ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, İzmir’in tarihi Kemeraltı Çarşısı’nı geziyordu... Kızlarağası Hanı’nda yürüyerek esnaf ve vatandaşlar ile sohbet ederken şunu söyledi: “Dedem 1900’lerde Osmanlı pasaportuyla ve cebinde 13 lira ile Amerika’ya gitti. DNA’mın geldiği yere dönmek ayrıcalık ve onur. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ‘millet sistemi’ yüzlerce yıl farklı grupların merkezi sistemde varlıklarını sürdürmelerine imkân verdi. Türkiye, tüm bunların merkez noktası olabilir.”

Osmanlı İmparatorluğu’nun millet sistemi...

Türkiye bunu konuşmaya başladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da terör örgütü PKK’nın silah yakma töreninin ardından yaptığı konuşmada, Türkler, Kürtler ve Arapların ittifak yaptığında atlarının rüzgârının Çin denizinden Adriyatik’e serin esintiler yaydığını belirterek şöyle devam etti:

“Atlarımızın şahlanışından coğrafyaya huzur yayıldı. Kılıç şakırtıları bu bölgeye barış getirdi. Kılıçlarımızı gerektiğinde kınından çıkarıp omuz omuza savaştık. Gerektiğinde hançerlerimizle bir dilim ekmeği üçe böldük. Gerektiğinde kılıçlarımızı, hançerlerimizi kınına koyduk. Kalemlerimizi çıkardık. Yeryüzüne, gökyüzüne birbirimizin yüreğine La İlahe İllallah Muhammedün Resulullah hattını hep beraber kazıdık. İttifak yaptığımızda atlarımızın, kılıçlarımızın, kalkanlarımızın, naralarımızın, tekbirlerimizin önünde hiç kimse duramadı. İttifak yaptığımızda medeniyetimizle, sanatımızla, ilmimizle, refah seviyemizde hiç kimse yarışamadı. Türk, Kürt, Arap eğer bir aradaysa, birse, beraberse işte o zaman Türk vardır, Kürt vardır, Arap vardır. Ayrıştıklarında, bölündüklerinde, uzaklaştıklarında ise mağlubiyet, hezimet, hüzün vardır. Moğol orduları acımasızca İslam beldelerini yıktı. Çünkü Türk, Kürt, Arap ayrışmıştı. Haçlılar İslam beldelerine saldırdı. Çünkü Türk, Kürt, Arap birbirinden kopmuştu. Birinci Dünya Savaş’ını kaybettik, aramıza sınırlar çizildi, duvarlar örüldü. Kudüs’ü yitirdik çünkü tefrika vardı. Ne zaman ayrıldık, kaybettik, yenildik. Ne zaman ittifak yaptık, o zaman tarihe istikamet çizdik. Bugün Gazze’de, Filistin’de tarihin en acımasız, en vahşi, en barbar soykırımı icra ediliyor. Neden? Çünkü Türk, Kürt, Arap tarih boyunca olduğu gibi bir araya gelip ittifak kuramıyor.”

İşte bu noktada biraz tarihi bilgiye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Telefona sarıldım ve siyaset bilimci hocam Prof. Dr. Mithat Baydur’a sordum. 

Hocam son zamanlarda Osmanlı Millet sistemi çok dile getiriliyor. Bugün işlevsel bir model olabilir mi?

Hayır olamaz, bu tür modeller imparatorluk sistemlerinde olur. 1. Dünya Savaşı sonu, imparatorluk dönemlerinin de sonuydu. Zaten, bu sebeple Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti) şekillendi. Sahadan ricat eden, sadece Osmanlı değildi. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu da sona erdi, Çarlık Rusya’sı da... Çok dilli, çok etnili, çok kültürlü ve çok mezhepli yapıların kendi içinde, dinsel, hukuksal ve idari otonomileri olabiliyordu.

Ama, yükselen değer 1920’ler dünyasında ulus-devletti. Nispeten ortak norm ve değerlere bağlı, ortak bir tarihsel arka planı olan ve aynı ülkü etrafında birleştirilmeye çalışılan toplumsal kümeler belli bir territoryal alanda modern bir ulus oluyorlardı. Dönemin paradigması ulus devletti. Bugün aynı ulus içinde, “Osmanlı millet sistemi” demek, ulus devleti, mikro milliyetçiliğe taşıma potansiyelini barındırmak demek. Bu, bir kabus kurgusudur.

Peki ‘demokratik entegrasyon’ bu aşamada ne anlama geliyor?

Ülkemizde ve bölgede aynı etnik gruba mensup olanların, yani Kuzey Irak, Kuzey Suriye, Güneydoğu Türkiye ve muhtemelen İran’da yaşayan Kürt etnisitesinin idari ve siyasi özerkliği sonrası birlikte hareket edebilme niyet ve kabiliyetine matuf siyasal bir projeksiyonun adıdır, demokratik entegrasyon...

Yani, bir barış ve terörden arınmış süreç, bazı potansiyel tehlikeleri mi içeriyor?

Hepimiz terörsüz ülke isteriz. Hele biz, 1984’ten beri şehit ve gazilere ağlıyoruz. Ama, adına barış denmesi beni üzüyor. Biz zaten Türk-Kürt kavgası içinde değiliz ki!

Bu bir devlet ve PKK barışıdır. Ancak bilmeliyiz ki PKK’nın, temel omurgası Suriye’ye geçti.

PKK/PYD, önce YPG oldu, sonra SDG... ABD; Suriye’de HTŞ’yi terör örgütü listesinden çıkardı. HTŞ-İsrail diyaloğu gelişiyor. Öte yandan, Ahmet El Şara ve Mazlum Abdi görüşüyor. Yani HTŞ-SDG görüşüyor. Ardından Barzani’nin Suriye yapılanması (ENKS) ve SDG görüşüyor. Ve bu görüşmelerde ABD-Fransa organizatörlük ve hakemlik yapıyor. Ama Türkiye yok!

Kuzey Irak’ta, silah bırakma ve yakma töreni oldu. Ama, ABD, 2025 yılı bütçesinde, SDG’ye 130 milyon dolar ayırdı. Kuzey Irak’ta silah bırakan PKK, 12 yıldır Suriye’ye kayıyor. Makro planı ve mega projeksiyonu iyi okumak lazım.