Birinci Dünya Savaşında, müttefikler yenilgiyi kabul edince, Osmanlı da yenik sayılmıştı. İttihat ve Terakki hükümetinin başı Talat Paşa, bir sürü yol denese de yenilmediklerini kabul ettirememişti.

Osmanlı anayasasının 30 yıl askıda kalmasına, 1908’de son veren İttihat ve Terakki dönemi, 8 Ekim 1918’de Talat Paşa hükümetinin istifası ile sona ermişti. Talat Paşa hükümeti çaresizdi. Yalnız kalmışlardı. Gerek müttefiklerinin gerekse içerdeki muhalefetin baskısı sonucu istifa etmek zorunda kalmıştı.

Son İttihat ve Terakki hükümeti düşerken de ülkenin içinde bulunduğu şartlara göre yaptığı değerlendirme önemliydi. Ülkenin en büyük düşmanın İngiliz emperyalizmi olduğunu görmüşlerdi.

Diğer yandan dünyadaki halklara aynı ad ile yapılan iki çağrı vardı. Birincisi uzun yıllardır savaştığı Çarlık Rusya’sını yıkan Lenin hareketinden gelmişti. Osmanlının sanayi devrimini gerçekleştirememiş olmasının sonucu, ülkede işçi sınıfı olmadığından bu çağrı karşılıksız bırakmıştı. Üstelik ülke yarı feodal ve yarı sömürgeydi.

Diğeri ise çok uzaktan, Amerika’dan gelmişti. ABD Başkanı Wilson’un ilkelerini, İngilizlerin emellerine karşı çare olarak Talat Paşa ve İzzet Paşa hükümetlerinin dikkatini çekmişti.

Ne de olsa Balkanlarda ve Anadolu’da Türk nüfusu çoğunluktaydı. Arap nüfusunu da din kardeşliği ve halifelik ile ayrılmamaya, federasyona ikna edeceklerini sanıyorlardı.

Ehveni şerdi. Üstelik o dönemde Balkanlar Osmanlıdan ayrılmak istediğinde, Lenin de Osmanlıdan ayrılıp İngiliz emperyalizmine hizmet etmeyin çağrısında bulundu. Federasyona geçerek birlikte yaşamaya devam edin demişti. Araplara da bu temelde bir çağrının kabul göreceğini düşünüyorlar ve çaresizce Wilson’a sarılıyorlardı.

Talat Paşa hükümeti İngilizlere karşı Wilson İlkeleri ışığında bir barış anlaşmasını kabul edeceklerini duyurarak istifa etmişti. Ardından Padişah Vahdettin tahta yeni çıkmıştı ancak o güne kadar hem Meşrutiyet’e hem de İttihat ve Terakki’ye karşı sergilediği tutum endişe verici idi. Kimseye güven vermiyordu.

Vahdettin 10 Ekim 1918’de, Mebusan Meclisi’nde yapılan tören ile anayasa bağlı kalacağına yemin etti. Önce Londra Büyükelçisi Tevfik Paşa’yı hükümet kurmakla görevlendirdi. Başarılı olamayınca Müşir İzzet Paşa’yı görevlendirdi. Yeni hükümet de Wilson İlkeleri çerçevesinde barış kararı almıştı.

Bu kritik günlerde Mustafa Kemal Paşa Halep’te bulunuyordu. Vahdettin’e gönderdiği mektup ile ne barış kararlarının ne de başka yolların çözüm olamayacağını, askerî açıdan büyük tehlikeye karşı hazırlıklı olmak gerektiği ifade etti. Genelkurmay başkanlığına talipti...

Aynı dönemde Enver Paşa, Talat Paşa’nın istifasının doğru olmadığını söylese de buna engel olamamıştı. “O halde, kuvvetli bir kabine lazımdır. Orduyu Mustafa Kemal Paşa’dan başkası idare edemez.” diyecekti.

Vahdettin ve İzzet Paşa’nın, Mustafa Kemal Paşa’yı istemediği çok açıktı ve genelkurmay başkanlığı yerine Yıldırım Orduları Komutanlığı’na atandı.

Ne yazık ki tarih, Mustafa Kemal Paşa’yı haklı çıkaracaktı...