İnsanlara “En önemli erdem nedir?” diye sorulduğunda çoğunlukla dürüstlük yanıtını alırız. Çünkü dürüstlük, güvenin temel taşıdır.
Kimse kendisine yalan söylenmesini istemese de herkes öyle ya da böyle yalan söyler. Yalana da genellikle ‘‘Yalandan nefret ederim’’ diyerek başlar.
İlginçtir ki, çoğunluk yalan söylenmesini bir tür ihanet olarak kabul etse de başkalarının üzüntü ve sıkıntılarını azaltmak, ilişkilerin bozulmasını önlemek gibi bazı durumlarda yalan söyleme konusunda sakınca görmez; tam aksine bunu makul bir yol olarak kabul eder.
Örneğin, bazen karşımızdakini kırmamak adına beyaz yalanlar denen zararsız yalanlara başvururuz. Aslında yemeği beğenmemiş olmamıza rağmen “Yemek harika olmuş, ellerine sağlık!” deriz.
‘‘Yalanın rengi mi olur?’’ demeyin. Sadece renkleri değil, kuyruklusu bile var.
Erkeklerin kadınlara, kadınların da erkeklere söyledikleri pembe yalanlar var mesela... Yalan olduğunu bilsek de gönül hoş etmek için söylenen sözler... Örneğin: “Sensiz yaşayamam” ya da “Bugüne kadar gördüğüm en güzel kadınsın.” gibi.
Mor yalanlar var mesela, söylendiği zaman insanı utandıran... Örneğin, bir restoranda yanınızda yeterli para olmadığını fark edince, cüzdanınızı evde unuttuğunuzu söylemek gibi.
Bir de kara yalanlar var, kapkara... Din adına söylenen yalanlar, iktidar uğruna uydurulan yalanlar.
Günümüzde politikacıların çıkarları için gözlerini kırpmadan yalan söylemeleri, ne yazık ki siyasetin en büyük sorunlarından biridir. İşin kötüsü, yalan ne kadar büyük ve saçma olursa inanılırlığı o kadar artar. Bu yüzden sanırım, politikacılarımız ağızlarını hiç korkak alıştırmıyorlar. Salla gitsin; yutan çok nasıl olsa!
Kuyruklu yalan var mesela; bir yalanı örtbas etmek için başka yalanlara baş vurma şekli.
Yalansız yaşamak gerçekten zor, ama bir de bunu alışkanlık haline getirmiş olanlar var. Etrafımızda görürüz; bazıları ekmek yer gibi, su içer gibi, nefes alırcasına yalan söyler. Öyle güzel anlatırlar, öyle güzel senaryolar yazarlar ki önce kendileri inanırlar ve bundan zevk alırlar.
Yalanın rengi ne olursa olsun, hangi amaçla söylenirse söylensin, yalan her zaman yalandır. Ayrıca aklınızda olsun, yalanların günün birinde mutlaka ortaya çıkma gibi kötü bir huyu vardır.
Türkçe’ye yazık etmeyin!
İsmi lazım değil, hep iyi haberler veren bir haber programı düşünün. Dolar yükselse bile olaylara iyi tarafından bakmayı başarabilen, pozitif neşe saçan bir haber programı. İnsana hangi ülkede yaşadığını şaşırtan ve sorgulatan ütopik bir haber programı.
Tahmin etmişsinizdir hangi kanal olduğunu. Öyle şeker ki... Spiker kendi kanalını överken alt bantta aynen şöyle yazıyordu “X Haber izleyenler, diğer kanalları izleyenlerden daha eyitimli!!!”
Evet, sondaki üç ünlem işte bu “eyiti- min” düzeyini gösteriyor olsa gerek!
Söylenecek iki şey var: Öncelikle, bunu izleyenler daha “eyitimli” ise diğerlerinin durumunu ciddi anlamda düşünmek gerekiyor.
İkinci olarak, madem “eyitim” konusunda bu kadar iddialılar, bari “eğitim” yazabilecek düzeyde, okuma yazma bilen bir ekiple çalışsalardı.
Ah şu “Ğ” harfi kimlerin başına dert olmadı ki!
Sonuç: Eğitim şart!