İsrail’in kıtlığı dayattığı Gazze Şeridi’nde son 24 saatte 1’i çocuk 4 kişi daha açlıktan hayatını kaybetti. Açlık nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısının 197’ye çıktığı bildirildi.
Lübnan’da büyümüş, felsefe ve sosyal bilimler alanında çalışan, halen Londra Üniversitesi Doğu ve Afrika Uygarlıkları Araştırmaları’nda profesör olan Gilbert Achcar’ın ‘Gazze Felaketi’ kitabını okuyorum.
7 Ekim 2023’ten bu yana Filistin’de yaşananları, geçtiğimiz günlerde bir Filistinli aktivist olan, Gazze’de sağlık bakanlığında görevli fizikçi Anwar Attaallah ile konuşmuş, söyleşiyi Sözcü gazetesinde yayımlamıştık.
Attaallah, “Biz burada ölü olarak yaşıyoruz” demiş, açlığı, zulmü tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştu.
Achcar, ‘Gazze Felaketi’nde konuyu üç boyutlu ele alıyor. Birincisi Gazze soykırımından önce yaşanan, Siyonizmin kökenlerinden Hamas’ın Gazze’yi ele geçirmesine ve İsrail’in Şerit üzerinde sürekli saldırılar başlatmasına uzanan trajik tarihin uzun soluklu bir gözlemi. İkincisi bunları sürekli tarihsel bir bağlama ve bakış açısına yerleştirme gayretiyle birlikte 7 Ekim 2023 günü başlayan olayların yakından gözlemi. Üçüncüsüyse daha yansız ve kapsayıcı bir bakış açısıyla trajedinin çeşitli yönlerine eğilen, içine Hamas’a dönük eleştirilerle İsrail toplumu ve rejiminin aşırı sağa kaymasıyla ilgili değerlendirmeleri de katan, aynı zamanda Gazze soykırımını dünya tarihinde bir dönüm noktasına dönüştüren iki şeye yani aşırı sağın dünya genelindeki yükselişiyle Batı liberalizminin gerileyişinin arka planı.
★★★
Achcar, İsrail’in sağa kayışının İsrail’in düşmanlarıyla baş ederken daha ölçüsüz bir şiddete başvurmasıyla çok doğal bir uyumla ilerlediğini düşünüyor.
“İsrail toplumunun aşırı sağa kayma gerçeğiyle 7 Ekim saldırısı sırasında yapılan gaddarlıkların çoğu, burada sıradan Almanların Holokost’taki sorumluluğu üzerine yazılmış tartışmalı bir kitabın başlığını ödünç alacak olursak ‘infazcı olmaya hazır’ İsrailli askerler tarafından yapılmış olup İsrail askerlerinin katkıda bulundukları gaddarlıklar karşısında yarı çocuksu ve sadistçe bir sarhoşluk sergileyerek dolayıma soktukları sayısız hayasız video da gözler önüne serilmektedir” diyen profesör, Le Monde Diplomatique Türkçe’ye verdiği söyleşide, kitapta da yer alan “Yahudi ve demokratik devlet” kavramının bir oksimoron olduğu sözlerine açıklık getiriyor:
“Hem demokratik bir devlet kuruyormuş gibi yapıp hem de bu devleti etnik olarak yerlilere karşı tanımlayarak, kimi İsrailli sosyologların haklı olarak ifade ettiği türde ‘etnokrasi’ dediği şeyi yaratamazsınız. Dolayısıyla Siyonist devlet, hiçbir zaman gerçekten demokratik bir devlet olmadı. İsrail devleti içinde kalan azınlık Filistinli Araplar, başından beri ikinci sınıf yurttaş konumundaydı. Yıllar boyu askeri yönetime maruz kaldılar. Arkasından, Batı Şeria ve Gazze 1967’de işgal edildi ki bu işgal sürüyor ve zaman geçtikçe daha da kötü bir hal alıyor. İsrail Devleti’ni Ürdün Nehri ile Akdeniz arasında kalan topraklara yayma arzusu Siyonist hareket tarafından 1948’den bu yana öngörülüyordu. Güç dengesi sebebiyle, bunu 1948’de kısa kesmek durumunda kaldılar. İngiliz mandası altındaki Filistin’in tamamını ele geçirme projelerini sürdürebilecekleri yeni bir fırsat çıkana dek geçici olarak durdurdular.”
Peki bunu neden yapamadılar?
Çünkü Siyonist devlet, Batı Şeria ve Gazze’deki Filistinli nüfusu bünyesine katamazdı, bu demografik dengeyi değiştirmek suretiyle Yahudi karakterini de tehlikeye atardı.
Profesör Achcar’a göre Siyonist aşırı sağ, Filistin nüfusunun Gazze ve Batı Şeria’dan sürülmesi, Nakba’nın devam etmesi için baskı uyguluyor. Ne yazık ki Hamas liderliğindeki 7 Ekim saldırısı da bu isteklerini hayata geçirebilmeleri için onlara altın bir fırsat olarak göründü.
★★★
Birkaç gün önce ABD Başkanı Donald Trump, garip hareketlerinden birini daha yaparak Beyaz Saray’ın çatısına çıkmıştı hatırlayacaksınız. Basın mensupları, “Orada ne işiniz var” diye sorduğunda, “Ufak bir yürüyüşe çıktım” demişti. Burada yaptığı açıklamalar yine bir TV şovunu andırıyordu.
“5 ayda 5 savaşı durdurdum. İran’ı saymıyorum bile. Rusya-Ukrayna’nın 6. olmasını istiyorum” dediğinde, hangi savaşların durduğunu düşündük hepimiz, bulamadık haliyle.
Hatırlayacaksınız, İsrail devlet televizyonu KAN’a konuşan İsrailli bir kaynak, Netanyahu’nun Gazze Şeridi’ni tamamen işgal etme eğiliminde olduğunu söylemişti.
Trump, “İsrail insani yardım dağıtımına yardımcı olacak ve Arap ülkeleri maddi destek sağlayacak. Ben buna odaklanıyorum. Gazze’deki savaşın devamına gelince bu İsrail’in meselesi” ifadelerini kullanmıştı. Gazetecinin, “İsrail’in Gazze’yi yeniden işgal etmesini destekliyor musunuz?” sorusunu evet böyle, “Bu İsrail’e kalmış bir şey” diye yanıtlamıştı.
İşte Gilbert Achcar’ın kitabında Trump’ın bu tavrının sebeplerini de bulacaksınız. Profesör Achcar’a göre Gazze’de yaşananlar, yarın tüm dünyayı etkisine alacak ırkçı, aşırı sağcı, dinci şiddetin kendisini açığa serdiği yer. Aynı umutla bitirelim: Umarız ki bu kitapta yazılanlar, Gazze’nin dünya tarihinde habercisi olduğu ve 2. Dünya Savaşı’ndan önceki günlere benzer korkunç dönemi anlayıp, önlemler almamıza katkı sağlar!