Bugün 4 Kasım. AKP’nin iktidara gelişinin 23. yılı.
Ve dün, Ekim ayı enflasyonu açıklandı.
Ekonomi yönetiminden yine tanıdık açıklamalar geldi:
“Yol haritamız net”, “Dalgalanmalar normal” denildi arka arkaya.
Söylemler aynı, yaşanan bambaşka.
“3Y” ile mücadele sözü vererek iktidara gelmişti AKP: Yolsuzluk, yasaklar ve yoksulluk.
23 yıl sonra bu üç başlık da kendi gölgesine dönüşmüş durumda.
Yoksulluk artık yokluğa eş anlamlı.
Bir zamanlar kuyruklarla anlatılan dönem, bugün market raflarına “çalınmasın” diye alarm takılan ürünlerle anılıyor:
Ayçiçek yağı, bebek maması, kuruyemiş...
Hepsi birer lüks artık.
★★★
Rakamlarla konuşanlar “Asgari ücret 184 liradan 22 bin 104 liraya, en düşük emekli maaşı 257 liradan 16 bin 881 liraya çıktı” diyor.
Artış oranları yüksek görünüyor: Yüzde 12 bin, yüzde 6 bin 500...
Ama aynı dönemde hayatın her kaleminde benzer artışlar var.
En büyük sessizlik konusu ise barınma krizi.
2002’de İstanbul’da 100 metrekare bir daire 100–150 milyon liraya kiralanıyordu.
Bugün Endeksa verilerine göre aynı büyüklükteki evin ortalama kirası 33 bin 78 lira.
Yani artış oranı yüzde 32 bin 978!
İşte derler ya; “dananın kuyruğu” tam da burada kopuyor.
Asgari ücrete kağıt üzerinde çok yüksek oranlarda zam yapıldı, ama asgari yaşam hala mümkün değil.
Eskiden 184 lira alan biri maaşının yarısıyla kirayı ödeyip kalanıyla mutfağını döndürürdü.
Bugün, aynı evde oturabilmek için cebinden her ay 11 bin lira ek para çıkıyor.
Yani borçla yaşamak, her aya eksiyle başlamak zorunda...
Kağıt üzerinde alım gücü artmış olabilir ama gerçekte asgari ücretlinin elinde ekmek alacak para kalmıyor.
Bir evde dört kişi çalışsa bile 22 bin liralık gelir, 92 bin liralık yoksulluk sınırına ulaşmaya yetmiyor.
Ve bu ülke artık o sınırın etrafında toplanmış milyonlardan oluşuyor.
Bir zamanlar “başlangıç ücreti” sayılan maaş, bugün milyonların hayat standardı haline geldi.
Ama bu bir başarı hikayesi değil.
Bu, 23 yılın sonunda aynı maaşta, daha küçük evlerde, daha büyük borçlarla yaşamak zorunda kalan bir ülkenin hikayesi.
Yoksulluk büyüdü, yasaklar çoğaldı, yolsuzluk sıradanlaştı.
Ve 23 yıl sonra geriye sadece bir “Y” kaldı: Yarının korkusu.