Kısa adı Eurostat olan Avrupa İstatistik Ofisi 2024’e ait ortalama net kazanç verilerini açıkladı.

Türkiye’nin hali içler acısı.

Bizden kötü durumda tek bir ülke var, Bulgaristan.

Türkiye’de çocuksuz bekar bir çalışan yılda ortalama 11.440 Euro (yaklaşık 503 bin TL) net gelir elde ediyor.

İşte bu rakam, Bulgaristan’ın hemen üzerinde yer alarak Türkiye’yi sondan ikinci sıraya yerleştiriyor.

Almanya 32.354 Euro.

İtalya 24.797 Euro.

İspanya 24.571 Euro.

AB genelinde ortalama yıllık net kazanç 29.573 Euro.

Dikkatinizi çekerim bizi kıskanan Almanya, Avrupa Birliği ortalamasının üzerinde bir kazanca sahip.

Olmayınca olmuyor. Her şeye sahip, ancak içindeki haset, fesat kıskançlığı dizginlemelerine engel.

Yazık bize.

Helga 32.354, Ayşe 11.440 Euro.

Ayşe’nin suçu ne?

Ayşe neden yüzde 60, yüzde 70 enflasyonla mücadele ediyor?

Cebindeki üç kuruşu neden döviz karşısında eriyor?

Ayşe çarşıya gittiğinde pazar torbasını neden dolduramıyor?

Helga’ya “Yaşa” diyen hayat, Ayşe’ye neden “Sabret” diyor.

Helga torunuyla tatile giderken, Ayşe neden emekli maaşından üç kuruş ayırıp torununa bayram harçlığı veremiyor.

Hamaset yapmıyorum.

Doğalgaz bulunuyor, faturaya zam yapılıyor.

Ağzını açıp, tek bir eleştiri yapmana kimse izin vermiyor.

Zaten ayrışmışız, 40 yıllık arkadaşımızla “ama sizinkiler, ama bizimkiler” diye konuşuyoruz.

Geçen gün bir gruba karikatür yolladım, “Bunu kesin yandaşlar yapmıştır, hiç komik değil” dendi.

Bir karikatür, kimin yaptığına göre mi komik olacak?

Evet öyle.

Mutsuzuz, yoksuluz, özgür değiliz, yavaş yavaş da tarafımızı belli edelim diye delireceğiz.

Takside, yolda her yerde aynı sorulara muhatabız: “İmamoğlu çıkacak mı?”, “CHP kazanır mı?”

Kendi sorduğu soruya cevap verenler de çok: “Çıkarmazlar onu!”, “Bu adamlar gitmez!”

İyi ki benden cevap beklemiyorlar, çünkü sahiden bilmiyorum.

Ama kendi adıma yaşamayı çok özledim.

Arkadaşlarımla ağız dolusu gülebilmeyi, tatile gidebilmeyi, iyi bir konser izlemeyi, ne bileyim aşktan, hayattan, şiirden bahsedebilmeyi.

Ben çok özledim.

Çölleşiyoruz, yazık bize.

Seçtiğin sebep, yaşadığın sonuç.

Hayat sana güzel tabii Helga abla.

Bizim felsefemizde hayat bir nefesten ibarettir ve insan, geride bıraktığı izlerle anılır

Bugün ‘Apolitik’ soruları CHP Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever yanıtladı.

- Güne başlarken bir ritüeliniz var mı?

Sabah pencereyi açıp derin bir nefes alarak güne başlamak ve köpeğim Bella ile yürüyüş yapmak.

Babası Mustafa Timisi, annesi Seycan Timisi, eşi Haydar Ersever ve oğlu Murat Alican Ersever ile.

- En son hangi kitabı okudunuz?

Sabahattin Ali’nin unutulmaz eseri ‘Kürk Mantolu Madonna’yı tekrar okudum.

- En son hangi filmi izlediniz?

‘Oppenheimer’, izlemeyenlere önereceğim bir film.

- En sevdiğiniz ses ne sesi?

