Zenginliğiyle dillere destan genç bir adamdı.
Önce ‘Azeri kız Günel’ ile aşk yaşıyordu. Ona bir şarkı bile yazmıştı, Sevgilim bu nasıl aşk hikâyesi/ Ne sen varsın, ne ben varım/ Baktım senli benli sayfalara/ Yazdığımız her şey yarım/ Ne söz vermiş, tutmuşuz/ Yemin etmiş, unutmuşuz/ Birbirimizden giderken bile/ Konuşmamışız susmuşuz... diyordu.
Günel ile aynı kuaföre gidiyorduk, o yıllarda Azeri şarkıcı saçını yaptırırken, Reza Zarrab sevgilisini arabasında bekliyordu.
Sonra aralarına kara kedi girdi. O kara kedinin adı Ebru Gündeş’ti.
Sarraf’ın evlenirken eşi Ebru Gündeş’e “60 yıl hiç ayrılmayacağız” diyerek hediye ettiği bu 7 milyon avroluk yata el konuldu.
Zarrab, bir ‘duygu insanı’ydı. Gündeş’in ‘Evet’ albümüne de ‘Sadece Sevdim’ diye bir şarkı verdi, para almadığını açıkladı.
Şarkıda, Senin için atmazsa bu kalp/ Söküp atarım yerinden/ Anlamıyorsun gönül derdinden/ Neler çektim elinden/ Kaç kere kırdın, kaç kere üzdün/ Beni perişan ettin sen/ Yine de ah etmedim, yine de ah etmedim/ Sadece sevdim, sadece sevdim ben diyordu.
Bu sırada Günel, TV ekranlarına çıkıp, Gündeş’in 8 yıllık sevgilisini elinden aldığını, aslında hâlâ birbirlerine aşık olduklarını söylüyordu. Gündeş’in ayrılma kararı verdiği söyleniyordu ki, eve girdiğinde duvarda yazılı ‘Seni seviyorum, benimle evlenir misin’ yazısını gördü. Çift, 11 Şubat 2010’da dünyaevine girdi. Bu lafa da bir gıcığım ama neyse, sanki evlenenin evi dünya evi, evlenmeyenin ki uzay boşluğunda bir konut.
Devam edelim.
Allahım o ne zenginlik, o ne aşk, o ne hediyeler...
Doğum gününde eşine ultra lüks bir tekne, yollara dökülen kamyon dolusu güller, 1 milyon Euro’ya Bodrum’dan yazlık, Sapphire’de 4 milyonluk daire, milyonluk tablo, Rolls Royce’lar, konserlerde kullanacağı özel jet gibi biz züğürtlerin çenesini hayli zorlayan hediyeler alıyordu. Ebru Gündeş ise ‘Kocam bana bir sonraki hediye olarak Mars’ı alacak diyordu. Neler gördü bu gözler yahu!
Bir yıl sonra çocukları oldu. Çift, magazin basınının gözdesiydi. Bir süre sonra artık sadece magazin ve ekonomi sayfalarında değil manşetlerde de adı geçecekti.
Önce 2011’de şoförü ve yardımcısı havalimanında kaçakçılık suçlamasıyla gözaltına alındı. Sonra bir altın firması kurdu. O kadar büyüdü ki, 2012’de artık Türkiye’nin 12 milyar dolarlık altın ihracatının yüzde 46’sını tek başına gerçekleştiriyordu. Bakanların, başbakanların elinden ödüller alıyordu.
Ve booom!
Balon patladı.
Türk bayrağı önünde, başarılarını anlatırken.
17 Aralık 2013’te yolsuzluk ve rüşvet operasyonu kapsamında tutuklandı, ardından serbest bırakıldı. Reza Zarrab, Türkçeleştirdiği adıyla Rıza Sarraf A Haber’e çıktı, röportajında arka fonda Türk bayrağı vardı. Çok tartışıldı. Kutsal bayrağımızın kaçakçının arkasına fon olmasına mı yanalım, cari açığımızı kapattığıyla övünmesine mi bilemedik.
Dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler, AB Bakanı Egemen Bağış ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile kurduğu iş ilişkileri ve rüşvet iddiaları yolsuzluk ve rüşvet soruşturması iddianamesine girmişti.
2016’da Miami’de banka dolandırıcılığı ve kara para aklamanın yanı sıra ABD’nin İran’a yönelik ambargosunu delmek suçlamaları ile gözaltına alındı, ardından mahkeme tarafından 75 yıla kadar hapis istemiyle tutuklandı.
