Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya Başbakanı Friedrich Merz’le düzenlediği ortak basın toplantısında bir Alman gazeteci, kendi başbakanına sormuş:
“Türkiye’de bir hukuk devleti sorunu var, İBB Başkanı’nın tutuklanması gibi örnekler...”
Bizim Cumhurbaşkanı gazetecinin sözünü kesip uzun uzun konuşmuş...
Sonra, “Hangi makamda olursanız olun, bir hukuk devletinde hukuku ayaklarına alamazsınız. Yargı devletinde yargı makamları ne gerekiyorsa onu yapmak zorundadır. İstanbul’daki süreç böyle işlemiştir.”
Lütfen dikkat edin; Cumhurbaşkanı aynı konuşmada hem “hukuk devleti”nden, hem de “yargı devleti”nden söz ediyor...
İyi de hangisi?
★★★
Türkiye, mevcut anayasasına göre bir “hukuk devleti”dir.
Ama asla bir “yargı devleti” yani (jüristokrasi) değildir ve olmamalıdır.
Çünkü “yargı devleti”, “yargıçlar yönetimi” anlamına gelir.
Demokrasinin aksine, her şeye yargıçlar yön verir...
Kimseye hesap vermezler.
Halkın iradesi ne olursa olsun savcıların ve yargıçların dediği dedik, çaldığı düdüktür.
Siyasi olarak kendilerine yakın bulduklarını korur ve kollar, ters düştüklerini (masum olsalar bile) bacaklarından asarlar!
Kendilerini yasayla, anayasayla da bağlı saymazlar...
“Yargı devleti”, yargı siyasallaşınca oluşur.
Bu sistemde iktidar yandaşı yargıç ve hakimler, gerektiğinde iç içe girdikleri siyasi makamlara yeni yasalar çıkarttırırlar.
Böylece güçlerinin sınırsız olmasını sağlarlar...
Suçluları özgür bırakıp...
Suçsuzları durmadan suç uydurarak cezaevinde çürütürler...
★★★
Genellikle olgunlaşmamış, oturmamış ya da yozlaşmış demokrasilerde rastlarsınız bu sisteme...
Jüristokraside hakim ve savcılar ne yaparlarsa yapsınlar, sütten çıkma ak kaşıktır!
Hukuki dokunulmazlıkları vardır.
Farklı siyasi görüşlerden yargıçların güçlenmesine asla izin vermezler...
★★★
Dönelim Cumhurbaşkanı’nın sözlerine:
Aynı konuşmada önce “hukuk devleti” sonra da “yargı devleti” diyor ya...
Dili sürçtüyse, yanlışlıkla söylediyse... Durum vahim!
Bu yanlışlık yüzünden koca bir ülkenin yönetim sistemini tartışma konusu haline getiriyor!
Yok; ikisinin arasındaki farkı bilmiyorsa...
Kimse kusura bakmasın, bunu da saygıyla karşılayamam...
Koskoca Cumhurbaşkanı’nın böyle bir konuda bilgisiz olmaya hakkı yok!
Bilmiyorsan susacaksın...
Susmuyorsan öğreneceksin...
★★★
Kısacası... Türkiye bir hukuk devletidir...
Ve hep öyle kalmalıdır!
Ya Turizm Bakanlığı?
Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi’nde 21 Ocak’ta 36’sı çocuk 78 kişinin hayatını kaybettiği, 137 kişinin de yaralandığı Grand Kartal Otel yangınına ilişkin davada karar açıklandı.
Aralarında otel sahipleri ve belediye yetkililerinin bulunduğu 11 kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi.
Bolu 1. Ceza Mahkemesi verilen cezalarda indirim uygulamadı.
★★★
Mahkemenin kararı vicdanları bir ölçüde rahatlattı...
Ama yetmez!
Tek yetkili olduğu halde bu oteli denetlemeyen Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri, onlar ne olacak?
İhmallerinin cezasını çekmeyecekler mi?
Dün müebbete mahkum edilenler kadar, denetimi yapmayan, eksikliklere göz yumanlar da suçlu değil mi?
Kimin ya da kimlerin korumasında olurlarsa olsunlar onların da mutlaka adalet önünde hesap vermesi gerekmiyor mu?
★★★
Aksi halde...
Bu dava bitmez!
Kılıç-pasta!
Adam eski Kara Kuvvetleri Komutanı... Türk Özel Kuvvetleri’ne bağlı askerlerin başına çuval geçirten ABD’li komutanın elinden madalya almışlığı bile var!
Yetmedi; darbeye kalkışan ordunun, Genelkurmay Başkanı olarak tarihe geçti!
Hesap vermesi gerekirken ödüllendirilir gibi Milli Savunma Bakanı yapıldı.
Bugünün AKP Milletvekili!
Yani; bir tür bulunmaz Hint kumaşı!
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle memleketi Kayseri’de düzenlenen bir resepsiyonda, küçük bir çocuğa kılıçla pasta yedirmiş...
Hem de bir metre mesafeden!
Zihniyet bu işte: Biri mikrofonla kafasına vurur, öbürü kılıçla pasta yedirir...
Sonra da “En az dört çocuk yapın” diye tuttururlar! Ne diyeyim; siz siz olun çocuklarınızı bunların ilgisinden ve sevgisinden koruyun!
GÜNÜN SORUSU
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasından sonra başlayan Saraçhane protestolarına katıldıkları gerekçesiyle haklarında dava açılan 110 gençten 109’u dün beraat etti. Oysa bu gençler kameralar önünde yerlerde sürüklenmiş ve polis şiddetine uğramıştı. Hatta bazıları, gözaltındayken işkence gördüklerini bile iddia etmişti. Sorum ortaya:
Gençler beraat ettiğine göre, onları dövenler yargılanacak mı?