TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, 19 Mayıs’ta Şırnak’ta idi. Şırnak Sivil Toplum Buluşması’nda söyledikleri gündem oldu. Devlet çözüm süreci için “Alana mı indi?” yorumları da yapıldı.

Terör ve fesih konularına değinen Kurtulmuş, Türkiye için tercih ettikleri yolu da açıkladı.

“Bu aziz milletin evlatlarının önünde de iki yol vardır. Ya biz de sarı öküz gibi sıramızın bize gelmesini bekleyecek, yani paramparça, darmadağın olacağız ya da Türkiye’nin insanları, bu aziz vatanın evlatları, Türkler, Kürtler hep beraber bir araya gelerek bir olacağız, beraber olacağız ve bu emperyalist projeyi ters yüz edeceğiz. Bu yolu tercih ediyoruz” dedi. Kurtulmuş herhalde BOP’tan bahsediyor. BOP ile ilişki bu kadar açık ortadayken!

‘Sarı öküz’ deyimini açmakta fayda var. Projenin en son parçaladığı Suriye’den örnekleyelim. Suriye ve Esad kaybetmeden önce Suriye üniter bir devletti. Üstelik içerde KCK, ÖSO, dışarda da İsrail ve ABD güçleri ile savaşıyordu.

ÖSO/SMO, KCK içerden ve dışardan da İsrail el birliği ile Suriye’yi çökertip parçalanmasına neden olmadı mı? Böylelikle güneyinde İsrail, kuzeyinde de KCK egemen oldu.

Gözümüzün önünde ‘sarı öküz’ verilirken sesin çıkmazsa, bu deyim doğru kullanılmış olur; yoksa sarı öküzü almaları için ABD’ye destek verilmesine sarı öküzü vermek denilmez!

Görmezden gelinen bir başka gerçekle devam edelim! 1978’de Diyarbakır Lice Fis Köyü’nde kurulan PKK, 2002’de kendini fesih ederek KADEK oldu. 2003’te KADEK, kendini fesih ederek KONGRE-GEL oldu. 2008’de de KONGRE-GEL kendini fesih etti ve İran, Suriye ve Irak ayakları ile birleşerek KCK’ye dönüştü.

Tüm bunların hepsi ayrı ayrı örgütlerdir! Görevleri, hedefleri ve etki alanları da her fesih sonrası değişmiştir.

PKK Türkiye’yi, PJAK İran’ı, PYD Suriye’yi ve KYP-KDP de Irak’ı parçalamak için kuruldu. KCK de bu parçaları “demokratik konfederalizm” ideolojisi ile birleştirmek için kuruldu. Yani bugün PKK diye bir örgüt yok! Değişmeyen tek şey ise İmralı’daki lideridir!

KCK, Türkiye dâhil bu dört devletin üniter yapısını reddeder. Irak ve Suriye’yi BOP görevlileri ile birlikte parçalamıştır. İran’da, İran rejimine muhalif, ABD ile stratejik ortak olma yanlısı açılımcı Pezeşkiyan ile bu parçalanma yürütülmektedir. Tabi ki BOP görevlileri ile koordinasyon içinde!

Türkiye’de ise üniter devleti kuran Atatürk rejimi değiştirilmiştir. Yeni anayasa taleplerinin üniter devlet için risk teşkil ettiği de bir gerçektir.

Türkiye’de herkes KCK’nin hedefinin, Güneydoğu bölgemizi koparmak olduğunu düşünmektedir. Bu bölge kurulmak istenen Kürdistan içindir. Bu parçalanma sonrası Türkiye’nin, üniter devlet olarak kalacağını zannedersek yanılırız.

KCK Türkiye’deki tüm etnik ve dinsel yapıların ayrı devlet kurmasını savunur. O nedenle farklı etnik ve dinsel yapılardan gelen içindeki simge isimleri öne çıkarmaktadır.

Bu isimlerin sözde ‘fesih’ bildirgesinde dillendirilmesinin sebebi budur. Haki Karer üzerinden Karadeniz’deki yurttaşlarımıza, etnik mesaj verilmesi de bundandır.

Bu gerçekleri bir kenara bırakarak yapılacak her değerlendirme, Türkiye’yi yanlışa götürür! Bu gerçeklerden başlamazsak komisyon tartışmalarının da bir anlamı yoktur.

DEM Eş Genel Başkanı Hatimoğulları’nın komisyon çağrısı dikkat çekicidir. KCK’nin ve liderinin taleplerinin komisyonda karara bağlanıp yasalaşmasını talep etmektedir. Komisyonda her türlü yeter sayının, Cumhur İttifakı ve DEM sayesinde sağlanacağı açıktır.

Sonuç olarak tehlike büyüktür. Özerklik ve federasyon söylemlerinin dillendirilmesi de yakındır. Türkiye’nin üniter yapısını korumanın tek yolu parlamenter rejime dönmektir. TBMM’deki milletin vekilleri, parlamenter rejime dönüş için mücadele vermelidir.

Milletimiz ancak bu sayede gerçekleri duyabilir...