“Efendi, vaaz edeceksen adamakıllı konuş! Böyle herkesin zihnini karıştıracak manasız sözler söyleme! Kanuni Esasi, şeriata uygun değil midir? Senin kitabında böyle mi yazıyor, göster şunun yerini?”
Başka bir yerde yine yaşlı bir mürteci ile genç bir üsteğmen arasında mücadele olmuştu.
Subay:
“Hoca! İnsanları kıt’ale (birbirini öldürmeye) teşvik etmek veya öldürmek şeriatın icabı mıdır ki halkı, ayaklandırıyorsunuz? Millet hâkimiyetini istemek şeriata tecavüz müdür? Vaktiyle (İstibdat Devri’nde) siz niçin hakikatleri halka tebliğ etmediniz, bildirmediniz? Kimden korkuyordunuz?
Cevap:
“O vakit söyletmiyorlardı.”
Subay:
“Demek, o vakit Allah’tan korkmuyordunuz, kuldan korkuyordunuz, öyle mi?”
Nisan 1909’da Bursa (Yenişehir) de İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti adına propaganda için Çermikli Hoca Mehmet Efendi görevlendirilmişti. Camileri gezip din ile siyaseti karıştırıyor ve İttihat ve Terakki aleyhinde konuşmalar yapıyordu. Vatanın bütünlüğü milletin birliği için canla başla çalışanlar müdahale etmek zorunda kalmışlardı.
Yukarıda İsmail Efendi adındaki bir Topçu Teğmeni camide, gelenek olmadığı halde Çermikli Hoca Mehmet Efendi’ye böyle bir tepki göstermişti. Anadolu’nun dört bir yanında benzer durumlar ne yazık ki yaşanıyordu.
23 Temmuz 1908’de II.Abdülhamit, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ve milletin taleplerine hayır diyememiş, Kanuni Esasi’yi yeniden yürürlüğe sokmuştu.
İttihat Terakki’nin sağladığı özgürlükler kısa sürede birçok alanda hissedilmişti. II.Abdülhamit’in yeğeni Prens Sebahattin de Ahrar Partisi’ni kurarak muhalefette yerini almıştı!
İttihat Terakki’nin üniter devletten yana ve milliyetçi yaklaşımı karşısında âdem-i merkeziyetçi yani federasyonu savunan bir partiydi. Ayrıca liberalizmi savunan Ahrar, yabancı sermayenin ülkeye sınırsızca girmesini de savunuyordu.
İttihat Terakki ile Ahrar arasındaki ideolojik çatışma giderek derinleşiyordu. 1908’de seçimlere katılan Ahrar, hezimete uğradı ancak yine de iktidara karşı çalışmaya devam etti.
Tüm bu gelişmeler ve tartışmalar ülkeye yayılmıştı. İngiliz emperyalizminin de işine geliyordu. Prens Sebahattin’in ektiği bu zehirli tohumlar, ileride Balkanların Osmanlıdan ayrılmasına neden olacaktı.
Tarih 13 Nisan 1909’u gösterdiğinde hem İngilizlerin hem de Ahrar Partisi’nin desteği ile gerici 31 Mart Vakası yaşandı. Taşkışla’daki askerlerin ayaklanmasını organize edenler dini kullanıyordu.
Oysaki isyanın şeriat ile ilgisi yoktu. İttihat ve Terakki gitsin, Meclisteki İttihatçılar istifa etsin diye haykırıyorlardı! Yetmemişti bazı İttihatçı subayları da katlettiler.
İşin şakası yoktu. Selanik’ten isyanı bastırmak için yola “Hareket Ordusu” çıktı. Hareket Ordusu ismini Mustafa Kemal vermişti!
23 Nisan 1909’da Hareket Ordusu İstanbul’a girdi ve isyanı kısa sürede bastırdı. Sorumlular yargılanıp idam edildi. II.Abdülhamit tahttan indirildi. İsyana destek veren Ahrar da kapatıldı. Aynı ideoloji 1911’de Hürriyet ve İtilaf Partisi adı ile tekrar ortaya çıkacaktı.