Biri mevcut Cumhurbaşkanı, diğeri o koltuğun eski adayı...

Biri Recep Tayyip Erdoğan, diğeri Kemal Kılıçdaroğlu.

Aynı gün, aynı konuda perspektif ortaya koydular. Yaptıkları okumanın ortak noktası dünyanın değiştiği ve değişmeye devam edeceğine ilişkin çıkarımlarla doluydu.

Kılıçdaroğlu T24’e yazmıştı. Belli ki kiraladığı ofisindeki çalışmaları bununla ilgiliydi. Yani, yeni dünya düzenine ilişkin...

Güncel siyasetle ilgilenmiyor hele hele kayyum meselesini gündemine hiç mi hiç almıyordu. Öyle denmişti. Anlıyoruz ki rivieralar üzerine okumalar yapmış. Kayyum ihtimali de şimdilik ortadan kalkınca “büyük resim” analizlerine geri dönmüş olmalı...

Kılıçdaroğlu, ABD Başkanı Trump’ın Gazze’yi “Ortadoğu Rivierası”na dönüştürme projesinden hareketle başlamıştı yazısına. Washington’un, yeniden Ortadoğu merkezli bir jeopolitik dönüşü gerçekleştirdiğini savunuyordu.

ABD’nin asker kaydırma, görev gücü altında başka ülkelerin askerlerine bekçilik kotarma gibi adımları kamuflaj olarak görüyordu besbelli. Kılıçdaroğlu’na göre ABD’nin bölgeye dönüşü gerçekleşiyordu. Ne zaman, nasıl, hangi şartlarda ayrıldığına değinmeden...

Çünkü bir çoğumuza göre ABD bölgeden hiç ayrılmadı ki...

Eski Cumhurbaşkanı adayının yaptığı çıkarım şu: ABD, “barış koridorları”, “insani yardım yolları” ve “stratejik iş birliği ağları” adı altında küresel ticaretin geçiş noktalarını kendi denetim sistemine dahil ediyordu.

Çin’in modern kervansaray hattına ABD’nin çevreleme harekatı yaptığını söylüyordu özetle. 

CHP’nin 7.Genel Başkanı titriyle imzasını attığı yazıyı şu finalle kapatıyordu: Türkiye, ne Batı’nın koridor jeopolitiğinde bir geçit, ne de Çin’in dijital kervansaray ağında bir durak olmalıdır. Her iki hattı da kendi kalkınma vizyonuna bağlayan üçüncü bir eksen inşa etmelidir. Türkiye, bu yeniden yapılanan güç sisteminde Brezilya ve Hindistan gibi yükselen küresel aktörlerle dengeli, bağımsız ve çoğulcu bir pozisyon izlemelidir.

Özetle; Kılıçdaroğlu hem ABD ile yakınlaşmaya hem de Bahçeli’nin TRÇ ittifakına karşı alternatif bir yol önermişti... 

Bu fikir teatisi üzerine sorular belli: Bunların gerçekte karşılığı var mıdır, bugünkü konjonktürde yeni bağımsız bir yolu açmanın imkanı bulunmakta mıdır, ABD ve Çin’e rağmen bugünkü dünyada adım atılabilir mi, Brezilya ve Hindistan gibi çoğulcu pozisyona dönüş mümkün müdür?

Mesela ülkeyi yöneten, Kılıçdaroğlu’nun kaybettiği seçimde Cumhurbaşkanlığı’nı devam ettirme hakkı kazanan Erdoğan şöyle konuşmuş aynı gün, aynı saatlerde: 

“Yeni araçlar, yeni imkanlar, yeni kabiliyetler küresel mücadelenin alanını genişletiyor. Gümrük vergilerinin teknolojik gelişmeleri etkilediği hassas bir dönemin içindeyiz. Yeni bir jeopolitik bir denklem kuruluyor. Uluslararası sistem artık hem kabuk hem mecra değiştiriyor.”

Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun önerisine de farkında olmadan şöyle bir atıfta bulunmuş:

“Sayısı bir elin parmağını geçmeyen güçlerin küresel sistemi domine ettiği sistemde kırılmalar yaşanmaktadır. Haklı olmanın yetmediği, aynı zamanda güçlü olmanız gerektiği bir dünyada yaşıyoruz. Günümüzde onurlu bir şekilde yaşamak istiyorsanız güçlü olmak, caydırı olmak zorundasınız. Ekonominizi güçlendirmek, dışa bağımlılığınızı azaltmak yani kendi göbeğinizi kendiniz kesmek zorundasınız. Aksi halde kurtlar sofrasına dönen bu yeni düzende kimse kimseye acımaz.” 

İsteyen ortak yön bulur, isteyen taban tabana zıtlaşma. Sokak bu fikir ve tahmin oyununun neresindedir, ne kadar ilgilenir, varın siz söyleyin. 

2023 seçiminde kaybedilen, dış politikadaki bu gelecek tahayyülünden ötedir. Yönetebilme ihtimalinin ve hayalinin gördüğü zarar, dünyanın yeni ipekyolundan da riviera projelerinden de mühimdir. 

KÖŞENİN GÖZÜ

Tarih: 29 Ekim 2024. 

Tam bir yıl önce...

Bugün askeri binalara Cumhurbaşkanı Erdoğan afişleri asılması üzerine başlayan tartışma sonrası aklıma geldi. Gerçi bu binalara poster asma işi ilk
değil ya neyse... 

Geçen yıl Muğla’nın Ortaca ilçesinde, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı tören geçişinde Mustafa Kemal Atatürk’ün posterine yer verilmemiş, öğrencilere Erdoğan’ın fotoğrafı taşıtılmıştı. 

KÖŞENİN SÖZÜ

“Korku, karanlık tarafa giden yoldur. Korku öfkeye; öfke nefrete; nefret ise acıya yol açar.” - Yoda