Lozan Barış Antlaşması’nın 100’üncü yılı idi. Aynı zamanda Türkiye’nin en önemli cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağı yıldı!

14 Mayıs 2023’te yapılan birinci turda Cumhur İttifakı %50+1’i bulamamıştı. İkinci tur 28 Mayıs’ta idi. Barzani seçimden bir gün önce, İsveç’in başkenti Stockholm’de düzenlenen konferansa önemli bir mesaj gönderdi!

Konferansı, 2021’de Erbil’de Diaspora Kürtleri Kongresi ile başlayan ve 2022’de Stockholm’de kurulan Kürdistan Diaspora Konfederasyonu düzenliyordu. Konferans, Lozan’da Lozan Antlaşması ile ilgiliydi.

Barzani Lozan için “Lozan Antlaşması’nın Kürdistan halkının kaderi üzerindeki etkisi ve sonuçları sayılamayacak kadar felaket, hak mahrumiyeti, ötekileştirme ve inkârla doludur. Bu anlaşmanın asıl mağduru Kürdistan halkı olmuştur, çünkü binlerce yıldır köklerini bu topraklarda ve coğrafyada salmış bir halkın temel hak ve iradesi dikkate alınmamıştır” diyordu.

“Lozan Antlaşması’ndan üç yıl önce 1920’de imzalanan Sevr Antlaşması, Kürtlerin her millet için meşru ve mutlak hakkı olan bağımsızlık hakkından yararlanmalarına izin vermiş, ancak Lozan Antlaşması’nda Kürtlere kısıtlamalar konularak umudu söndürülmüştür” diyor ve konferansa başarılar diliyordu.

28 Mayıs öncesi, Cumhur İttifakı’nın bölgedeki en yakın ittifakı olan Barzani’nin bu açıklaması, seçimleri etkileme amaçlı değil de neydi!

Bu açıklamayı, AKP ile birlikte seçime giren HÜDAPAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu ile sadece 2023 Nisan’ında 4 sefer görüşen Barzani söyledi!

Diaspora Kürtleri Konfederasyonu, 8 Temmuz 2023’te de son konferansını Diyarbakır’da düzenledi! Diaspora Kürtleri Konfederasyonu’nun, 4 Mayıs 2023’te yaptığı açıklamada ise ilginç bir detay vardı.

Lozan’ı, yargıya taşıdıkları ifade ediliyordu. İlk olarak Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı hükümetine başvurduklarını açıklamışlardı. Olumlu cevap gelmezse uluslararası hukuka başvuracaklarını da eklemişlerdi. Diaspora Kürtleri Konfederasyonu, Diyarbakır’daki konferans sonrası Danıştay’a dava açtı!

Ankara 6. Bölge İdari Mahkemesi’nin reddi ile karar 10. Bölge İdari Mahkemesi’ne taşınmıştı. Red cevabı üzerine dava Danıştay’a açıldı. Avukatlarının da açıklaması üzerine iç hukuk tamamlandı.

Diaspora Kürtleri Konfederasyonu, davayı BM İnsan Hakları Komitesi’ne taşıdı. Başvuruda, Lozan Antlaşması’nın Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkını engellediği ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bu hakkı tanımayarak uluslararası hukuku ihlal ettiği savunuldu.

Ayrıca, Türkiye mahkemelerinin Kürtlerin haklarını anayasanın ilk dört maddesi ve üniter devlet yapısı gerekçesiyle reddettiği belirtildi! Bu durumun, Kürtlerin ulusal haklarının ihlali anlamına geldiği ifade edildi.

Sonuç olarak, iç hukuk yollarının tükenmesinin ardından avukatlar, davayı Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi’ne taşıyarak uluslararası hukuk nezdinde çözüm arayışına girdiler. Dava, Lozan’a karşı açılan ilk dava idi!

İktidarın 2004’te Anayasa’nın 90’ıncı maddesini değiştirerek, uluslararası hukukun geçerliliğinin kapısını açtığını da buraya not düşelim!

Diğer yandan iktidarın ve muhalefetin Lozan’a bakışını en iyi anlatan örnek ile devam etmek istiyorum. CHP rejim değişmeden önce (2008) ve değiştikten sonra (2022) Lozan’ın bayram ilan edilmesi için TBMM’ye önerge verdi. Her iki önerge de Cumhur İttifakı tarafından reddedildi.

Bugüne gelirsek KCK silah bırakmış gibi iktidar çevresinden açıklamalar yapılıyor. Lozan’a bakışları ise “Hezimettir” açıklamaları ile yıllar önce ortaya konmuştur. CHP, İYİ Parti ve Zafer Partisi başta olmak üzere halkın Lozan’a sahip çıkışı ise umut vericidir.

Yaklaşan 19 Mayıs öncesi Lozan daha da önemli hale gelmiştir. Lozan Barış Antlaşması için soykırım iddiasında bulunanlar sadece Barzani ve KCK değildir.

Atatürk 19 Mayıs’ta Samsun’a çıktı ve Pontus Rumlarına soykırım uyguladı diyenler de yüksek sesle konuşmaya başlayacaktır.