Ayşe Kulin’i ‘Adı Aylin’den itibaren merakla, zevkle okurum. En sevdiğim kitaplarından biri ‘Sevdalinka’dır. Ancak Ayşe Kulin, bu kez öyle bir kitap yazmış ki, her satırını gözyaşları içinde okuduğumu itiraf etmeliyim.

Kulin, kelimelerini Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk için birleştiriyor. ‘Aylardan Kasım, Günlerden Perşembe’de yazar, Mustafa Kemal Atatürk’e kendisini anlattırıyor.

Çocukluğundan başlayarak, sadece bir lider değil, bir insan olarak tutkularını, ideallerini, anılarını, aşklarını, mücadelesini Büyük Önder’in ağzından dinletiyor.
O kadar etkili bir edebiyat ki, her satırı bugünle kıyaslayarak okuyorsunuz. Birkaç bölüm seçtim, sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bakın Atatürk, kadınlara nasıl önem veriyor:
“Çılgın asla değil ama gerçekleşmesi zor hayallerdi benim kurduklarım. Zihnimde ilk olarak Sofya günlerimde filizlenen fikirler, Bandırma Vapuru’yla Samsun’a doğru yola düştüğümüz günlerde olgunlaşmaya başlamıştı. Vatanı düşman ordularından kurtardığımız takdirde, çağın gerektirdiği modernleşmeyi başlatmak düşüncesi bir süredir uykularımdan eder olmuştu. Hayalimde cahil kalmış bir milleti okuryazar yapmakla yetinmiyor, evlere hapsederek hünerlerinden, zekâlarından faydalanamadığımız kadınlarımızı sosyal hayata katmanın yollarını da arıyordum. O günlerin birinde bir avuç eğitimli kadının Halide Edib’in Beyazıt Meydanı’ndaki kürsü konuşmasından sonra örgütlenip, Halide Edib’e katılarak Anadolu’ya geçmeleri, Kurtuluş Savaşı’na omuz vermeleri beni umutlandırmıştı. Eğer düşmanı yurdumuzdan kovabilirsek, zaferimizde vatanı için ölmeyi göze almış kahraman askerlerimiz kadar, kahraman kadınlarımızın da payı olacaktı.”
Sadece kadınlara değil, bir fidana, bir ağaca da aynı sevgiyi besliyor.
“Hatırlıyorum, Latife benim için, “Fidan veya çocuk fark etmez, boy atmakta olan her şeyi çok sever ve hemen sahiplenir” demişti. Haklıydı, ben çocukları da, fidanları da çok severim ve özellikle büyüme çağlarında gözüm gibi bakarım onlara ki çocuklar doğru değerlerle, fidanlar ise güçlü kuvvetli yetişsin, hiçbir fırtınada yıkılmasınlar. Ben bir ağaca zarar vermemek için Florya’daki köşkümü rayların üzerinde öteye kaydırtmış adamım, ağaçlara sevgim öylesine derindi ki her diktirdiğim fidanı büyüyene kadar dikkat ve sevgiyle izledim. Uzakta kalıp izleyemediklerimi de en ehil bahçıvanlara teslim ettim.”
Elbette çok öngörülü. Her daim hainler çıkacağını biliyor. Cumhuriyet düşmanlarını alt etmenin yolunun eğitilmemiş tek bir kişi kalmamasından geçtiğini söylüyor:
“Son zaferimiz Cumhuriyetin ilanıdır! Şimdi iktisadi ve fikrî açıdan kalkınmanın zamanı. Kalkınmanın formülü ise ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ olacak. Kalan son gücümle, üstüne basa basa tekrar ediyorum ki, aklınızda kalsın. Ama ben bilirim, hainler çıkacaktır, emperyalistlerin önlerine atacakları yemlere kapılanlar, eğitimsiz kitleleri Allah’la kandıranlar, Cumhuriyet düşmanları çıkacaktır. Bu yüzden eğitilmemiş tek bir çocuk, okuma yazma bilmeyen bir kişi bile kalmamalı ki, en başta onlar için Türkçeye çevirttiğimiz Kur’an-ı Kerim’de yazılanları kendi anadillerinde okuyup anlasınlar, asırlardır din adına nasıl sömürüldüklerini kendi gözleriyle görsünler, akıllarıyla tartsınlar.”
Hayatı savaşlarda geçmiş Ulu Önder, veda ederken bile barışa vurgu yapıyor. Daha çok şey söylemek istemektedir. Ancak takati yoktur. Diyor ki, “Şu anda yine gözlerim kapanıyor. Nicedir tiyatrolarda verilen on dakikalık aralar gibiydi zaten benim uykularım, hep kısa süreli, hep tavşan tedirginliği içinde ama artık çok yorgunum, uzun ve derin bir uykuya ihtiyacım var. Yaverlerden birinin üzerime eğildiğini hissettim yine, nefesimi dinliyor olmalı. ‘Allahaısmarladık’ dedim içimden, yokluğumda barış içinde kalın. Komşularınızla, dostlarınızla, hatta düşmanlarınızla dahi hep ama hep barış içinde yaşayın e mi?”
İki gün sonra Cumhuriyetimizin 102. Yılını kutlayacağız. Onu her zamankinden fazla korumaya ihtiyacımız var.
Lütfen Ayşe Kulin’in romanı “Aylardan Kasım Günlerden Perşembe”yi okuyun. Onu içselleştirin.
Ve ‘barış’ içinde yaşayın e mi?
Kandırılmayacak kadar eğitimli çocuklar yetiştirin.
Bu mirasa sahip çıkmak boynumuzun borcudur.