Özellikle baharda ırmak kenarından gelen su sesi, doğanın senfonisi.

- En çok dinlediğiniz üç şarkı?

Bir Divriği türküsü olan ‘Akşam Olur Karanlığa Kalırsın’, Pir Sultan Abdal’ın ‘Geçti Dost Kervanı’ deyişini özellikle Ruhi Su’dan. Bir de Şebnem Ferah’tan ‘Sil Baştan’.

Aliye Timisi, oğlu Murat ile.

- Türkiye bir şarkı olsa hangisi olurdu?

Milyonların bir ağızdan söylediği ‘Bir Başkadır Benim Memleketim.’

- Aşka inanır mısınız?

Kesinlikle. Aşk, sadece bir duygudan ibaret değildir, insana hayata başka bir gözle bakmayı öğretir.

- Kırmızı çizginiz nedir?

Atatürk! Atatürk yalnızca eşsiz bir devlet adamı değildir, bağımsızlıktır ve özgürlüktür, çağdaş yaşamdır...

- En sevdiğiniz yemek?

Annemin de çok iyi yaptığı patates yemeği.

- Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?

Yemek ayırmam ama bezelye ile aramın iyi olmadığını söyleyebilirim.

- Sizi ne heyecanlandırır?

Bir insanın hayatına dokunmak, yükünü hafifletmek, bir derde derman olmak.

- Yağmur mu, güneş mi?

Yağmur hüzündür, içe kapanmaktır. O nedenle Güneş!

- Güz mü, ilkbahar mı?

İlkbahar. Doğanın uyanışıdır, kışın ağırlığından kurtulmaktır. Her şeyin yeniden canlandığını görmektir, yaşama sevincidir.

Torunu Tuna Ersever ile.

- İnsanlarda en sevmediğiniz üç hareket?

Yalan, ikiyüzlülük, kibir.

- Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa kime, ne söylersiniz?

Atatürk’e; Atam, senin sayende bugün özgür, çağdaş ve eşit haklara sahip bir toplumda yaşıyoruz. Kadınların hak ettiği yeri alması senin devrimlerinle oldu. Yarattığın aydınlığa gölge düşürmek isteyenlere asla izin vermeyeceğiz demek isterdim.

- Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız?

Torunumla zaman geçirip, kitap okur, müzik dinlerdim.

- Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak istersiniz?

Yine kendim olmak isterdim, ama yaşamıma bilim insanı olarak yön verirdim.

- Herhangi bir enstrüman çalar mısınız?

Ses de bir enstrümandır; dostlarım güzel türkü söylediğimi söyler.

- Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?

Bizim felsefemizde hayat bir nefesten ibarettir ve insan, geride bıraktığı izlerle anılır. Yaşadığım süre boyunca hem kendime hem de dünyaya güzel izler bırakmak isterim. Eskilerin dediği gibi, ‘ele ayağa düşmeden’ yaşamımı anlamlı bir şekilde tamamlamak en büyük dileğimdir.

Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi

Namık Kemal’den Ziya Gökalp’e, Ali Suavi’den Mustafa Suphi’ye, Abdullah Cevdet’ten Hikmet Kıvılcımlı’ya, Yusuf Akçura’dan Ahmet Ağaoğlu’na, Prens Sabahaddin’e... ‘Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi’, birçok düşünce, ekol ve kişiyi mercek altına alıyor. İlk çıkan dergiler, ilk yayımlanan kitaplar, manifestolar ve çözüm önerileri... Modernleşme hareketleri, ilerleme düşüncesi ve ilerlemeye duyulan tepkiler, mantık, hukuk ve felsefe alanındaki ilk sistemli eserler, çevirilerle Batı’yı anlama yolunda atılan öncü adımlar ve Türk düşüncesindeki sentez çabaları kitabın ana çerçevesini oluşturuyor. Hilmi Ziya Ülken’in Doğu Batı Yayınları tarafından yeniden basılan bu konudaki hâlâ en iyi kaynak olan eserini okumadıysanız, tavsiye ederim.