Uruguay’ın eski devlet başkanı 89 yaşındaki efsanevi lider José Mujica, yemek borusundaki kanserin karaciğerine yayıldığını söyledi, tedavi olmayı reddettiğini açıkladı.
Onlarca seans radyoterapi gördü, tümör geriliyordu, ancak son kontrollerde doktorlar ona, kanserin karaciğere yayıldığını açıkladı. Kronik hastalıkları vardı ve çok da tedavi seçeneği yoktu.
Pepe, yanına gömülmek istediği köpeği Manuela’yla.
Mujica ya da Pepe diye mi bahsetmeliyim, “Dürüst olmak gerekirse, ölüyorum. Beni rahat bırakmalarını istiyorum” dedi. Kalan zamanını çiftliğinde geçireceğini söylerken, o çiftliğin siyasi hareketine miras kalacağını da belirtti.
Pepe, fotoğrafta 13 yaşındaki halini gördüğünüz üç bacaklı köpeği Manuela’nın yanına, çiftlikteki sekoya ağacının altına gömülmek istiyor.
Köpek sevgisi, aslında evlat sevgisi... Yaşayan bilir, tutkuyla bir köpeği evlat sayan anlar. Ben de onlardan biriyim. Birkaç gün sonra kızım Goldie’yle vedalaşalı iki yıl olacak. Vedalaşmak lafın gelişi, asla vedalaşamıyorsun.
Neyse ben Pepe’yi anlatmak için oturdum bilgisayar başına bugün.
Çok sevgili dostum Çınar Oskay’ın, kitabı ‘Çağ Sancısı’na da koyduğu José Mujica söyleşisinden bazı bölümleri buraya not düşmek istedim. O bölümleri de ders olsun diye seçtim, anlayana... Özgür olmanın önemi, ruhunu para için şeytana satanlar, tüketim medeniyetinin bize ettikleri... Buyurunuz.
Pepe, eşi Lucia ve Çınar’ın yıllar önceki bu fotoğrafını Cem Talu çekmişti.
- Neden inatla başkanlık sarayına taşınmayı reddettiniz?
Bu, uzun yıllardır ısrar ettiğimiz bir şey. Düşüncelerimizle uyum içinde bir yaşam sürmek... Düşündüğün gibi yaşarsan, yaşadığın gibi düşünürsün.
- İçinizden mi böyle geliyor? Yoksa bu üzerinde düşünülmüş, ilkesel bir tutum mu?
Bu bilerek yapılan bir şey. Milletvekili olmadan çok önce aldığım bir karar.
- Hapishanede mi?
Evet, en yoğun olarak cezaevinde. Bunu çok düşündüm. Sade, yüksüz, bagajsız, maddi kaygıları olmayan, yalın bir hayat... Hoşuma giden, istediğim şeyleri yapabilmenin en iyi yolu buydu. Benim için özgürlük bu demek.
-Bir ülkenin cumhurbaşkanı olsanız bile...
Aynı şey... Bir devlet başkanının halkının nasıl yaşadığını görmesi gerekir. Başka ıvır zıvırla çok uğraşırsanız buna vaktiniz kalmaz.
- 13 yıl hapis yattınız. Yedi yılı kitap bile yasaktı. Delirmemek için kurbağalarla, böceklerle konuşmuşsunuz. Bugün baktığınızda, “Bunları iyi ki yaşadım” der misiniz?
Hapse girdim çünkü dünyayı değiştirmek istiyordum. Yaptıklarım daha iyi bir dünya içindi. Hapsin bana kazandırdığı, kişiliğimde, düşünme biçimimde derinleşme oldu. Çok uzun sürdü. Okuduklarımın üzerinde tekrar tekrar düşündüm. Ve çıktığımda artık her şey bambaşka görünüyordu gözüme. Kendimi, yaptıklarımı reddeden bir değişim değildi bu. Ama dünyayı görme biçimime bir derinlik geldi. Eskisi gibi çocuksu değildim. Altın değerinde bir ders aldım: Mağlubiyetler, zaferlerden çok daha öğreticidir.
- Güç, iktidar insanı kirletiyor mu?
Kirlenme tüketim medeniyetinin bir sonucu. Zengin olmak isteyen insan, eninde sonunda ruhunu şeytana satar. Bu çağımızın bir hastalığı. Tüketim medeniyeti bir örümcek ağı gibi, hepimizi yakalıyor. Mutluluğu, bitmek bilmeyen bir iştahla bir şeyler satın almakta sanıyoruz. Böyle bir sistemde bozulmak çok kolay.
2010-2015 yılları arasında Uruguay’ın 40. Başkanı olarak görev yapan Uruguaylı siyasetçi ve çiftçidir. Tupamaros’ta eski bir gerilla olan Mujica, 1970’lerde ve 1980’lerde askeri diktatörlük sırasında 12 yıl hapis yattı. Sol partilerin Geniş Cephe koalisyonunun bir üyesiydi. 2005’ten 2008’e kadar Hayvancılık, Tarım ve Balıkçılık Bakanı ve daha sonra Senatör olarak görev yaptı. Geniş Cephe’nin adayı olarak 2009 cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandı. Aylık 12 bin dolar maaşının yüzde 90’ını hayır kurumlarına bağışlayan Mujica, dünyanın en fakir devlet başkanı olarak anıldı.
