Hukukun, şeffaflığın, basın hürriyetinin, düşünceyi ifade özgürlüğünün ve daha birçok ilkenin olmadığı bir ortamda demokrasiden söz etmek mümkün müdür?
Türkiye 10 yıl önce “Dünya Hukukun Üstünlüğü Endeksi”nde 142 ülke arasında 80’inci durumdayken bugün 118’inci sırada yer alıyor.
10 yılda 38 basamak birden düşmüşüz. Dünyada böyle hızla irtifa kaybetmek, benzeri görülmemiş bir düşüş rekorudur.
Hukukun üstünlüğü, sadece devletin veya hükümetin değil, aynı zamanda toplumun tüm bireylerinin eşit haklara sahip olması ve adaletin sağlanması için temel ilkedir.
Hukukun üstünlüğü ilkesi, demokrasinin ilerlemesini insan haklarının korunmasını, hakkın ve adaletin sağlanmasını güvence altına alır.
Akla hayale gelmeyen suçlamalarla tutuklanan siyaset adamları, gazeteciler, akademisyenler, iktidar karşıtı olarak bilinen çeşitli kurumlara mahkeme kararı olmadan atanan kayyumlar, muhalefeti sindirmek için dalgalar halinde yapılan operasyonlar, “Dünya Hukukun Üstünlüğü Endeksi”ndeki sıramızı sürekli düşürüyor, hızla sonlara doğru ilerliyoruz.
Hukuksuzluk siyasi gerilimi artırıyor, toplumsal kutuplaşma büyüyor.
Bu ortamı düzeltmek iktidarın elinde. Dileriz sonunda sağduyu galip gelir!