Modern devletlerin temel yapı taşı anayasadır.
Türkiye gibi birçok ülkede anayasa, devleti tanımlayan, yetkileri dağıtan, bireysel hakları güvence altına alan bir metindir.
Ancak mesela İngiltere’nin yazılı bir anayasası yoktur, buna rağmen anayasal düzen vardır. Anayasal düzenin temel taşlarını da 1215 tarihli Magna Carta, 1689’daki Bill of Rights, 1701 Act of Settlement oluşturur.
İngiltere’nin hukuk sistemi “common law” olarak adlandırılan geleneksel Anglo-Sakson hukukuna dayanır. Burada geçmişte verilen mahkeme kararları ve uygulamalar, bağlayıcı hukuk kuralları oluşturur.
Parlamento egemenliği temel ilkedir. Her türlü yasayı değiştirme yetkisine sahiptir. Parlamentonun iradesi çok önemlidir. Hiçbir karmaşa yaşanmaz.
Şimdi Türkiye’de bir anayasa tartışması yapılıyor.
‘Darbe anayasası’nı değiştireceğiz’ deniliyor. Elbette kimsenin oturup 1982 Anayasası’nı savunacak hali yok. Ancak zaten AKP iktidara geldiğinden bu yana Anayasa’daki birçok maddeyi değiştirdi.
Muhalefet ‘Özgürlükçü bir anayasa yapacağız’ diyen AKP ile anayasa yapılmayacağını söylemekte haklıdır.
Samimiyetle ilgili tereddütleri vardır.
Peki neden, işte gerekçeler:
20 yılı aşkın iktidarı boyunca yargı bağımsızlığı müthiş bir erozyona uğradı.
Medya özgürlüğünü kaybetti.
Toplumun geniş kesimleri dışlandı.
Yaptığı anayasa değişikliklerini demokratikleşme için değil, gücünü pekiştirmek için kullandı.
Türk tipi başkanlık sistemiyle kuvvetler ayrılığı ilkesini yerle bir etti.
İktidar ortakları ‘Anayasa Mahkemesi kapansın’ diyecek kadar ileri gitti.
Kayyım uygulamalarıyla seçilmişler görevden alındı, seçmenin tercihleri yok sayıldı.
Demokratikleşme adına hiçbir adım atılmadı, bilakis yurttaşın toplanma ve gösteri hakkı elinden alındı, hakkını kullanmak isteyenler terörist bile ilan edildi.
Sandığa güven kalmadı.
Toplum ortadan ikiye ayrıldı, uzlaşamaz derecede kutuplaştı.
Liyakat yerini sadakate bıraktı.
Cinsiyetçi baskı arttı.
Fırsat eşitliği kalmadı.
Tek adamın yetkileri elinde bulundurmasıyla ekonomi rayından çıktı, yoksulluk arttı. Barınma hakkı bile konuşulamaz oldu.
En önemlisi 19 Mart’tan bu yana, İBB’yi merkeze alarak seçilmiş birçok belediye başkanını ve belediye çalışanını hapse attı.
Genel başkanlar, gazeteciler, hukukçular...
Hali hazırda her gün bir operasyon yapılırken ve kamuoyu bu operasyonları ‘siyasi’ bulurken, bu ortamda demokratik anayasa yapma isteğinin kabul edilmesi mümkün değil.
Bu yüzdendir ki yeni anayasa fikri sadece Erdoğan’ın yeniden aday olmasına olanak tanıyacak bir hukuki manevra, rejimi kalıcılaştıracak bir proje olarak görülüyor.
HAYATIMDA AŞKIN ADI EMEKTİR
Bugün ‘Apolitik’ soruları ‘Topuklu Efe’ olarak tanıdığımız Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu yanıtladı.
- Güne başlarken bir ritüeliniz var mı?
Güne çok erken başlarım. Güneş doğmadan önce çalışma masamda olurum. Öncelikle günün programını gözden geçiririm. Disiplinli bir başlangıç, verimli bir günün temelidir.
- En son hangi kitabı okudunuz?
Doğan Avcıoğlu’nun Türkiye’nin Düzeni kitabını yeniden okudum. Türkiye’nin toplumsal yapısını ve kalkınma meselesini anlamak açısından hâlâ çok değerli bir kaynak.
-l En son hangi filmi izlediniz?