1987 model Volkswagen Beetle’ı ulaşım aracı olarak kullandı. 2010’da arabanın değeri 1.800 dolardı ve Mujica tarafından o yıl için sunulan zorunlu yıllık kişisel servet beyanının tamamını temsil ediyordu.
Şimdilerde ‘araba sevdası’ bitmeyen Diyanet İşleri Başkanı’na, devletten üç maaş alan bürokratlara, gemicikleri olan siyasetçi ailelerine ne çok şey söylüyor Mujica’nın hayatı...
O, bu dünyadan göçerken malı mülkü yanında götüremeyeceğini bilen, bu dünyada bölüşenlerden biri.
Ve şimdi ‘benim döngüm bitti’ diyerek ölüme yatıyor.
Korkmadan, arkasına bakmadan...
‘Korkunç olan ölmek değil hiç yaşamamış olmaktır’
Bugün ‘Apolitik’ soruları DEVA Partisi’nden yeni istifa eden Bağımsız Balıkesir Milletvekili Burak Dalgın yanıtladı.
Güne başlarken bir ritüeliniz var mı?
Kahve içmek (hatta bu soruları da sabah kahve içerken cevaplıyorum).
En son hangi kitabı okudunuz?
Genelde iki kitabı aynı anda okuyorum. En son Viyana Büyükelçisi Gürsel Dönmez’in ‘Dış Politikada Türkiye Doktrini’ eseri ile Rory Clements’in ‘Munich Wolf’ isimli polisiyesini okudum.
En son hangi filmi izlediniz?
Dijitalde Black Doves dizisini, sinemada Napoleon’u.
En sevdiğiniz ses ne sesi?
Genel olarak deniz sesleri -- martı ve dalgalar.
En çok dinlediğiniz üç şarkı?
Sezen Aksu, MFÖ ve Andrea Bocelli’nin şarkıları. Örnek birer şarkı seçmemiz gerekirse ‘Ne Kavgam Bitti Ne Sevdam’, ‘Ah Bu Ben’ ve ‘Caruso’.
Türkiye bir şarkı olsa hangisi olurdu?
Bir Aşk Hikâyesi, Kayahan.
Aşka inanır mısınız?
Evet. Tabii maharet onu sevgiye dönüştürebilmekte.
Kırmızı çizginiz nedir?
Hürriyetlerin kısıtlanması; insanların kendileri olmaktan men edilmesi.
En sevdiğiniz yemek?
Barbunya (ama genel olarak tüm yemekleri seviyorum).
Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?
Yok, bilakis her yemeği iştahla yiyorum.
Sizi ne heyecanlandırır?
İyi bir fikri gerçekleştirmek için kolları sıvamak. Özellikle o fikri bulduğunuzda veya duyduğunuzda ‘Tamam, işte bu’ dediğiniz an çok heyecan verici.
Yağmur mu, güneş mi?
Güneş.
Güz mü, ilkbahar mı?
İlkbahar; ama güneşli sonbahar günlerini de çok severim.
İnsanlarda en sevmediğiniz üç hareket?
Zihinsel tembellik/ kolaycılık, hata kabul etmeme ve kıskançlık.
Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa kime, ne söylersiniz?
Her doğan kişiye: ‘Hayat hızlı geçecek, kendi yolunda yürü’.
Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız?
Bu aralar telefon yoğunluğumu düşününce hiç fena fikir değil! Okumak ve yürümek
Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak istersiniz?
Daha iyi bir kendim.
Herhangi bir enstrüman çalar mısınız?
Maalesef.
Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?
Babam 31, babaannem 90 yıl yaşadı. Yani hayli geniş bir aralığı kendi ailemde gördüm. ‘Korkunç olan ölmek değil, hiç yaşamamış olmaktır’ sözünü çok severim. O yüzden sürenin kendisinden çok içini nasıl doldurduğumuza bakmaya çalışıyorum.
Hep komşunun tavuğu!
Şarkıcı Çelik Erişçi, İstanbul metrosuna bindiği bir video paylaşıyor. Espri olsun diye üzerine ‘New York’ta Metroya Bindim’ yazıyor. Birkaç milyon izlendiğini söylüyor. Yüzlerce de yorum. “Gel bir de İstanbul’da bin de görelim” diyenler olmuş. Aslında az önce de belirttiğim gibi İstanbul metrosunda. Yahu niye binemesin? Ben sürekli metroyla seyahat eden biri olarak ünlüleri görüyorum. Gayet mutlu mesut seyahat ediyorlar. Metromuz da gayet temiz, nezih. Gerçekten memleketine dair olan her şeyi eleştirenlere inanamıyorum.