Hafta sonu İstanbul’da temaslarda bulunan İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi’nin açıklamaları dikkat çekiciydi.

ABD’nin İran’daki 3 nükleer tesisi vurmasının ardından konuştu.

“Yıllardır nükleer programımızın barışçıl olduğunu kanıtlama mücadelesi veriyoruz” dedi.

Ve ekledi: Müzakere ettiğimiz aynı idare tarafından bombalandık.

Ardından net bir cümle kurdu: Orman kanunları işliyor.

Güçlü olanın zayıfı ezdiği, hukukun ya da adaletin işlemediği, kuralların yerine kaba kuvvetin geçtiği bir düzendi bahsettiği.

Tanıdık geldi mi?

“Haklı olanın değil güçlü olanın kazandığı bir sistem”...

İç cepheyi de dış cepheyi de bolca konuştuğumuz bu günlerde, ikisi üzerinden de geniş bir değerlendirme yapmak mümkün.

Ama ben bugün sadece “dış” kısımda kalacağım.

Çünkü ormanların kanunu basittir.

Hayatta kalmak için bir yasa yoktur; kimin pençesi güçlü, kimin dişi keskinse o ayakta ve hayatta kalır.

Dolayısıyla orman kanunları, medeniyetin reddi anlamına gelir.

★★★

İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü soykırıma varan saldırılarda ölü sayısı dün itibarıyla 56 bine ulaştı.

Evet, elli-altı-bin.

Yazması kolay, ama her biri bir hayat. Bir çocuk, bir anne, bir hikaye...

Dünya her gün İsrail’i kınadı.

Ama 627 günde ortalama her gün 90 kişi öldü.

Kimse İsrail’i durdurmadı.

Durduracak somut bir adım atmadı.

Güçlü olan kazandı: Füzesi olan, savaş uçağı olan, füze atıldığında durduracak Demir Kubbesi olan...

Ve gözünü yeni avlara dikti.

★★★

Suriye’de uluslararası anlaşmaları yok saydı.

Golan’dan Suriye topraklarına doğru ilerledi. Gazze’nin 3 katı kadar alanı işgal etti.

Kimsenin ruhu duymadı.

Esad yönetimine ait havalimanları, füze rampaları vuruldu.

Suriye hava sahasında tam kontrolü ele geçirdi.

Sonraki hedef Lübnan’dı.

Yine ses çıkmadı.

Oyun tahtasında piyonlar dizilmişti: İsrail zarı attı, adım adım ilerledi.

Sıra İran’a gelmişti...

İsrail Hükümet Sözcüsü dün açık açık “İran’daki hedefimiz rejim değişikliği” dedi.

★★★

Şimdi arkasında bir de “Büyük Ağabey” ABD var.

Kendi nükleer güçlerine bakmayanlar; Irak’taki “yanlış istihbaratın” bedelini hala tüm dünyaya ödetenler, bu kez İran’a fırlattı füzelerini.

Nükleer programı durdurma bahanesiyle sadece tesisleri değil, generalleri, bilim insanlarını, projenin beyin takımını hedef aldı.

Zafer uğruna her şey mübahtı!

Ölümler mi? Zaiyat....

Halbuki BM Anlaşması açık:

Madde 2/4:

Tüm üyeler, uluslararası ilişkilerinde herhangi bir devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasi bağımsızlığına karşı; ya da Birleşmiş Milletler’in amaçlarıyla bağdaşmayan herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidinde bulunamaz, kuvvet kullanamaz.

Ama kullandılar. Yine kimse umursamadı.

BM Güvenlik Konseyi “acil” toplandı. Tartışıp dağıldı.

★★★

Erakçi ise Pazar günü İstanbul’da yaptığı konuşmaya şöyle devam etti.

“Bunu uluslararası kurumların önlemesi gerekiyor. Aksi taktirde uluslararası hukukun ve dünyanın güvenliğiyle ilgili söylenecek bir şey kalmaz. BM Güvenlik Konseyi rol oynamalı. Bu tür tehditleri kınamalı ve önlemeli”.

Ama bu kez kınama kısmına bile geçemedi Güvenlik Konseyi.

“Önleme” hak getire...

Çünkü uluslararası hukuk çoktan çöktü.

Ve bu çöküş yeni de değil.

Dün Srebrenitsa’yı durduramayanlar; bugün Gazze’de olana bitene göz yumuyor.

“Güvenli bölge” ilan edilen yerde, Sırp askerleri 8 bin Boşnak erkek ve çocuğu BM bayraklarının gölgesinde katletti.

30 yıl geçti. Hala toprak altından kemikler çıkıyor.
Bugün Gazze’de olanları, belki 30 yıl sonra raporlardan okuyacağız.

Ama o çocuklar, o kadınlar, o sokaklar, o evler... Çoktan yok olmuş olacak.

Önceki gün Irak’ı, Lübnan’ı, Suriye’yi izleyenler bugün İran’ı izliyor.

Aynı sahne... Aynı figürler...

NATO Genel Sekreteri Rutte “ABD’nin İran’a yönelik saldırıları uluslararası hukuku ihlal etmiyor” diyor.

Almanya Başbakanı Merz “ABD ve İsrail’i, İran’a yapılan saldırılardan dolayı eleştirmenin hiçbir nedeni yok.”

Aynı kurumlar. Aynı suskunluk.

Aynı ülkeler. Aynı umarsızlık. Devrede olan ne barış ne hukuk: Sadece orman kanunları.

Ve o kanunda haklı değil, güçlü olan kazanıyor.