Zamanım oldukça kısıtlı ama birkaç hafta önce ‘The Post’ filmini izledim. Medya, devlet ve kamu yararı arasındaki dengeyi çok iyi anlatıyor.
- En sevdiğiniz ses ne sesi?
Toplumun sesi. Meydanda konuşan bir kadının, bir çiftçinin, bir gencin söyledikleri benim için en değerli sestir.
- En çok dinlediğiniz üç şarkı?
Zülfü Livaneli’den ‘Merhaba’, Edip Akbayram’dan ‘Aldırma Gönül’, Neşet Ertaş’tan ‘Allı Turnam.’
Özlem Çerçioğlu bizimle 23 yaşındaki bir fotoğrafını paylaştı.
- Türkiye bir şarkı olsa hangisi olurdu?
‘Yiğidim Aslanım olurdu.’ Türkiye hem mücadeleyi hem umudu aynı anda taşır.
- Aşka inanır mısınız?
İnanırım, fakat benim hayatımda aşkın adı emektir. İnsanın halkına, toprağına, görevine duyduğu bağlılık da bir aşk biçimidir.
- Kırmızı çizginiz nedir?
Şeffaflıktan, hesap verilebilirlikten ve kamu yararından taviz verilmemesi. Kamu görevinde bu çizgilerin aşılması affedilemez.
- En sevdiğiniz yemek?
Ege mutfağını çok severim. Özellikle zeytinyağlı bamya ve tarhana çorbası, hem sağlıklı hem sadedir.
- Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?
Ambalajı ve içeriği belirsiz, sağlığa zararlı hiçbir şeyi tüketmem.
- Sizi ne heyecanlandırır?
Yeni bir üretim projesine başlamış bir kadının gözlerindeki cesaret, başarma azmi ve insanların hayatını kolaylaştırmak.
- Yağmur mu, güneş mi?
Aydın’da güneş başka parlar ama tarımı düşününce yağmurun da değeri büyük. Denge önemli.
- Güz mü, ilkbahar mı?
Güz. Toprağın içe döndüğü, hazırlık yaptığı, derinleştiği bir mevsim. Yönetim anlayışım da böyledir: Görünenden çok derinlik önemlidir.
- İnsanlarda en sevmediğiniz üç hareket?
Söz verip tutmamak, vefasızlık, sorumluluktan kaçmak.
- Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa, kime, ne söylersiniz?
Mustafa Kemal Atatürk’e giderdim ve yalnızca “Sağlığınıza dikkat edin, bu memleketin daha uzun yıllar size ihtiyacı var” derdim.
- Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız?
Zaten çoğu zaman sahadayım. Üç gün telefonsuz kalmak, vatandaşla yüz yüze daha fazla vakit geçirmek anlamına gelir.
- Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak istersiniz?
Yine aynı yolda yürüyen bir Cumhuriyet kadını olmak isterdim.
- Herhangi bir enstrüman çalar mısınız?
Maalesef. Ancak iyi bir dinleyici olduğuma inanıyorum.
- Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?
Ömür bir sayı değil, içeriğidir önemli olan. Halkıma faydalı olabildiğim sürece yaşamak isterim.
ŞAHANE BİR ATASÖZLERİ DEFTERİ: FUKARANIN AHI
Başar Başarır, yıllarca defterlerinde biriktirdiği atasözlerini Fukaranın Ahı isimli kitabında okuruyla paylaşıyor. Yazar önsözünde şöyle diyor: Ben atasözlerine öteden beri meftunum. Onları pul koleksiyonu yapar gibi toplar, mahzende şarap saklar gibi üzerlerine titrerim. Mümkün olduğunca paylaşırım elbette. Yeri geldikçe söyler, becerebilirsem yazıya katarım. Çünkü şu kavanoz dipli dünyada paylaştıkça çoğalan çok az meta vardır ki atasözleri onlardan biri, belki de önde gidenidir. Siz onları söyleyip, başkalarına verdikçe onlar yanlarına yenilerini alıp size geri gelirler.” Kitabın sağ sayfalarında Başar Başarır’ın seçtiği, beğendiği, beğenmese dahi bir vesileyle mühim bulduğu atasözleri var. Sol sayfalardaysa bu sözlerin kendisine nasıl geldiği, neyi çağrıştırdığı. Okuyun derim.