Suriye’nin Lazkiye, Tartus ve Humus şehirlerinde yaşanan olayların arkasında İran var deniyor.

Çünkü İran’ın bölgede gücü yok!

Arkasında İran yoksa ki yok, Suriye’nin bütünlüğünden yana olan Lazkiye, Tartus ve Humus’ta yaşananlar ne anlama geliyor?

Esad yanlısı deyip geçmek hatta mezhepsel ayrımları dile getirerek Suriye’nin bütünlüğünü savunanları itibarsızlaştırmak ile bir yere varılamaz.

Kaldı ki Colani’nin silah bırakma anlaşmasının da çok anlaşıldığını düşünmüyorum.

Esad’ı deviren muhalif güçlerin silah bırakacağı açıklanıyor; oysaki anlaşma hepsinin tek çatı altında toplanmasını sağlıyor.

Silah falan bırakan yok!

Lazkiye, Tartus ve Humus’taki can güvenliği olmayanların silah bırakmaya yanaşmaması da son derece normaldir...

Suriye’nin toprak bütünlüğü iddiasında olan Colani, 14 Aralık’taki “euronews.com’un haberine göre “İsrail’e saldırma niyetimiz yok, elçiliğin açılması için İngiltere ile temas halindeyiz” dedi.

Suriye’nin bütünlüğünü savunduğunu iddia eden yeni Suriye devleti, Suriye’nin güneyini işgal ve ilhak eden İsrail’e tepki göstermediği gibi ne yazık ki elçilik açmaya çalışıyor...

Suriye’nin yeni rejiminin Filistin ile ilgili bir mücadelesinin olmadığı da görünüyor.

O zaman bölgede ABD’ye ve İsrail’e direnen Esad neden düşürüldü!

Bölgede ABD ile özel projeler yapan herkesin cevap vermesi gerekensoru budur...

Suriye’nin parçalanma süreci ile ilgili İtalyan strateji dergisi Limes, “Türkiye’nin Suriye Zaferinin Bilinmeyenleri” başlıklı bir yazıda değerlendirmede bulundu.

2053’te Türkiye Birleşik Devletleri kurulacağını iddia etti!

Aslında açılım saçılım yıllarında açıkça yazılıp çizilen “Anadolu Birleşik Devletleri” kuralım diyenlerden faklı bir şey demiyorlar.

Yayınlanan haritada, Irak ve Suriye’nin kuzeyi, Bosna, Makedonya ve Kafkaslarda Azerbaycan, Nahçivan ve Zengezur Özerk Cumhuriyeti, yeni sınırlarımız olarak veriliyordu!

Düşünce enstitülerine, dergilere nasıl defansiv haberler yaptırıldığını biliyoruz.

ABD, projelerini meşrulaştırmak için herşeyi yapar!

Son çeyrek asırda, adı geçen bölgelerde, devrim ile kurulan ulus devletler emperyalizmin hedefi oldu.

Kölelikten, kulluktan, yurttaşlığa geçişin temel kavramları ters yüz edildi.

Öncelikle ulus devletleri kuran en temel slogan “eşitlik, özgürlük ve kardeşlik” üniter devletleri parçalamada kullanıldı.

Yüzyıl önce buharın icadı ile başlayan devrimler, ulus devletleri kurarken herkesi eşitleyip, özgür kıldı.

Oysa bugün eşitlik, özgürlük, kardeşlik/yurttaşlık sloganı, ulusu meydana getiren etnik yapıları ayrı ayrı ulus yapmak için kullanılmaktadır.

Tek bir etnik veya dinsel yapıya millet/ulus denmez.

Bir ülkü bir ideal peşinde koşan insanların oluşturduğu topluluğa denir.

“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” diyen Atatürk, bunu dünyada en güzel anlatan liderdir.

Dün Suriye’de eşit yurttaş olarak yer alan ve Suriye halkını oluşturan tüm etnik ve dinsel yapılar bugün ayrı ayrı millet/ulusmuş gibi ayrıştırılıyor.

En büyük yanılgı da toprak bütünlüğü ve Suriye yönetiminde herkesin eşit temsil edileceğidir.

Suriye fiili olarak bölünmüşken, yönetimde tüm etnik ve dinsel yapıların yer alması, eşitliği mi sağlayacaktır?

Elbette ben daha çoğum ve daha güçlüyüm diyen etnik/dinsel yapı, ABD’nin iş birliği yapacağı kesim olacaktır.

Küçük etnik ve dinsel yapılar ise yok olmaya mahkumdur.

En başta da yeni rejime karşı olan kim varsa çok büyük tehdit altındadır.

Oysaki Suriye’de üniter yapı devam etseydi, kimsenin etnik/dinsel yapısına bakılmadan herkes eşit, özgür ve kardeş olarak yaşamaya devam edecekti...