Son günlerde yapılan analizler şu eksene oturdu:
1- Suriye’deki son durum Esad’ı daha da güçsüzleştirecek.
2- Bu yeni hal, Türkiye’nin masaya davet ettiği ama olumsuz yanıt aldığı Suriye Devlet Başkanı’nı masaya oturtabilir.
Bu senaryonun karşısında görüş belirtenler de yok değil.
Örneğin, siyasal iletişim uzmanı Dr. İbrahim Uslu...
“Kaybetmesi mukadder Beşar Esad’ın bundan sonra Türkiye ile konuşsa bile çözeceği bir şey kalmadı. Kendi topraklarını koruyabilecek gücü yok, paramparça olmuş durumda” diyor.
Peki ya Batı?
Medyasına bakıldığında dikkat çekici bir analiz var, gözden kaçırılmaması gereken.
BBC’den Jeremy Bowen, “Esad’ın üzerini çizmek için çok erken” başlıklı bir analiz kaleme aldı.
Yazının başlığının izahı ise şu satırlarla yapıldı:
“Hakiki bir çekirdek destekleri var. Bazı Suriyeliler rejimi, isyanı hakimiyeti altına alan cihatçılara kıyasla daha iyi bir seçenek olarak görüyor. Ancak diğer Esad karşıtı gruplar, ki bunlardan çok sayıda var, ayaklanırsa rejimi bir kez daha ölümcül bir tehlikeye girebilir.”
Harita kuma çizilmiş gibi sürekli değişirken tüm ihtimallere bakmakta fayda var.
İmralı süreci bütçeye mi yenilecek?
DEM Parti’nin, uluslararası heyetin ve son olarak avukatların yaptığı İmralı başvurularında gecikme bariz.
Ankara’da yeni bir ihtimalden söz edilmeye başlandı.
Meclis’te başlayacak olan bütçe görüşmeleri sebebiyle grup toplantılarının yapılamayacak olması, siyasetin nabzını ister istemez değiştirecek.
Bununla da sınırlı kalmayabilir.
En meşhur gündemimiz İmralı ziyareti de sürüncemede kalarak gündemden düşürülebilir.
KÖŞENİN GÖZÜ
Eski ABD Başkanı Obama’nın Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Ben Rhodes, “Olduğu Gibi Dünya” adlı kitabında, Obama’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilgili anılarına da yer vermişti.
Bu fotoğrafa konu olan 2011 yılındaki görüşme belki de en ilginciydi.
Şöyle anlatmıştı:
-Obama, Filistin’in ancak müzakereler sonunda bir devlet olarak tanınabileceğini söyleyince ve Güney Sudan’ı örnek verince de, Erdoğan’dan Obama’yı köşeye sıkıştıran o soru geldi:
“Bu ancak kuzeye yıllarca yaptırım uygulanınca mümkün olabilmişti. Siz de aynısını İsrail için öneriyor musunuz?”-
Yazar Rhodes, bu diyalog üzerine Obama’nın şaşırdığını ve adeta donduğunu, daha sonra ise kendisine “Erdoğan’la tartışmaktan nefret ediyorum” dediğini aktarmıştı.
Şimdi asıl meseleye gelelim.
2011’deki Erdoğan’ın Obama’ya kontra sorusunu bugünkü Erdoğan, Trump’a sorabilir mi?
Tabi soru, o güne göre epey çeşitlendi.
Suriye’den başlamak gerekecek ve Filistin’e gidene dek epey ülkesen bahsetmek elzem olacak.
KÖŞENİN SÖZÜ
“Şiddet içeren çatışmaların bizim ömrümüzde yok edilemeyeceğine dair acı gerçeği de itiraf etmek zorundayız”. -Dönemin ABD Başkanı Barack Obama, Nobel Barış Ödülü konuşması(2009).