CHP’li belediyelere yönelik yeni bir operasyonla Bayrampaşa Belediye Başkanı Hasan Mutlu da gözaltına alındı.
CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik’in belediye önünde yaptığı açıklama dikkat çekiciydi.
Çelik’e göre, kamu arazisine kaçak yapılan bir kafeteryayı Hasan Mutlu yıktırmıştı. O günden sonra Hasan Mutlu’ya birçok iftira atılmıştı. Ardından savcılık gelmiş, Mutlu’ya, “Dosyaları savcılığa gönder” demişler, 10 gün boyunca da Hasan Mutlu’yu tehdit etmişlerdi. Tehdit de öyle az buz değil, ölüm tehdidi... Sonra şantajlar başlamıştı. Yine Çelik’in iddiasına göre son bir haftada içlerinde AKP’nin çeşitli kademelerinde görev yapan kişiler de olmak üzere “Yarın AKP’ye geç, operasyon yapılmasın” demişlerdi.
Bunlar çok ciddi iddialar. Birçok CHP’li belediye başkanının AKP’ye geçtiği düşünüldüğünde yabana atılacak iddialar olmadığı muhakkak.
CHP ve Genel Başkanı Özgür Özel, 19 Mart’ta İBB Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun hapse atılmasıyla başlayan tutuklama sürecinde birçok miting yaptı, yapmayı da sürdürüyor.
Bu iddiaları çeşitli vesilelerle kendisinin de dile getirdiğini biliyoruz.
Mitinglerdeki kalabalık AKP’yi rahatsız ediyor olmalı, ancak rejim öyle bir rejim ki iktidar partisi oy kaybettiğini bilse bile dur durak bilmiyor.
Bugün CHP için, aslında Türkiye için önemli bir gün. Bir ihtimal ertelenebilir ancak partiye mutlak butlan da gelebilir.
Gürsel Tekin’in İstanbul’a kayyım atanmasıyla birlikte CHP İl başkanlığında başlayan eylemler ve polis müdahaleleri sonrası tam da Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’dan beklenen cümleler geldi. Haliç Kongre Merkezi’ndeki AKP Teşkilat Akademisi Kapanış Programı’nda ne dedi Erdoğan, bakalım:
“Bu muhalefet abandone olmuş vaziyettedir. 3K girdabında kıvranıyorlar. Nedir bu 3K? Kavga, kaos kriz... Kriz ve koltuk kavgasıyla kaosla bütünleştiler. İçeride-dışarıda gerilim üretmeden siyaset yapamaz hale geldiler!”
Bakınız bu cümle öyle okunup geçilecek bir cümle değildir.
Bu cümle aslında CHP’lilere göre ‘ne yaptığını bilmeyen AKP’nin rejim inşasında nasıl planlı gittiğinin de bir ifadesidir.
Uzun zaman öncesinde, yani Terörsüz Türkiye çıkışından önce DEM’i nasıl kriminalize ettiyse ya da 2023 seçim kampanyasında CHP’yi ve hatta altılı masayı nasıl terörle/teröristle ilişkilendirdiyse bu kez de ana muhalefet partisini kavga, kaos, kriz olarak açıkladığı 3K’ya sıkıştırma hamlesidir.
Bu sonucu çıkarmamıza yarayacak ifadelerinin devamında Erdoğan, şunu demektedir: “Kabullenmeye yanaşmasa da Türkiye bir hukuk devletidir. CHP’li mütegallibe dahil hukuk önünde hiç kimse imtiyazlı değildir. Dahası aylardır bize yamamak için her yolu denediği yargı süreçlerinin tüm aktörleri de Cumhuriyet Halk Partililerdir. Daha önce birkaç kez söyledim. Bugün tekrar ediyorum. Mahkemeye başvuranlar CHP’li, şikâyet edilenler CHP’li. ‘Para ile oyumu değiştirdim’ diyenler CHP’li, ‘Rüşvet aldım, rüşvet verdim’ diyenler CHP’li. Mağdurlar, müştekiler, müdahiller, itirafçılar, davalı ve davacılar, velhasıl tarafların tamamı CHP’li. Yani ortada CHP içi bir meydan muharebesi var. Fakat bakıyorsunuz CHP Genel Başkanı bizi suçluyor. Kendi bataklığına bizi de çekmeye çalışıyor. Biz bu kavganın, kaosun, CHP’nin iç krizinin hiçbir yerinde yokuz, olmadık ve olmayacağız Bay Özgür!”
