Hayal edin, sabah uyanıyorsunuz ve...

Haksız yere yatan tutsakların hepsi beraat etmiş, tahliye olmuş.

Sırrı Süreyya Önder direnmiş ve kalbine sözünü dinletmiş.

Çiftçiler, tarlalarında harıl harıl çalışıyor.

Sofranıza gelen ürünün ne tür bir ilaca maruz kaldığına dair tek bir kuşkunuz yok.

Pazara gidiyorsunuz, of eliniz kolunuz ağrıdı, o kadar alışveriş yapabilmişsiniz ki.

Yasak olan tek ürün ‘Heybedeki turp.’

Her yer park, her yer orman, şehirler adeta birer müze, kültür başkenti.

Okullar sakinleşmiş, öğrenciler bahçede voleybol oynuyor, kimi bir köşede kitabını okuyor.

Çok sevdikleri öğretmenleri yanı başlarında.

Laboratuvarlarında bir şey icat etmenin peşindeler.

Köşedeki genç resim mi yapıyor, aman Allah’ım ne güzel de görünüyor.

Bir sınıftan müzik sesi geliyor, ne güzel piyano çalıyor.

Akşam haberleri seyrediyorsun, ne kadar da sakin. Kimse kimseyi öldürmemiş, kimse kimseyi yargılamamış,

Kimse kimsenin hakkını çalmamış, çeteler, mafyalar yok.

Kolaydan para kazanan kara paracılar insan içine çıkamıyor. Emekçilerden utanıyor, toplumda da dışlanıyorlar.

Açgözlülük, vicdansızlık ve yararsızlık ülkeden taşınmış.

Saray her dakika 30 bin lira harcamıyor.

Kanal İstanbul diye bir proje yok, hiç olmamış gibi, hiç konuşulmamış gibi...

Kadınlar öldürülmüyor.

Çocuklar mutlu yaşıyor.

16 yaşında bir genç, gelecek kaygısı yerine, yüreğinde kelebekler uçuşturan sınıftaki o kız onu sevecek mi diye kaygılanıyor sadece.

Eğitim öyle iyi ki, neyin ahlaksızlık olduğunu herkes biliyor. Kimse kayınvalidesini hamile bırakmıyor mesela.

Sözün kıymeti var,

Demokrasi var.

Hiçbir çocuk eksik besleniyor diye bodur kalmıyor.

Ülkenin gurur duyacağı sportif, kültürel başarılar elde ediyorlar.

Liyakat her yerde.

Suriye’de her şey yoluna girmiş, sığınmacılar ülkesine dönmüş.

Kiralar ateş pahası değil. Hatta herkes krediyle dahi olsa başını sokacak bir ev alacak durumda.

Tiyatrolar, konserler tıklım tıklım.

Haftada en az bir kez ailenizle dışarıda yemek yiyebiliyorsunuz.

Hastaneler hastalarınızın emrinde...

Çocukların ölümüne sebep olan skandallar yaşanmıyor.

Stent çeteleri, diyaliz çeteleri ortada fink atmıyor.

Yaşlılar için sosyal tesisler yapılmış, maddi durumu ve akrabası olmayanlar bile mutlu.

Thomas More’un Ütopya’sını okudunuz mu bilmem. İnsanların refah ve uyum içinde yaşadığı, şiddetin, dini dayatmaların bulunmadığı bir adayı anlatır. İdeal bir toplumun ipuçlarını bulursunuz orada.

Bu da benim ‘Ütopyam’. 1516 yılında yazılan Ütopya, dönemin yönetim anlayışını, insanı suça iten sistemi eleştirir.

Yıl olmuş 2025.

Hâlâ aynı şeylerin peşindeyiz. Elimizde kocaman bir umutla...

Yeniden dünyaya gelsem NBA’de basketbolcu olmak isterdim

Bugün ‘Apolitik’ soruları Liberal Demokrat Parti’nin eski genel başkanı Cem Toker yanıtladı.

- Güne başlarken bir ritüeliniz var mı?

En az 50 yıldır uyanınca kola içerim.

 

Cem Toker

- En son hangi kitabı okudunuz?

Ozan Bingöl’ün ‘Obez Devlet’ kitabı.

- En son hangi filmi izlediniz?

George Clooney ve Brad Pitt’in başrolünü oynadığı ‘Wolfs’.

- En sevdiğiniz ses ne sesi?

Dalga sesi.

- En çok dinlediğiniz üç şarkı?

Easy Feeling, The Eagles. Do it Again, Steely Dan, Roadhouse Blues, The Doors.

- Türkiye bir şarkı olsa hangisi olurdu?

Eski Türkiye’ye duyduğum özlemden dolayı: Gözümde Canlanır Koskoca Mazi.

- Aşka inanır mısınız?

50 yaşımdan sonra inanmaya başladım.

- Kırmızı çizginiz nedir?

Yoktur!

- En sevdiğiniz yemek?

Kızarmış tavuk!

- Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?

Dalak, dereotu.

Toker, bizimle çocukluk ve gençlik fotoğraflarını paylaştı. 

- Sizi ne heyecanlandırır?

Beşiktaş maçları, dakika sayarım.

- Yağmur mu, güneş mi?

Kesinlikle yağmur.

- Güz mü, ilkbahar mı?

Kesinlikle güz.

- İnsanlarda en sevmediğiniz üç hareket?

Samimiyetsizlik, elle dokunarak, dürterek konuşma, bir toplantıda 3-5 kişinin birbirini dinlemeyerek aynı anda konuşmaları.

- Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa kime, ne söylersiniz?

Bu günleri gördükten sonra, eleştirilerim için Demirel’den, Özal’dan, Ecevit’ten, hatta Erbakan’dan özür dilerdim.

- Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız?

Kitap okurdum.

- Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak istersiniz?

NBA’de profesyonel bir basketbolcu.

- Herhangi bir enstrüman çalar mısınız?

Maalesef hayır ve hayatımda duyduğum en büyük eksikliktir.

- Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?

Ayakkabımı kendim bağlayamadığım güne kadar.

BU TOPRAKLARIN HİKÂYESİ

Vedat Türkali Roman Ödüllü bir yazar Ahmet Büke. Yeni kitabı ‘Kırmızı Buğday’ raflarda yerini aldı. Romanda kaderini memleketine bağlamış, ölümden yaşam doğuran insanlar anlatılıyor. Arap Ali, Adnan Bey, Gani Dayı, Teğmen Cemil, Dünya, Maya gibi karakterlerle hem tarihsel hem de toplumsal bir anlatının izini sürüyor. Kuvayımilliye ruhunu da hissedeceğiniz ‘Kırmızı Buğday’ı okumanızı tavsiye ederim.