeki milisler üzerinden dış politika yürütme meselesi, İran’ın uzun zamandır büyük bir riskle yönettiği bir politika” demişti.
İran’ın Esad’ı desteklemesine de “İran’ın Suriye’deki politikası buysa, bunun doğru bir politika olduğunu düşünmüyorum” diye eklemişti.
“Eğer siz başka bir ülkedeki bir grubu destekleyerek orada rahatsızlık oluşturmak isterseniz, başka bir ülke de sizdeki başka bir grubu destekleyerek size rahatsızlık oluşturmak ister. Yani dünyada artık hiçbir şey gizlenemiyor. Sizde olan yetenekler başkasında da var. Dolayısıyla camınıza taş atılmasını istemiyorsanız başkasının camına taş atmayacaksınız” diye devam etmişti.
Diğer yandan İran içeride de sorun yaşıyor. İran Meclisi, Ekonomi Bakanı Himmeti’yi, gensoru ile düşürdü. Türkiye ve Irak’ın ödemeleri geciktirdiği için sorun yaşadıklarını söylemesi yetmedi.
İran’ın rejimi ne olursa olsun bugün bağımsız bir devlet olduğu için tencere hâlâ bakan düşürebiliyor! İç ve dış politikası, ABD emperyalizmine bağlı olan ülkelerde ise tencere bakan düşüremez!
Üstüne İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevat Zarif istifa etti. İran yasalarına göre çocukları yabancı ülke vatandaşı olanlar, kamu görevinden men edilmesini gerektiriyor. Ancak asıl sorun bu değil!
2019’da da Dışişleri Bakanlığından istifa eden Zarif, Himmeti gibi nükleer program için ABD ile görüşülmesini savunan sözde bir reformist! Reformistten kastım illa rejimi değiştirmek istiyor anlamına gelmiyor. ABD emperyalizmi ile işbirlikçi olanlara diyorum!
Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan da mecliste “ABD ile konuşmanın daha iyi olduğuna inandım, ancak dini lider Amerika ile konuşmayacağımızı söyledi. Bu yüzden Amerika ile konuşmayacağımızı açıkladım...” dedi.
Dini lider Hamaney, ABD ile görüşmenin hiçbir sorunu çözmeyeceğini söylemişti ancak Pezeşkiyan yine de şansını denedi.
İran uzun yıllardır ambargo altında. Bugün yaşadığı sorunlar sadece ekonomiye bağlanamaz. Hem içeride hem de bölgedeki ABD işbirlikçileri, İran’ın parçalanmasını hızlandırdılar.
Bu hızlanışın asıl sebebi ise KCK elebaşının açıklamasıdır. Açıklama sadece Türkiye’yi değil Irak, İran ve yeni Suriye’ye yöneliktir. KCK’nin İran kolu PJAK da silah bırakacağını açıkladıktan sonra bunlar yaşandı. İran’ı parçalayacak iç kargaşa başlıyor.
Bu gerilim eski Suriye ile Türkiye arasında başlayan gerilim dönemini hatırlattı. Eski Suriye’nin geldiği durum ortada. Ortadaoğu’da ABD ve işbirlikçi iktidarlar ne yazıkki yol alıyor...
Son olarak hem Türkiye’de hem de tüm dünyada KCK elebaşı ile ilgili haberlerde hep PKK deniyor. 1978’de Diyarbakır Lice Fis Köyü’nde kurulan PKK, 2002’de kendi fesh ederek KADEK oldu. 2003’te KADEK kendini fesh etti, KONGRE-GEL oldu. 2008’de KONGRE-GEL kendini fesh etti ve İran, Suriye ve Irak ayakları birleşerek KCK’ye dönüştü. Tüm bunların hepsi ayrı örgütlerdir! Sadece lideri değişmemiştir...
Bugün konuşulması KCK’dir...