Hiçbir konuya dahli yokmuş gibi davranan Saray rejimi “Bu CHP’nin iç kavgaları bitmez” diye düşünenlere onları destekleyecek bir argüman sunmaktadır.
Bu ülke sokak kavgalarından çekinir. AKP rejimi, bir yandan da polisle çatışmalarda bir ‘anarşi’ varmış havası estirmektedir.
Devam edelim Erdoğan’ın sözlerine:
“Tehditlere ve sokak çağrılarına elbette pabuç bırakmayacağız ama CHP’nin eski ve yeni kadroları arasında giderek çirkinleşen kavgaya da partimizin ve hükümetimizin çekilmesine fırsat vermeyeceğiz. Ana muhalefetin özellikle kabalık ve kabadayılıklarına rağmen siyasi nezaketimizi sonuna kadar koruyacağız.”
Bu ülkenin insanı güçlüyü sever. Erdoğan “Karşımızdakilerin bu perişan hali bizim işimizi kolaylaştırmıyor. Bilakis omuzlarımızdaki yükü daha da ağırlaştırıyor. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak bu ülkeye ve millete daha yapacak çok hizmetimiz var. Hepinizden azami hassasiyet göstermenizi, bu milletin yükünü sabırla, vakarla, ciddiyetle omuzlamaya devam etmenizi istirham ediyorum” diyerek gücün kendisinde olduğunu belirterek, ana muhalefeti beceriksizlikle, iç kavgayla kodlayıp, “Bunlar yapamaz” demektedir.
“Bunlar ne yaptığını bilmiyor” diyenlere bir kez daha söylemek istiyorum. Ne yaptığını gayet iyi biliyorlar.
CHP’nin direnmesini çok anlamlı buluyorum. Ancak o kavgayı her ne kadar AKP çıkarmış olsa da onun oyununa gelmemek, 3K ile anılmamak da bir o kadar anlamlı olacaktır. CHP’nin hem eski hem yeni yönetimine bu oyunu bozmak için çok görev düşüyor.
Yavuz Oğhan’ın hazırladığı ‘Millete Emanet’ kitabı bu süreci idrak etmek için baştan sona dikkatle okunacak arşivlik bir çalışma. Kitabın Önsöz’ü Özgür Özel’e ait. Şu sözünü hatırlıyoruz: “Dünya tarihi darbeleri yazar. Otoriterlerin nasıl gelip kalıcılaştığını da... Ama bir otoriter popülist liderin, şiddet olmadan, demokratik yollarla nasıl yollandığının kitabı henüz yazılmadı. Meydanlarda ‘o kitabı siz yazıyorsunuz’ diyordum. Belki bu kitap, o sürecin ilk kitabıdır.”
Son Söz ise Ekrem İmamoğlu’na ait: “Bu topraklarda, Bandırma Vapuru’ndan beri susmayan bir irade var: Halkın iradesi. Ve bu irade, hiçbir zaman yenilmedi. Yine yenilmeyecek!”
Gönül halkın iradesinin sandığa yansımasından yana elbet. Ancak ya sandık sadece göstermelik bir enstrümana dönüşürse?
GÖRDÜM, DUYDUM, KONUŞTUM
Cuma akşamı Sözcü Televizyonu’nda yeni bir programa başlıyoruz. Üç kadın Berna Laçin, Serap Belovacıklı ve ben üç maymuna inat “Gördüm, Duydum, Konuştum” diyeceğiz. Gündemin en sert maddelerini de masaya yatıracağız, detayları görecek, yorumlayacağız. Bazen de gündem dışında unuttuklarımızı dile getireceğiz. Cuma akşamı 22’de ekran başına bekleriz.