Sonunda ABD Başkanı Donald Trump’ı anlayan bir lider çıktı: Ukrayna lideri Zelenski! Trump başkanlık koltuğuna oturmadan iki net mesaj vermişti. Gazze’deki ve Ukrayna’daki savaşların bitmesini istediğini söyledi. “Nasıl”ına o girmedi. Taraflarına (!) bıraktı işi. O göreve başlamadan kısa süre önce Hamas ve İsrail ateşkeste uzlaştı. Trump şimdi Gazze’yi satın alıp yıllardır İsrail’in balıkçılık yapılmasını bile izne bağladığı güzelim sahilleri “riviera” yapma derdinde. Sırada 24 Şubat’ta 3. yılına girecek olan Ukrayna Savaşı var. Oradan da 3 vakte bir “uzlaşma” haberi bekleniyor. 2 haftadır konuşulanlar artık daha somut bir hale büründü. Anlaşılan o ki, Gazze’nin sahillerinden sonra ABD Ukrayna’nın da “nadir elementleri”ni istiyor. Bahsi geçen elementler tesadüf o ki tam da Elon Musk’ın işine yarayacak, özellikle akıllı telefon ve elektrikli araçların pillerinde, uzay çalışmalarında, elektronik aletlerin ve bazı ilaçların üretiminde ilaçlarında kullanılıyor. İki lider her gün basın üzerinden birbirlerine mesaj gönderiyor. Zelenski birkaç gün önce verdiği bir röportajda 400 milyar doları bulması beklenen yeniden inşa süreci ve madenlerle ilgili ABD’ye bir plan sunduğunu açıkladı. Adeta “Gel vatandaş” dercesine “ABD en büyük destekçimizdi, bu yüzden Amerikalılar en büyük kazancı elde etmeli” dedi. Trump da önceki gün Fox News’a konuktu. Bugüne kadar Biden yönetiminin Ukrayna’ya yaptığı yüz milyarlarca dolarlık yardımı hatırlattı. “500 milyar dolar değerinde nadir element istediğimi söyledim. Onlar da bunu kabul etti. En azından artık aptal gibi hissetmiyoruz” ifadelerini kullandı. Zelenski İngiliz The Guardian üzerinden söylenenlerden rahatsızlık duymadığını hissettirdi. “Avrupa’nın en büyük titanyum ve uranyum rezervlerine sahibiz. Bunların Rusların eline geçmesi Kuzey Kore, Çin ve İran’la paylaşmaları ABD’nin çıkarlarına olmaz” dedi. Sonunda Trump’ı anlayan, onunla tam da istediği gibi konuşan bir lider çıktı! Pazarlık masası belli ki kurulmuş. Anlaşma yakın. Bakalım Trump bu masadan elinde nelerle kalkacak ve “büyük zafer” Trump’ı nasıl cüretkarlaştıracak...
“Kutu içecek”ler üzerinden kazıklanmak
İş yerinde yemekhanesi olmayan bu yüzden her gün öğle yemeğini dışarıda yemek zorunda olan kesimdenim. Bu yüzden özellikle de çalıştığımız binanın yakınındaki tüm restoranların menülerine çok hakimim. Restoranlardaki fiyatların son yıllarda nasıl arttığını sürekli konuşup duruyoruz zaten. Ama asıl konuşmamız gereken konuyu gözden kaçırıyoruz: İçecek fiyatları! Sipariş verdiğimiz yemeklerin fiyatının ne kadar yüksek olduğundan ne zaman dem vursak, restoran sahipleri maliyetlerin nasıl arttığını, içine koydukları ürünleri özel aldıklarını, binbir emekle hazırladıklarını anlatıp duruyor. Emeğe saygım sonsuz. Bu yüzden menülerdeki yiyecek fiyatlarına laf etme hakkını kendimde görmüyorum. Bir restoranı pahalı bulup gitmemek neticede benim elimde. Ancak özel bir kutlama için değil, öğlen yemek yenilen sıradan restoranlardaki kutu içecek fiyatlarına bu aralar takmış vaziyetteyim. Dün gittiğim restoranda yemeğim geldikten sonra fiyatına bakmadan söylemiş bulunduğum 200 ml’lik bir şişe asitli içeceğe tam 100 lira verdim. Marketteki fiyatı 25-30 lira. Yemeklerdeki fiyatlandırmada bir sürü farklı unsur devreye giriyor. Peki, kabul ettik. Topluca alındığında çok daha ucuza mal olan içeceklerdeki fiyatı kim, nasıl belirliyor? Bir şişe içeceğe maliyetinin 4 kat üzerinde fiyat yazıp fahiş kar elde edenlere neden kimse dur demiyor? Çevredeki restoranların menülerine internetten baktım. 30-35 liralık kutu içecekler en ucuz 60-70 liradan satılıyor. 30-40 lira fark gözünüze çok gelmiyor olabilir. Bu rakamları normalleştirmiş olabiliriz artık. Fakat bu yüzde 100’ün üzerinde kâr demek! Sadece koliden çıkartılıp siparişimizin yanına eklenen bu içeceklerden bu kadar fahiş kar elde etmek kimin hakkı? Fahiş zamlara ceza kesenler, restoranların kasalarına oturanlar bu fiyatları neden denetlemiyor? Bir süredir gittiğim ya da sipariş verdiğim restoranlarda menüde önce içeceklerin fiyatına bakıyorum. Bu bana o işletmenin “mantalitesi” hakkında çok şey anlatıyor. Her gün taklit tağşiş listeleri uzayıp giderken, ne yediğimizi, nasıl yediğimizi bilmezken, beni “kazıklamak” isteyen bir restoranın, mutfağında neler yapabileceğinin sınırı yok neticede. Sizin de aklınızda olsun...