Cezayir 1950’de, bağımsızlık için Fransız sömürgesine baş kaldırdı.

Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi önderliğinde verilen bağımsızlık mücadelesi çok zor geçti.

Fransa ve Avrupalı Cezayirliler, Cezayir Fransa’dan kopmasın diye bu aşamada ciddi kan döktüler.

Cezayir bağımsızlığını ancak 1962’de alabildi.

Ulusal Kurtuluş Cephesi, 1989’a kadar Cezayir’in tek ve yasal partisi olarak ülkeyi yönetti.

SSCB’deki geri dönüşü göremeyen ve bağını kesmeyen ülkelerden biri olan Cezayir de kendi sonunu yavaş yavaş hazırladı.

Görmüş olsalar, içerdeki bölücü unsurlar güçlenemezdi!

1989’da çok partili hayata geçen Cezayir, 1991’deki seçimler ile yeniden karıştı.

Seçimleri İslami Selamet Partisi kazanınca, Cezayir Ordusu yönetime el koydu.

İslami Selamet Partisi cihat ilan etti.

İç savaş başladı…

İç savaş, 200 binin üzerinde Cezayirlinin ölümü ile sonuçlandı.

1992’de yapılması gereken cumhurbaşkanlığı seçimleri de rejim karşıtı güçlerin kazanma olasılığı nedeni ile iptal edildi.

Çatışmalar 2000’lerin başında, hükümetin reformlar ve barış anlaşmalarına imza atmasıyla azaldı.

2002’de, bir af programı ile çatışmaların sona erdiği ilan edildi.

Dönemin Cumhurbaşkanı Bouteflika o günden sonra Cezayir’i bütün tutabilmek ve rejimi yaşatabilmek için elinden geleni yaptı.

Ta ki Arap baharı başlayana kadar!

2010’da rejim karşıtları, Değişim ve Demokrasi için Ulusal Koordinasyon (CNCD) adı altında toplandılar.

Eski başbakanlardan tutun da ‘yetmez ama evetçi’ sosyalistler dahil herkes bir araya gelmişti.

CNCD Arap baharını Cezayir’de başlattı!

Dönemin Cumhurbaşkanı Butelfika’nın istifasını isteler de başarılı olamadılar.

Bouteflika, isyanı bastırdı.

Arap baharı Cezayir’de rejimi değiştirememiş, İhvan’ı başa getirememişti.

Arap baharının, Suriye’nin parçalanması ile son bulduğunu düşünenleriniz olabilir.

Ancak porje, Tunus, Cezayir ve Mısır’da daha bitmedi.

Cezayir’de rejimi değiştiremeyenler 2019’da tekrar harekete geçtiler.

Eylemleri gerçekleştirenler gülen yüzlerle ve şiddete başvurmadan protestolarını yaptıklarından harekete “gülümseme devrimi” adı verildi.

Gülümseme ya da Hirak hareketi eylemleri sonucu Cumhurbaşkanı Bouteflika’ın istifasını sağladılar.

Her ne kadar gerekçe Bouteflika’nın 5. adaylığı gibi görünse de rejim değişikliği ana amaçlarıydı.

Hirak’ın görünen yüzü her ne kadar gençler olsa da içinde, her kesimden destekçisi vardı.

İhvan ile ilişkili ana muhalefetteki Barış Toplumu Hareketi de Hirak’ı destekleyenler arasında idi…

Cezayir petrol ve doğalgaz yönünden zengin bir ülke.

Doğal gazda dünyada ilk onda.

Maden rezervlerini saymıyorum bile!

Ortadoğu ve Afrika’dan çekilmek zorunda kalan Rusya da ABD’nin elini güçlendirdi.

Cezayir, Batı Sahra üzerinden Fas ile sorun yaşadığı yetmezmiş gibi ezeli düşmanı ve işgalcisi Fransa ile de başı dertten kurtulmuyor.

Komşusu Fas’ın İsrail ile dolayısıyla ABD yakınlığı daha da tehlike arz ediyor.

Ancak daha büyük tehlike ise ana muhalefet!

Bugün gelinen noktada Cezayir için tehlike çok büyük!

Barış Toplumu Hareketi, Cezayir’in ana muhalefet partisi olarak mecliste yer alıyor.

Aynı zamanda da GOKAP/BOP’ta görevli olan İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler Hareketi) Cezayir koludur.

Cezayir’de 2024’teki cumhurbaşkanlığı seçiminde başta İhvan olmak üzere
muhalefetin geneli seçime katılmadı.

Tunus’ta da İhvancı Nahda hareketi çağrısı ile muhalefet seçime katılmadı.

Böylece seçime katılma oranını %30’a düşürdüler.

İhvan, yarım kalan görevini tamamlamaya hazırlanıyor.

Cezayir’de iç kargaşa, bir iki aya başlar.