İktidarın “Terörsüz Türkiye” adı altında başlattığı filmin sonuna yaklaştık...
Hem PKK’nın Meclis çatısı altındaki temsilcileri, hem de Kandil’deki yöneticileri homurdanmaya başladı bile...
Terör örgütüne yakın bir yayın organına konuşan KCK sözde Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi kast ederek, “Bir yıl geçti. Sözlerinin gereğini yerine getirmedi. Hiç oralı olmuyor. Unutmuşa benziyor” dedi ve ekledi:
“Sadece bir ‘Kurucu Önder’ diyerek bizi kandıracağını sanıyor. Biz ahmak da değiliz, çocuk da değiliz. Böyle olmaz. Bu biçimde bu iş yürümez. Söyleyeceksin, söz vereceksin, alemi etkileyeceksin ondan sonra yavaş yavaş vazgeçeceksin, sürece yayacaksın. Millet bunun oyun olduğunu görmez mi? Buna hile demez mi?”
★★★
Bunları söyleyen eli kanlı bir terörist...
Ha; öyle sıradan bir terörist de değil...
PKK’yı kuran kadrodan hayatta olan beş kişiden biri...
Bana göre 3 kuruş etmez ama... ABD, bunun kellesine bundan sadece yedi yıl önce, yani Kasım 2018’de 3 milyon dolar ödül bile koydu.
Hoş; Washington’da ödül koyarken, Kandil’deki ABD subayları ve CIA ajanları, bunlarla aynı masada yemek yiyordu; o başka!
★★★
Siz... On binlerce kişinin katili olan bu adamları yakalayıp işledikleri suçların hesabını sormak yerine, onları “kurucu önder” diye onurlandırırsanız onlar da size böyle rest çeker ve rezil eder!
Peki; sonuç ne mi olacak?
Hiç kuşkunuz olmasın; çok kısa bir süre içinde bu ikinci açılım süreci de çöp olacak...
Hem AKP, hem de MHP bu alçaklara yeniden “bebek katili” demeye başlayacak...
Yazın bir kenara...
18 yıl sonra!
Başta Sabah olmak üzere Akşam, Milliyet gibi iktidar yandaşı gazetelerde dün ilginç bir haber vardı:
“Ergenekon’da FETÖ’nün Parmak İzi!”
Hani; Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un, çok sayıda yüksek rütbeli subayın, rektörlerin, gazetecilerin, hukukçuların yıllarca yargılandığı ve cezaevinde çürütüldüğü...
Masum insanların kahırdan kanser olup ya da kalp krizi geçirip öldüğü...
Yakınlarının perişan edildiği...
Ergenekon Davası var ya...
İşte; o davayla ilgiliydi bu haberler...
★★★
Neymiş; İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri aradan on sekiz yıl geçtikten sonra çoooook önemli bir “delil”e ulaşmış...
Hani; bu kumpasın işaret fişeği olan “Ümraniye’deki gecekonduda bulunan bombalar” var ya...
İşte; o el bombalarının bulunduğu sandık üzerinde yapılan kriminal incelemede, FETÖ üyesi eski Jandarma Yüzbaşı Muharrem Demirkale’nin parmak izine rastlanmış... Demirkale, o dönem Jandarma İstihbarat Yüzbaşısı olarak görev yapıyormuş...
Halen de FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü üyesi olma suçundan cezaevindeymiş...
Aynı kişinin ismi, meşhur Kozmik Oda Soruşturması’nda ve Ankara’da işlenen bazı kritik suikast dosyalarında da geçiyormuş...
★★★
O günlerde bu arkadaşın parmak izini bulamayan polislerimiz ve savcılarımız aradan on sekiz yıl geçtikten sonra kanıta ulaşmış...
Peki nasıl olmuş bu?
On sekiz yıl önceki teknoloji, o bombalı sandığın üstündeki parmak izini görmeye yetmiyor muymuş?
Gelişen teknoloji sayesinde mi erişmişiz bu sırra?
Hayır...
O günün “ortakları” bugün “düşman” olmuş da... Ondan!
★★★
Sayın savcılardan ve polisimizden rica ediyorum:
Biraz daha incelesinler o sandığı...
Daha kimlerin, kimlerin parmak izi var o sandıkta...
Belki “bugünkü teknoloji” şimdilik o parmakları ve sahiplerini bulamıyor ama...
Bundan bir on sekiz yıl sonra onlar da tek tek ortaya çıkarılacak...
Hiç kuşkum yok!
GÜNÜN SORUSU
Nutuk, Atatürk’ün 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasındaki 6 gün boyunca, günde 6 saat okuduğu konuşma metnidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş öyküsünü anlattığı bu metin, bir anlamda her Türk’ün öz geçmişidir. Dün bu tarihi konuşmanın başlamasının yıldönümüydü. Sorum siz Atatürkçülere:
Nutuk’u okudunuz mu?
Yaklaşan kabus!
Şimdilik kimse farkında değil ama ekonomik kriz bu günlerden itibaren sokağa yansıyacak...
Çünkü bakkal, manav, kasap, berber, kuaför, sahaf, market, kahvehane, çay ocağı, taksi, terzi, her türlü tamirci, marangoz, tesisatçı, elektrikçi, kırtasiye, tarım üreticisi, oyuncakçı gibi basit usulde defter tutan yaklaşık 350 bin esnafın çok önemli bir bölümü dükkan kapatacak...
Dahi Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 1 Ocak’tan itibaren basit usulde vergilendirilen küçük esnafı, “kayıt dışılığı ve vergi kaybını önleme” gerekçesiyle “gerçek usulde vergilendirme” kapsamına alıyor.
Bu da esnafın her biri için, yılda yüz binlerce lira ek vergi ve masraf anlamına geliyor.
İktidar, gittikçe yaklaşan bu fırtınanın farkında değil ama...
Çok yakında birbiri ardına kapanan dükkanlar görürseniz; nedeni işte bu!