Söz bittiği yer burası işte.
2019’da Ankara’nın Çubuk ilçesinde Kemal Kılıçdaroğlu’na düzenlenen linç girişiminin üzerinden tam 6 yıl geçti. O gün yaşananlar, Türkiye siyasetinin en utanç verici anılarından biri olarak kaldı.
Ama adalet? O hiçbir zaman tam anlamıyla yerini bulmadı.
67 kişi yargılandı. Hiçbiri ağır ceza mahkemesinde değil, asliye cezada.
“Basit yaralama”, “tahrik”... Linç girişimi değil sanki, sokakta çıkan bir tartışma gibi muamele gördü. Yumruk atan Osman Sarıgün’e 4 yıl 7 ay ceza verildi ama hükmün açıklanması geriye bırakıldı.
O gün Madımak benzeri büyük bir facia yaşanabilirdi.
Evin önünde “yakın o evi” diye bağıran Sevim Gölyeri’ne 5 yıl 10 ay ceza verildi ama o da ertelendi.
O dönem CHP Milletvekili olan Levent Gök’e vuran biri vardı: Ramazan Onbaşı.
“Benim elimde sinek vardı, onu kovalarken yanlışlıkla elim çarptı” diye savunma yaptı.
Böyle küçümsemeye çalıştı yaşananları.
Hepsi “Unuttum”, “Çok zaman geçti”, “Hatırlamıyorum” diye bir ağızdan çıkmış savunmalar yaptı.
Sonuç: O günün sorumluları tek bir gün bile hapis yatmadı.
Ve bugün... CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e, Konya mitinginden yalnızca bir gün sonra yumruklu saldırı düzenlendi.
Fail gözaltında.
“Spontane olarak sağ elim kalktı ve Özgür Özel’e vurdum” diye savundu kendini.
Tutuklanıp tutuklanmayacağı, tutuklansa dahi ne kadar hapiste kalacağı belli değil.
Tıpkı Çubuk saldırısında olduğu gibi, “Önce kınarız, sonra unuturuz” refleksi çalışıyor.
Hatta MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli yazılı mesajında “Geçmiş olsun” derken özne bile kullanmamayı tercih ediyor.
Hrant Dink... Sinan Ateş... Madımak...
Bu ülkenin tarihi onlarca acıyla dolu.
Bunca faciadan sonra hala olana bitene “provokasyon” deyip geçemeyiz.
Hala sinek kovalayanların yanlışlıkla yumruk attığına inanmamız beklenemez.
“Hatırlamıyorum” diyenlerin kolektif unutuşuna teslim olamayız.
Çünkü cezasızlık, yeni şiddetlerin önünü açıyor.
Siyasette şiddeti “olağan” görmeye başlarsak, barış dili yalnızca törensel bir söylemde kalır.
Hukuk işlemediğinde, sokakta yumruk konuşur, şiddet hüküm sürer.
Ve bu ülkede adalet, her geçen gün biraz daha el değiştirir.
Bir ülkenin geleceği, spontane kalkan ya da sinek bahanesiyle gelen yumruklarla değil, hukukun yumrukları durdurmasıyla yazılır.
İmamoğlu ile “görünmek”
Tutuklanan seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’nun korumalarının kameraları bantladığı görüntülerin ortaya çıkması sonrası otel ve güvenlik müdürlerinin gözaltına alınmasıyla sormuştuk:
“Sermayeye mesaj mı?”
Yanıt gecikmedi.
Bu kez mesele ne konuşmak ne de susmak...
Bu kez mesele yalnızca kiminle görüştüğünüz.
İktidarın sadakat terazisi artık bununla işliyor.
İktidara yakın bir haber sitesinde yayımlanan “analiz” metni, doğrudan iş dünyasını hedef aldı.
Yıllardır iktidarla büyüyen bazı iş insanlarının, yerel seçimlerin ardından İmamoğlu’nun safına geçtiği ima edildi.
O iş insanları ne bir açıklama yapmıştı, ne siyasi bir çıkışta bulunmuştu.
İddia o ki, sadece İmamoğlu ile aynı masaya oturmuştu.
Ve bu, “ihanet” sayıldı.
İmamoğlu’nun yanıtı sosyal medya üzerinden geldi.
Daha büyük bir tehlikeye işaret etti:
“‘İmamoğlu onunla görüştü, bununla gizli toplantı yaptı vs’ diyerek akıllarınca görüştüğüm herkesi hedef alacak, linç edecekler. Görüntüleri montajlayacaksınız, daha önce defalarca yaptığınız gibi başını sonunu keseceksiniz, yandaş kanallarda ve TRT’de defalarca yayınlayıp benim masum vatandaşımı kandırmaya çalışacaksınız. Hadi ordan! Ben bugüne kadar kiminle görüştüysem İstanbul’un menfaati için görüştüm. Attığım her adımı takip ettiğinizi biliyorum, aldığım nefesi biliyorsunuz” diye yazdı.
Anlaşılan o ki, bir dönem sanatçılara yöneltilen “tarafını seç” baskısı şimdi iş dünyasına uygulanıyor.
Ama bu kez çıta daha düşük:
Yalnızca görünmek yetiyor.
Sırf aynı karede olmak ya da aynı otelde toplantı yapmak bile suç.
Sadakat artık fikirle, tutumla, duruşla değil — yalnızca yönle ölçülüyor.
Bugün yalnızca bazı iş insanları hedef alınmış olabilir.
Ama tehlike büyük.
Yarın bir bürokrat, akademisyen, gazeteci...
Çünkü bu düzende herkes, herhangi bir gün “yanlış biriyle” görüşebilir.
Ve o görüşme, sizi bir gecede “hain”e çevirebilir.