O sırada eşzamanlı olarak iç siyaset de karıştı.
Bay Sarraf ise ABD’de yargı makamıyla yaptığı anlaşma sonucunda serbest bırakıldı ve adını Aaron Goldsmith olarak değiştirdi. Altından yine vazgeçmemişti.
ABD’de zengin ve ünlü bir yaşam tarzı içinde yaşadığı iddia edildi.
2021’de Ebru Gündeş ile anlaşmalı boşandılar.
Bir süre görüntü vermedi. Tanık koruma programına alınan Rıza Sarraf pahalı atlara hizmet veren bir at çiftliği kurduğu haberleriyle gündeme geldi. Birkaç yıl sonra çiftliği de devretti.
Peki şimdi nereden çıktı Rıza Sarraf?
Yeni eşi Dilara Altıntop ile.
Efendim, dedim ya ‘aşk insanı’, yeniden evlendi, kendisinden 7 yaş küçük Dilara Altıntop ile hayatını birleştirdi. Düğün, Miami’nin tarihi şatosu ‘Vizcaya Museum’da yapıldı. 3 gün 3 gece sürdü. Ünlüler de katıldı.
Onlar erdi muradına, biz düşelim derdimize?
Sahi asgari ücret en son ne oldu?
Vefasızlık, yalancılık ve gösteriş düşkünlüğünü sevmem
CHP Ankara Milletvekili Deniz Demir ‘apolitik’ soruları yanıtladı.
- Güne başlarken bir ritüeliniz var mı?
Bir güne daha uyandırdığı için Allah’a şükretmek.
- En son hangi kitabı okudunuz?
Osman Balcıgıl- Bir “Sabahattin Ali” Romanı Yeşil Mürekkep.
- En son hangi filmi izlediniz?
Mukadderat.
- En sevdiğiniz ses ne sesi?
Deniz sesi.
- En çok dinlediğiniz üç şarkı?
Ferdi Tayfur- İçim Yanar, Sezen Aksu-Gülümse, Onur Akın-İnadına.
- Türkiye bir şarkı olsa hangisi olurdu?
Candan Erçetin-Elbette.
- Aşka inanır mısınız?
Evet.
- Kırmızıçizginiz nedir?
Dürüstlük.
- En sevdiğiniz yemek?
Kuru fasulye-pilav.
- Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?
Yemek seçmem.
- Sizi ne heyecanlandırır?
Yeni başlangıçlar.
- Yağmur mu, güneş mi?
Kesinlikle güneş.
- Güz mü, ilkbahar mı?
İlkbahar.
- İnsanlarda en sevmediğiniz üç hareket?
Bir vefasızlık, iki yalancılık, üç gösteriş düşkünlüğü.
Çocukluk fotoğrafını paylaşan Deniz Demir’e diğer fotoğrafta milletvekili rozetini annesi takıyor.
- Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa kime, ne söylersiniz?
Kaybettiğim babamla tekrar sohbet etmek isterdim.
- Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız?
Geçmişin muhasebesini yaparım.
- Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak istersiniz?
Kendim olmaktan memnunum.
- Herhangi bir enstrüman çalar mısınız?
Hayır.
- Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?
Ruh ve beden sağlığım el verdiği sürece yaşamak isterim.
Filtre bağımlıları şimdi ne yapacak?
Instagram çıktı çıkalı doğallığa hasret kaldık. Micheal Jackson burunlar, koca koca dudaklar, pürüzsüz ciltlerle neredeyse mükemmelleştirdiğimiz yüzlerimiz, incelttiğimiz bedenlerimizle biz biz olmaktan çıktık. Aynaya bakıp, kendimizle yüzleşince depresyona girip, estetik cerrahların kapısını çaldık.
Ancak milyonlarca kullanıcısı olan META, bizi baştan yaratan 2 milyon filtreyi kaldırma kararı aldı. Sebep, estetik cerrahiye yönelimi artırması. Bu kapsamda sadece 140 resmi filtre kullanılacak artık. Yeni güncelleme geldiğinde eski filtrelere veda vakti de kapıyı çalacak.
Üzülmeyin arkadaşlar, doğal halimiz inanın daha güzel. Aynı fabrikadan çıkmadığımız, hepimizin karakterini yansıtan yüzlerimize kavuşacağımız, gülünce güldüğümüz, ağlayınca ağladığımızın anlaşacağı günler çok yakında.