Cumhurbaşkanı Erdoğan, sağlık sorunları gerekçesiyle 9 mahkumun cezasını affetti.

Peki; kim bunlar?

Biri FETÖ hükümlüsü...

İkincisi Sivas’taki Madımak Oteli katliamına karışan katillerden biri...

Bir diğeri, kadın katili... Karısını öldürmüş, hem de kızının gözlerinin önünde!

Diğerlerinin suçlarına gelince:

Fuhuşa teşvik...

Uyuşturucu ticareti...

Cinayet...

Hırsızlık, sahtecilik, dolandırıcılık, gasp...

Ve terör!

★★★

Ama biri var ki... Tam bir suç makinesi...

Adı Mustafa Şahbudak... 59 yaşında... Sabıka kaydı özetle şöyle:

Dokuz kez fuhuşa teşvik... Suç örgütü kurma... Yağmaya teşebbüs... Tehdit... Kasten öldürme... Kasten öldürmeye teşebbüs... Kamu malına zarar verme...

Onu bile “affetti” yüce gönüllü ve partili Cumhurbaşkanı Erdoğan...

Ama kendisi hakkında bir tweet atan öğrenci yargılanıyor hâlâ...

Karikatürünü çizen de içeride, hakkında iki satır yazı yazan da...

★★★

Seksen yaşını geçmiş emekli komutanlar yıllarca cezaevinde tutulmadı mı?

Kuddusi Okkır’ı hatırlıyor musunuz örneğin?

“Ergenekon’un kasası” denildi, içeri atıldı, bir deri, bir kemik kaldı...

O bile son ana kadar “affedilmedi...”

Ağır sağlık sorunları yaşayan ve gözümüzün önünde ölüme sürüklenen Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık ve menajer Ayşe Barım yok affedilenlerin arasında...

Çünkü onlar muhalif...

★★★

Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde “af” gerekçesi olarak “yaşlılık, hastalık” falan yazıyor ama...

Asıl gerekçe bu değil...

Mesele kim olduğunuz!

Eğer iktidara yakınsanız, “Mustafa Şahbudak” olsanız bile affediliyorsunuz.

Yok; muhalifseniz... Kanser olduğunuza inanmak için bile Adefalarca iliğinizi alıyorlar, işkence eder gibi...

★★★

Anayasa diyor ki:

Yasalar karşısında herkes eşittir...

Hadi canım...

Muhalifler köle bu ülkede!

Ve “efendi”, sadece kendisine biat edenleri koruyup kolluyor...

Mustafa Şahbudak olsalar bile...

Ebru Teğmen!

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganını attıkları için Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihraç edilen teğmenlerden okul birincisi Ebru Eroğlu’nun, vaatlere rağmen “işssiz kaldığı” iddia edilince... Avukatı bir açıklama yapmak zorunda kalmış:

“Görevine döneceğine inandığı için gelen iş tekliflerini kabul etmedi.”

Böyle bir subayımız olduğu için gurur duyuyordum; şimdi daha çok takdir ettim.

Haklılığından öyle emin ki işsizliği bile göze alıyor.

Üç kuruş için ilkelerinden vazgeçenlere, onurlarını satanlara örnek olsun!

Diyanet kapatılsın!

Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan olduğu ilk günlerde “türban” kavgasını verirken hep aynı cümleyi kuruyordu:

“Biz herkesin inandığı ve istediği gibi yaşamasını, öyle giyinmesini istiyoruz. İsteyen mini etek giysin, isteyen kapansın. Yeter ki kimse kimseye karışmasın. Yaşam tarzı dayatmasın.”

★★★

Aradan 23 yıl geçti; AKP hâlâ iktidarda...

Türban artık her yerde, kimse karışmıyor...

Ama, “Biz kimseye yaşam tarzı dayatmayacağız. Kime nasıl giyinmesi gerektiğini söylemeyeceğiz” diyenler, bu sözlerinden çoktan vazgeçti.

Bütçesi altı bakanlıktan bile fazla olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın dün camilerde okuttuğu hutbeden birkaç cümle:

“Kısa giysiler ve şeffaf kıyafetler giyilmesi, nerede ve hangi amaçla olursa olsun Allah’ın örtünme emrini ihlaldir, haramdır. Bazı sinema, dizi film ve dijital mecralarda yapılan yayınlar aracılığıyla normalleştirilmeye çalışılan çıplaklık, cesaret ve özgürlük değil, aile kurumuna yapılan bir saldırıdır. Bu, çağdaşlık değil, ilkelliktir.”

★★★

Atatürk bu kurumu, yalan yanlış bilgilerle halkı karanlığa mahkum eden yobazların elinden dinimizi kurtarmak için kurdu.

Ama tablo ortada:

Şimdi tamamen yobazların ve Atatürk düşmanlarının eline geçti.

★★★

Dün, “Sana ne benim çarşafımdan, baş örtümden” diyenlerin bugün kadınlarımıza kıyafet dayatması ve bunu resmi bir kurum aracılığıyla camilerde yapması, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek”tir.

Bu suçu işleyen Diyanet İşleri Başkanı hemen görevden alınmalı, kuruluş amaçlarının ötesine geçip laikliği tehdit eden bu kurum kapatılmalıdır!

GÜNÜN SORUSU

Ali Gülen kardeşimin SÖZCÜ’deki haberine göre Diyanet’in Viyana’daki temsilciliğinde görevlendirdiği iki din görevlisinin, camilerde toplanan yardım paralarını, eğlence mekanlarında eskort kadınlarla harcadıkları ortaya çıkmış... Kadınlarımızın kıyafetine dil uzatan Diyanet İşleri Başkanı’na soruyorum:

İnananların bağışlarıyla eskort tutmak helal mi? Bu konuda da bir fetva yayınlayacak mısınız?