Yaşam sürekli bir öğrenme, anlama ve gelişim sürecidir. Hayat boyunca karşılaştığımız olaylar, deneyimler ve insanlar, bize yeni şeyler fark etme ve kendimizi daha iyi tanıma fırsatı verir.
Örneğin, bir zorlukla karşılaştığında, o zorluğun seni nasıl etkilediğini ve onunla nasıl başa çıkabileceğini anlamak bir farkındalıktır. Ya da birinin söylediği bir sözün seni neden rahatsız ettiğini düşünmek, o duygunun kaynağına inmek de bir farkındalık sürecidir. Her farkındalık, insanın kendini daha iyi anlamasına, ne istediğini ve neyi istemediğini keşfetmesine olanak sağlar.
Her deneyim, insanın yolculuğunda yeni bir durak, yeni bir ders ve kendine dair yeni bir keşif anlamına gelir. Farkındalıklar olmadan hayatı tam anlamıyla ne yaşamak ne de anlamak mümkün değildir; çünkü bu anlar, bizi büyüten, geliştiren ve daha bilinçli
bir şekilde yaşamamızı sağlayan dönüm noktalarıdır.
Her yeni farkındalık, bazen kendimizi çaresiz hissettiren bir duvara çarpmak gibi de gelebilir insana. Aslında bu genellikle korkularımız, alışkanlıklarımız ya da sınırlarımızdır ve kendi sınırlarını aşmak, insanın kendine olan güvenini tazeler.
Bu sınırları aşmadan yaşamak ise, aynı yerin etrafında dönüp durmak gibidir. Oysa her adım, biraz daha özgür olmak, biraz daha kendin olabilmek demektir.
Yani, duvarlar, aslında bize yolun bittiğini değil, o duvarı aşıp daha ileri gidebileceğimizi söyler. İşte, gerçek anlamda yaşamak da tam burada başlar: sınırları aşabildiğimiz yerde.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü
Birleşmiş Milletler tarafından 1999 yılında ilan edilen 25 Kasım- Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü, kadınların fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddete maruz kalmasını sonlandırmayı amaçlayan bir farkındalık günüdür.
25 Kasım, tüm dünyada kadınlara yönelik şiddeti durdurmak için toplumların harekete geçmesi gerektiğini hatırlatır. Bugün, dünyanın dört bir yanında protestolar, etkinlikler ve kampanyalar düzenlenir; mor ve turuncu renkler ise bu mücadelenin sembolü olarak öne çıkar.
Türkiye’de 25 Kasım- Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü, özellikle 2000’li yıllardan itibaren çeşitli etkinlikler ve kampanyalarla daha fazla gündeme gelmiştir. Özellikle de 2010’lardan sonra sosyal medya platformlarının da etkisiyle, 25 Kasım, kadınlara yönelik şiddetle mücadele konusunda önemli bir farkındalık günü olarak anılmaya başlandı.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü ile farkı ne diyeceksiniz?
Aslında her ikisi de kadın haklarına dikkat çekmeyi amaçlasa da farklı temalara odaklanır. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, tarihsel olarak, işçi kadınların eşit haklar ve çalışma koşullarını iyileştirmek için başlattığı mücadelelerin bir sembolüdür ve kadınların sosyal, ekonomik, politik ve kültürel haklarına vurgu yapar.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü ise, kadınların fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet görmemesi için farkındalık oluşturmayı hedefler. Yani kadınların güvenlik haklarını ve yaşama haklarını savunur. Şiddetin önlenmesi ve mağdur kadınların desteklenmesi konusunda acil önlemler alınması gerektiğini vurgular.
★★★
Böyle günler kutlanıp, farkındalık yaratılmaya çalışılsa da Türkiye’de kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet, toplumsal bir yara olmaya devam ediyor.
İstatistikler, Türkiye’de neredeyse her gün bir kadının erkek şiddetiyle hayatını kaybettiğini ortaya koyuyor. 2024’ün yalnızca ilk yarısında onlarca kadın, en yakınındaki erkekler tarafından öldürüldü.
Bu durum, kadına yönelik şiddetle mücadelenin yasal ve toplumsal boyutta ne kadar yetersiz kaldığını gösteriyor. Türkiye’de kadınları, şiddetten korumak için yasal düzenlemelerin acilen güçlendirilmesi ve faillerin cezasız kalmaması gerekmektedir.