8 Ağustos’ta yeni Suriye’nin Haseke şehrinde, “Kuzey ve Doğu Suriye Bileşenleri Ortak Tutum Konferansı” gerçekleştirildi. Suriye’yi parçalayan tüm güçlerin temsilcileri oradaydı.
KCK’nın “ulusal birlik kongresi” kararının alt toplantılarından olan konferansın sonuç bildirgesinde, silah bırakma yoktu! Aksine özerklik ya da âdem-i merkeziyetçi yönetim talep edildi. Özerkliği verecek demokratik yani etnik, dinsel ve dilsel farklılıkları içeren bir anayasa istendi.
Yeni Suriye, konferans ile ilgili açıklamada bulundu. Paris’te KCK ile yapılacak görüşmelere katılmayacağını söyledi. Bir yetkili de sanki KCK’dan farklı bir şey söylemiş gibi yaparak “Devletin şekli, grupsal uzlaşmalarla değil, tüm vatandaşların eşit katılımını güvence altına alan ve referandum ile kabul edilecek kalıcı bir anayasa ile belirlenir” dedi.
İktidarın ABD ve BOP ile ilişkisi ortada iken bölgede yaşananlar, Türkiye’den bağımsız değerlendirilemez. KCK Avrupa’da, Irak’ta, Suriye’de İran’da ve Türkiye’de Lozan engeli aşıldı, yeni bir anayasa ve demokratik cumhuriyet çağrıları yaparken körler sağırları oynamak ise milletimize ihanettir.
Önce “Terörsüz Türkiye” daha sonra “Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” adını alan komisyonun, ikinci toplantısı 8 Ağustos’ta gerçekleştirildi. Toplantıda, komisyon toplantılarının tam kapalılık ilkesi ile yapılma kararı oy birliği ile alındı.
Bu arada KCK ele başı Öcalan’ın, “Demokratik Cumhuriyet Partisi” adı ile yeni parti kurma kararı aldığı haberi geldi. DEM heyetine parti adı ile ilgili TİP’e öneri götürmesini de istedi. Aslında Öcalan’ın mesajı çok açık. TİP’e, komisyonda Cumhur İttifakı’na destek ver diyor!
“Türkiye solunun bumerangları” başlıklı yazılarımda bahsettiğim, Türkiye solunun 100 yıl önce yanlış iliklediği o “ilk düğme”, bugün KCK ve iktidar ile yan yana gelmelerini sağladı. Dünün âdem-i merkeziyetçi Hürriyet ve İtilaf çizgisi ile Wilson ilkelerini savunanların yan yana geldiği anlaşılıyor.
Daha komisyondan bir karar çıkmamışken KCK ele başı Öcalan’ın açıklamaları ise dikkat çekiyor. Öcalan sanki kararlar alınmış gibi açıklamalarda bulunuyor. Yine 8 Mart’ta KCK’ya yakınlığı ile bilinen ANFNEWS’te, Kürdistan Bölgesel Yönetimi sınırları içindeki sözde mülteci kamplarındakilere mektup gönderdiği haberi yer aldı.
Haber, “Önder Apo, Kuzey Kürdistan’da Türk devletinin baskıları nedeniyle 31 yıldır Güney Kürdistan’da Etrûş, Bêhêrê, Nînowa’da, en son ise Maxmur’da Şêhîd Rûstem Cûdî Mülteci Kampı’nda yaşayan direnişçi halka bir mektup gönderdi.” diye başlıyordu!
“Mahmur halkımız, özgürlük mücadelemizin tarihinde çok önemli bir rol oynamış, büyük bir değere sahip olmuştur. Tüm zorluklara rağmen gösterdikleri pratikle direnişin yaşamak olduğunu ortaya koymuş, büyük kahramanlar çıkarmış ve mücadelenin ağır yükünü başarıyla omuzlamışlardır. Koşullar ne olursa olsun, özgür yaşamın her şeyin üstünde olduğunu ispatlamıştır. Kürt halkına ve onun mücadelesine yakışır bir kararlılık ve emek sahibi olmuştur” diye devam ediyordu.
“Maxmur’daki, Avrupa’daki ve tüm mülteciler konusunda şöyle düşünüyorum: Hepinizin geri dönüşü kolektif olacak ve coğrafyayı biz belirleyeceğiz. Dönmek istiyor musunuz? Geri dönüş talebinin yarı yarıya olacağını varsayacağız. Geri dönüşü kolektif düşünmeliyiz” diyerek mektubu bitiriyordu.
Zamanında BM çatısı altında açılan ve Atatürk rejimine karşı olanların kaldığı kamplardan bahsediyoruz. KCK ele başı Türkiye’ye dönün diyor! Yakında komisyon da bu konu ile ilgili bir karar alır diye düşünüyorum!
Mezopotamya Ajansı’na konuşan DEM Grup Başkanvekili Sezai Temelli de “Komisyon meseleyi(!) Öcalan’dan dinlemeli” dedi. “Komisyonun silah bırakma tartışmalarına boğulmadan Öcalan ile görüşeceğine inanıyorum” diye de ekledi.
Temelli’nin “mesele” dediği konular aslında belli. Herkes körler sağırları oynuyor! Yeni anayasa, ana dilde yani etnik dilde eğitim, idari ve mali yetkilerin yerele devri yani ademi merkeziyetçi yönetim. “Mesele” özerkliktir, federasyondur!
TBMM Başkanı Kurtulmuş, komisyonun 10 yıllık gizlilik kararı alması nedeni ile yaptığı açıklamada “İlk düğme doğru iliklendi” dedi.
Böylece iktidar için doğru, muhalefet ve milletimiz için yanlış iliklenen ilk düğme, geri dönüşü olmayan bir tünele dönüştü...