Temmuz zam fırtınasıyla başlamıştı, yeni zamlarla son haftasına girdi.
Haydi, kaldı beş gün... Dişimizi sıkalım.
İnşallah siz bu satırları okurken yenileri gelmemiş olur.

Haftanın son düzenlemesi ÖTV’ye geldi.
Bazı otomobillerde fiyat düştü ama çoğunda arttı.
Zaten bir araç almaya kalksak, bir araç parasını da vergi olarak bırakıyorduk ya...
Hah işte, şimdi o neredeyse iki katına çıktı.
Bir otomobil alan, iki otomobil parasını “haraç gibi” ÖTV’ye vermek zorunda artık.

(Bunun üzerinden bir daha alınan KDV’ye bu yazıda hiç girmiyorum bile...)

ÖTV’nin açılımı: Özel Tüketim Vergisi...
2002’de AB uyum yasalarıyla gelmişti.
Amacı lüks (mücevher, kürk...), sağlığa (tütün, alkol...) ve çevreye (benzin...) zararlı ürünleri vergilendirmekti.
Ama yolda değişti:
Şimdi pırlantaya, yata ÖTV yok; tırnak makasına, tıraş köpüğüne, buzdolabına, otomobile var.

Dünyanın gittiği yoldan şaşınca, meşruiyet için farklı farklı kılıflar gerekiyor haliyle.

Bu kez şapkadan çıkan ne mi oldu? “Cari açık.”

★★★

Hazine ve Maliye Bakanlığı, tepkiler üzerine açıklama yapmak zorunda kaldı.
“Bu adım, esas itibariyle cari açığın azaltılmasına katkı sağlamak amacıyla atılmıştır” denildi.

Zaten başımıza ne geldiyse bu “cari açık” yüzünden gelmedi mi?
Biraz hafızamızı tazeleyelim...
Bugün olduğumuz noktanın en büyük sebebi tam da bu.

Eski Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin, “Bayrak yere inmeyecek, ezan susmayacak” diyerek savunduğu Yeni Ekonomi Modeli hayatımıza gireli 3,5 yıl oldu.

O modelin en büyük hedefi de cari açığı kapatmaktı.

İktidar medyasında o günlerde manşet hep aynıydı.
“TL değer kaybedecek, ihracat patlayacak, Kore olacağız...”

Cumhurbaşkanlığı danışmanlarının raporlarında da aynı vaat vardı.
“Kur avantajıyla ihracat artacak, cari fazla vereceğiz, dış borca bağımlılık bitecek.”

Sadece “TL’nin değer kaybetme” kısmı tuttu.

İkinci adıma hiç geçilemedi.

Şimdi bu modelin adını bile ağza alan yok.

★★★

O günlerde yetkililer, “Bir şey deniyoruz” diyordu.
Haklıydılar...
Üzerimizde gerçekten bir şey denendi.

Sonuç?

 Geçen yazıda da bahsettim: Kiraz ülkesi, kiraz alamayanların ülkesi oldu.

Cari açık kapandı mı? Hayır.

Kapanan dükkanlar; boşalan sofralar, cüzdanlar oldu.

Asıl tasarruf etmesi gereken “kamu”dan ses yok.

Elini taşın altına koyması istenen bir kez daha biziz...
Ev almak zaten hayaldi;
şimdi, otomobil almak da hayal oldu.

Ben senin ev alabilme ihtimalini sevdim...

Ev almak demişken...

Hükümetimiz bizler için hiçbir şey yapmıyor mu?

Hak yemeyelim, yapıyor.

Elbette yeni planlar üretiliyor.

Yine dahiyane bir proje devrede.

Müjdeler olsun!

Gayrimenkul Sertifikası ile ev sahibi olma imkanı getirildi.

Nasıl mı?

Gazete kuponu biriktirir gibi, sertifika biriktirerek...

İyi tarafından bakalım:

İktidar bizim artık ev alamayacağımız gerçeğini kabullendi.

Alternatif üretiliyor.

Bu bile bence önemli bir adım.

İşte tam da bu yüzden Kurban Bayramı’nda “dana”ya girer gibi toplanıp “ev”e girebileceğimiz bir sistem devreye alındı.

★★★

Sistemin özeti şöyle:

Bahsi geçen sertifikanın tanesi 7,59 TL.

Bütçene göre istediğin kadar sertifika alıyorsun; alt ya da üst limit yok.

Sertifikalar Borsa İstanbul’da işlem görüyor.

Hisse senedi gibi değer kazanıp kaybediyor.

Her gayrimenkul için belirlenmiş bir sertifika adedi var.

Mesela 62 metrekarelik 1+1 daire için 631 bin 516 adet sertifika gerekiyor.

Bugünkü tutarla yaklaşık 4,8 milyon TL.

2+1 daire 863 bin 276 sertifika: 6,6 milyon TL.

Bir yandan borsada değeri artan bu sertifikaları toplamaya yetişirseniz, ilgili projeden ev sahibi olabiliyorsunuz.

★★★

Bir hesap...

Eve 2 asgari ücret giren yeni evli bir çift düşünelim; toplam gelirleri 44 bin 208 TL.

Yemeyip içmeyip maaşlarının tamamını yatırsalar ayda 5 bin 824 sertifika alabiliyorlar.

Bu da çiftimizin 1+1 ev almak için şu andaki rakama göre 108 ay sertifika biriktirmeleri gerektiği anlamına geliyor.

Ama küçük bir detay daha.

Bakanlığın kendi açıklamasına göre Damla Kent Projesi yatırım takvimi 48 ay.

Yani sertifika toplamak (ya da böyle anlatınca oyunu bitirmek için de diyebiliriz) 4 yıl süreniz var.

4 yılda sertifikaları toparlayamayan “bölümü geçemeyip” oyundan eleniyor.

“Ben senin ev alabilme ihtimalini sevdim” misali...

★★★

Peki satılamayan evler?
İşte işin en güzel tarafı...
Geçiş garantili köprüler, hasta garantili şehir hastaneleri gibi...
Bu proje de “satış garantili”!
Evler satılmazsa TOKİ’nin sözü var: Hepsini alıyor.

Anlayacağız hayal bizim, garanti onların!

İşte Yeni Türkiye...