Ünlü Fransız yazar ve filozof Voltaire’e atfedilen, fakat aslında Voltaire’in düşüncelerini özetlemek amacıyla yazılan ünlü söz, ‘‘Söylediklerinizin hiçbirine katılmıyorum, fakat bunları söyleme hakkınızı ölünceye kadar savunacağım’’ hoşgörünün ne kadar değerli olduğunu vurgulamaktadır.

Anlaşmazlıklar, insanlar arasında derin yaralar açabilir, güveni sarsabilir ve toplumları bölüp zayıflatabilir. Ancak hoşgörü, farklılıkları kabul etme ve karşılıklı saygı insanların barış içinde bir arada yaşamasını sağlar.

Fakat her şeyin sınırları olduğu gibi hoşgörünün de sınırları olmalıdır. Aksi takdirde hoşgörüsüzlere ve onların fikirlerine teslim olmak zorunda kalırız!

Felsefeci Karl Popper’ın da dediği gibi ‘‘Her şeyi hoş görmenin sonu, hoşgörünün büsbütün ortadan kalkmasına yol açar.’’ 

50 milyon kişiye ceza!

Instagram’ın Türkiye’de kapatılması, hoşgörü sahibi olmayanların bir şeyi keyfi bir uygulamayla ortadan kaldırmasına örnek olarak değerlendirilebilir.

Sosyal medya platformları, bireylerin kendilerini ifade edebildiği, fikirlerini paylaşabildiği ve toplumsal konular hakkında seslerini duyurabildiği önemli araçlardır. Instagram gibi geniş kitlelere hitap eden bir platformun kapatılması, iktidarın hoşuna gitmeyen içerikleri sansürlemesi olarak yorumlanıyor.

Instagram, Türkiye’de 50 milyon civarı aktif kullanıcıya sahip. Bu, nüfusun yaklaşık %60’ına tekabül ediyor. Çok büyük bir rakam. 

Günümüzün ekonomik zorlukları düşünüldüğünde, sosyal medya üzerinden elde edilen gelirler birçok insan için hayati önem taşımakta. Instagram’ın kapatılması, e-ticaret, reklamcılık, içerik üreticiliği ve dijital pazarlama gibi birçok sektörü doğrudan etkiliyor.

Bir haftalık bir kapatma bile, şimdiden Türkiye ekonomisinde ciddi kayıplara yol açtı.

Sokakta ses var, ama hangisi duyuluyor?

Yasaklar sadece İnstagram ve Roblox’la kalmayacak gibi. AKP Hatay Milletvekili ve TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Hüseyin Yayman, TikTok’un kapatılmasının toplumun büyük bir kısmı tarafından istendiğini iddia etti.

Bu da sosyal medya platformlarına yönelik baskıların giderek artacağını gösteriyor.

Özellikle böylesine kritik bir konuda, halkın gerçek eğilimlerini yansıtan bilimsel verilere dayanmak yerine, sokakta karşılaştığı kişilerin ifadelerine dayanan, bireysel ve anekdot niteliğindeki gözlemlere dayalı yorumlar yapmak oldukça tuhaf.

Madem sokaktan gelen sesler önemli, on binlerce insan, hayvan hakları yasasının iptali için sokaklara dökülürken, bu taleplerin duyulmaması, demokratik süreçlerin nasıl işlediğini açıkça göstermekte.

Yetkililer, toplumun geniş bir kesiminin sesini duymazken, sadece belli başlı bireylerin şikayetlerini dikkate alarak kararlar alıyorlarsa, bu durum halkın iradesine karşı büyük bir haksızlık ve adaletsizlik değil midir?

Sokak röportajlarına da yasak geliyor

Say say bitmiyor, değil mi?

RTÜK (Radyo ve Televizyon Üst Kurulu), sokak röportajlarının yaygınlaşması ve bu röportajların toplumda “yanıltıcı bilgi” yaydığı gerekçesiyle bu içerikleri daha sıkı bir şekilde denetlemeye başladığını duyurdu. Bu röportajların genellikle halkın genel görüşünü temsil etmeyen, manipülatif ve taraflı bir şekilde sunulduğunu iddia edildi.

Mutlaka siz de sosyal medyada denk gelmişsinizdir. Bu trajikomik röportajlarda, halkın bir kesiminin bilgisizliği, dolayısıyla eğitimin kalitesizliği, bir kesiminin cahilliği, bir kesiminin de feryatları gözler önüne serilmekte.

Halkın mevcut ekonomik sıkıntılar ve siyasi memnuniyetsizlik gibi konulardaki gerçek düşünceleri yansıtılmakta.

Yani bu röportajlar bir ayna niteliğinde. Belli ki bu aynada görünenler bazılarını rahatsız ediyor ve her zamanki gibi yanlışlara çözüm bulmak yerine aynayı ortadan kaldırmak kolaylarına geliyor.

★★★

Elbette hoşgörü, farklılıkları anlamak ve kabul etmek önemli bir erdemdir; ancak çözümün yalnızca hoşgörüde arandığı bir dünya, karmaşık toplumsal ve bireysel dinamikleri göz ardı etmek demektir. Hoşgörü, bu süreçte bir araç olabilir ama asla tek başına bir çare değildir.

Hoşgörüsüzlük ise düşük özgüvenin, aşağılık kompleksinin ve yetersiz eğitimin ilk işaretidir. Çıkarlar işin içine girip farklı fikirler ortaya atılınca maskeler düşer. İşte o zaman hakaretler, iftiralar başlar ve asıl kimlik ortaya çıkar.

Kişilere, değerlere ya da fikirlere hakaret etmek, aşağılamak, lakaplar takmak, iftira atmak; fikir özgürlüğüne girmediği gibi hoşgörüyle de karşılanamaz!