“Beşikten mezara: Payımıza düşen hep ölüm bu hayatta” diye bir yazı yazmıştım geçenlerde.
Üç ay geçmiş bu cümlenin üstünden.
Değişen hiçbir şey yok.
Hâlâ en kolayı ölmek.
Hâlâ en zoru yaşamak.
Samsun’da toprak kaydı.
Bir aile, sadece arabasını yıkamak için benzin istasyonunda durmuştu.
Toprak yığınının altında kaldılar.
İki küçük kız çocuğu... Açelya ve Alya Kaya... Biri 5, biri 7 yaşındaydı.
Ve babaları, Adem Kaya, 36 yaşında...
Artık yoklar.
Sadece araçları temizlensin istemişlerdi.
Öldüler.
Anne hastanede.
Vali açıklama yapıp müjdeliyor: Hayati tehlikesi yok.
Sanki bir hayatı kalmışçasına...
Bu ülkede en sıradan eylemler ölüm sebebi.
★★★
Aynı Karadeniz Sahil Yolu...
Beş ay önce...
Bu kez Artvin’de toprak kaydı.
4 arkadaş daha ucuza cep telefonu almak için Gürcistan’a gidiyordu.
Aykut Tiryaki, Nuri Apaydın, Murat Turhan, Görkem Özdemir.
Araba yolda ilerliyordu.
Toprak üstlerine kapandı.
Artık yoklar.
★★★
Ya da sadece elini yıkamak mesela...
6 yaşındaki Özlem, sulama kanalında elini yıkarken elektrik akımına kapıldı.
Annesi onu kurtarmak için atladı.
İkisi de öldü.
Tıpkı İzmir’de, Özge Ceren Deniz ve İnanç Öktemay gibi...
Bir adım atarken, bir suya dokunurken...
Hayatın her yerinde ölüm var bu ülkede...
Hayatla ölüm arasındaki çizgi her an muğlaklaşıyor.
★★★
78 can veya... Kartalkaya’da sadece kayak tatiline gittikleri için öldü.
Yangın çıktı. Alarmlar çalışmadı.
Her gün biraz daha sıradanlaşıyor ölüm.
Günler geçiyor.
İsimler değişiyor.
Haberler değişiyor.
Ama sonuç aynı.
Bu ülkede, ölmek hâlâ en kolayı.
Zor olan yaşamak...
1 lira için seferberlik, 1 trilyon için sessizlik
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, katıldığı bir canlı yayında konuştu: Yaptıkları incelemede 9 bin kişinin sahte boşanma yoluyla yetim aylığı aldığını tespit ettiklerini söyledi.
Ve sordu:
“Devlete maliyeti 1 lira olsa bile rahatsızlık yaratmaz mı?”
Hepsinin peşine düşeceklerini vurguladı.
1 lira!
Elbette bu devletin 1 lirası bile önemlidir.
Peki ya milyonları? Milyarları?
Onlar önemli değil mi?
Milyarlarca liralık vergi affı çıkarılıyor.
Vergisini ödemeyen şirketlere, iş dünyasının “yüzsüzlerine” kıyak üstüne kıyak yapılıyor.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek daha geçen ay “vergi yüzsüzleri”ne çağrı üstüne çağrı yapmıştı.
Peki sonra ne oldu?
Yaklaşık 1 trilyon lira tutarındaki vergi borcunun ne kadarı ödendi?
Yetim maaşı alan yoksulun 1 lirası devlet meselesi yapılırken,
zenginin milyonluk vergi borcu neden hoşgörüyle karşılanıyor?
Bu adalet değil.
Bu, düzenin adaleti.
Bu ülkede adalet terazisi bozulduysa,
bir kefesine bir yetimin maaşı, diğer kefesine bir holdingin kasası konduğu içindir.
“1 liranın peşindeyiz” diyenlerin, milyonları affederkenki sessizliği
bu ülkenin hafızasına utanç olarak kazınacak.
İlk Afrikalı veya Asyalı Papa mı geliyor?
Papa Francis’in ölümü Katolik dünyasında sadece bir lider değişimi anlamına gelmiyor.
Bu seçim, dünyanın nasıl değiştiğinin de bir göstergesi olacak.
Avrupa’da kiliseler boşalıyor, sekülerleşme rüzgarları güçleniyor.
Oysa Afrika’da, Asya’da, Latin Amerika’da Katolik inancı hâlâ canlı, hâla büyüyor.
Francis Arjantinliydi.
Avrupa dışından seçilen ilk Papa olarak tarihe geçmişti.
Şimdi ise bir Afrikalı ya da Asyalı Papa ihtimali, ilk kez bu kadar ciddi şekilde konuşuluyor.
Eğer bu gerçekleşirse, ortaya çıkacak değişim yalnızca dini olmayacak.
Batı merkezli dünya algısının çözülüşünde yeni bir kilometre taşı daha dikilecek.
Çünkü artık Papa seçimleri, sadece dinin değil;
dünya siyasetinin, kültürel kırılmaların ve küresel güç dengelerinin de aynası haline geldi.
Beyaz duman yükseldiğinde, o dumanın verdiği mesaj sadece “Yeni Papa seçildi” olmayabilir.
Belki de bütün dünyaya şu mesajı fısıldayacak:
“Dünya değişti!”