“İnsan itibarı için yaşar” derler. Aynısı devletler için de geçerli. Maalesef ülkece zor günlerden geçiyoruz. Gördüğümüz muamele bir vatandaş olarak canımı yakıyor. Yine üst üste geldi haberler. Daha geçen hafta Almanya’nın eski şansölyesi Angela Merkel’in anı kitabında 3 milyar Euro’luk göçmen anlaşmasının arka planını öğrendik. Merkel’in para karşılığı bize bakış açısını gördük. Bu haftaysa haberler art arda İtalya ve Rusya’dan geldi. İtalya “İltica riski var” dedi, Türk öğrencilere eğitim için uzun dönemli vize vermeyi durdurdu. Biraz hafızamızı tazelemekte fayda var. 23 Ağustos 2022. Dönemin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na soruluyor konu. “Kasıt görüyoruz. Bu ülkelerin (ABD ve AB ülkelerinden bahsediyor) büyükelçilerine gerekli uyarılar yapılacak. Düzelmezse karşı tedbirler alacağız” diyor. Aradan yaklaşık 1 yıl geçiyor. 26 Nisan 2023. Yine Çavuşoğlu’ndan bir açıklama. “Seçim öncesi AK Parti’yi zora düşürmek için vize başvuru tarihlerini çok uzattılar. Seçimden sonra vize konusunda bazı tedbirlerimiz var. Bunu keyfi uygulayan ülkelere yönelik. Onlar bizi kısıtlarsa biz de onları kısıtlarız. Boyun eğecek değiliz.” Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanlığı döneminde de açıklamalar “Temaslarımız sürüyor” şeklinde devam ediyor. Diplomaside “mütekabiliyet” esastır. Ancak yapılan açıklamaların üzerinden geçen bunca zamanda ne iyiye gidiş var ne sorunun çözülebileceğine dair bir umut ne de atılan bir adım. Merkel’in bahsettiği göçmen anlaşması karşılığında “Vizesiz Avrupa” vaadinde bulunulmuştu. Vizeyi geçtik, vizenin randevusunu aldığımızda mutlu olur hale geldik. Şimdi ise gayriresmi sürecin “resmi”leştiği, rahatlıkla, alenen açıklamaların yapılabildiğine tanıklık ediyoruz. Üstelik biz tepki göstermedikçe pervasız tutumlar artıyor. Nereden nereye...
Ağam bizle eğleniğ!
Geçelim Rusya’dan gelen habere. Basın toplantısında Türk bir gazeteci Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e “Türkiye’deki enflasyonun %80’den 50’lere düştüğünü bununla ilgili ne düşündüğünü” soruyor. Putin’in yanıtı şöyle: “%50’ye mi indi? Harika! Türk ekonomi kurmaylarını tebrik etmek lazım.” İktidara yakın kanallar bu açıklamayı Türkiye’ye övgü diye paylaşıyor. Ancak videoda Putin’in ifadesi ve o yanıt verirken Rus bürokratların kahkahalarla gülmesi aslında ülkemizle ilgili algıyı da Putin’in gerçek amacını da ortaya koyuyor. Putin her daim Türkiye’de olan biteni yakinen takip eden bir lider. Rusya, Ukrayna ile savaşa girdikten sadece 4 gün sonra, 28 Şubat 2022’de Rusya Merkez Bankası ani bir kararla politika faizini %9,5’ten %20’ye çıkartmıştı. O dönemde Putin’e bu kararla ilgili ne düşündüğü, faiz artışına müdahale edip etmeyeceği soruldu. Putin yine benzer bir gülümseme ile Merkez Bankası’nın bağımsız olduğunu söyledi. “Karışalım da sonumuz Türkiye gibi mi olsun?” diye de ekledi. Çok şükür ülkemizde bir savaş görmedik, işgal görmedik, bize ambargo uygulayan yok, bizim ambargo uyguladığımız kimse yok. Ama ekonomimiz savaştaki ülkelerden beter, derbeder halde. Üstelik savaştaki Suriye’nin koyununa, buğday, arpa, mısır, ayçiçeği almak için savaştaki Ukrayna ve Rusya’nın tarlasına muhtaç haldeyiz. El aleme madara olurken, bizi bugünlere getirenlerse “şahlanış” hikayeleri yazmakla meşgul.
Kimin gücü kime yeterse...
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, gençlere yaptığı “Sigarayı bırakın, günde bir paket sigara parasını faize koysanız yılda 147 bin lira tasarruf edersiniz” önerisiyle gündemde. Böyle yüksek enflasyonda o paranın alım gücü nasıl erir, üstüne bir de kur atağı yaşarsak para nasıl hiç olur oralara girmiyorum. Önerinin verilebiliyor oluşu başlı başına fecaat zaten. 2024 Türkiyesi’nde gençlerin cebindeki sigaraya (sağlığa zararlıdır) kadar düşmüş durumdayız. Fakat asıl dikkat çekmek istediğim konu şu: Herkes tavsiyesini gücü yettiğine verebiliyor. Borsadan, zenginden, birden fazla evi olandan, büyük büyük firmalardan vergi alınması gündeme geliyor, geldiği hızda da uçup gidiyor. Bakanlara, bürokratlara tasarruf edin deniyor, hatta kameralar önünde “Kimse yayınladığımız tasarruf genelgesinden muaf değil” deniliyor. Ama sonra kameralar kapanınca kimsenin gücü o “imtiyazlılara” yetmiyor. Lüks otomobil alımları devam ediyor. Toplantılar, geziler bitmiyor. Milyonlarca liraya kitaplar, takvimler, hediyelik eşyalar alınıyor. Beştepe deseniz zaten dakikada 2 asgari ücret harcıyor. Anlayacağız bu ülkede ne durumda olduğumuzun özeti bu: Kimin gücü kime yeterse...