Fransa’nın dört bir yanında binlerce kişi grevler ve gösterilerle sokağa çıktı. Aynı saatlerde Sébastien Lecornu Matignon’daki makamına yerleşiyordu.

Fransa bugün ülke genelinde protestolarla çalkalanıyor. Başbakan Bayrou güvensizlik oylamasıyla düşürüldü. Yerine Savunma Bakanı Lecornu atandı. Son iki yılda göreve gelen beşinci başbakan. Lecornu’yu istemeyen halk hareketinin adını koydu, “Her şeyi durduralım.” Pankartlarda Lecornu’yu istememelerinin yanı sıra ‘Macron istifa’ yazanların da çoğunlukta olduğunu görüyorsunuz.

Ülke genelinde yaklaşık 430 eylem, Cumhurbaşkanı’nın politikasına karşı çıkan ve daha fazla mali, sosyal adalet ile daha fazla demokrasi talep eden 250 bin kişiyi bir araya getirdi.

Diğer yandan Sosyalistler, hükümete katılmayacaklarını ve hükümeti düşürebileceklerini açıkladı.

Bu kez sosyalistler gerçekten öfkeli. Kendi sıralarının geldiğini düşünüyorlardı. Bakalım yeni başbakan sol ile müzakere edecek mi, taviz verecek mi?

Hükümet ise 80 bin polis ve jandarmayla eylemcilere müdahale ediyor.

Bu yazı yazıldığı sıralarda 200 bin kişi sokaktaydı, 675 kişi gözaltına alınmıştı.

Peki pankartlardaki talep yerine getirilir mi, Macron istifa etmeli mi?

Fransa bu sorunun yanıtını arıyor. Le Point Dergisi yazarı Franz-Olivier Giesbert, “Fransa kötü gittiğinde, her zaman bize anayasayı ya da cumhurbaşkanını değiştirmenin yeterli olacağını ve ardından her şeyin yoluna gireceğini söyleyen kahvehane peygamberleri bulunur” diyor. Altıncı Cumhuriyet için kampanya yürüttükten sonra, Jean-Luc Mélenchon’un şimdi de Emmanuel Macron’un gitmesini istediğini hatırlatıyor.

Fransızların yüzde 80’i Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a güvenmiyor ve erken cumhurbaşkanlığı seçimi yapılmasını istiyor. En çok yapılan yorum, “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!”

Bir de ‘Fransa de Gaulle’ünü arıyor.’

Fransızların efsanevi başkanı Charles de Gaulle, 1961’de Cezayir’deki generallerin darbe girişimi sırasında Anayasa’nın 16. maddesini devreye sokarak olağanüstü yetkileri eline alarak darbeyi bastırmıştı. Fakat Fransızlar açısından Anayasa’nın 16. maddesinin sınırsız yetkiler vermesi demokrasi açısından hep tartışmalı kaldı.

Macron’un istifası bekleniyor mu, görev süresi 2027’de sona eriyor. Fransız otoriteleri kişisel hırslarının buna izin vermeyeceğini söylüyor.

Fransız Liberation gazetesi dün ‘Lecornu’ya Hoş geldin Hediyesi’ manşetiyle çıktı, halk ile yöneticiler arasındaki uçuruma dikkat çekti. Sosyal konular ve vergi adaletini dayatmak için 18 Eylül’de sağlam bir grev yapmayı planlıyorlar.

Diğer yandan ABD’de siyasi şiddet tırmanıyor. Öyle ki Trump’ın destekçisi, muhafazakâr aktivist Charlie Kirk, Utah eyaletinde bir üniversite etkinliğinde konuşma yaparken keskin bir nişancının saldırısına uğrayarak, hayatını kaybetti.

Ortadoğu malum. Orada onlarca yıldır kan durmuyor maalesef.

Nepal’de Z kuşağının fitilini ateşlediği protestolar kontrolden çıktı. İstifalar gelse de eylemler durmuyor. Eylemciler, parlamento, medya kuruluşları, kabine üyelerinin evlerini ateşe veriyor.

Bizim cephede hukuk üzerinden varlık-yokluk savaşı veriliyor. Hepimiz hukukçu olduk, iddianame okuyup duruyoruz. Bugünlerde en çok duyduğum ifadelerle bitireyim.

“Gitmek lazım.”

“Nereye gidiyorsun, dünyanın her yeri karışık.”

Bir çağ yangını bu!

Peki hepimiz günahkar mıyız?
Yoksa tepişen fillerin altında ezilen çimenler mi?

“BUGÜNE KADAR YAZDIĞIM EN KARMAŞIK ROMAN”

Uluslararası çoksatan yazar Dan Brown’ın yeni romanı ‘Sırların Sırrı’ 18 ülkede eşzamanlı olarak yayımlandı. Altın Kitaplar etiketiyle okurlarla buluşan kitap için yazar, “Bugüne kadar yazdığım en karmaşık kurgulanmış ve iddialı roman’ diyor. Türkiye’deki okurlarına bir mesajı da var Brown’ın: “Türk okuyucularıma özel bir merhaba demek istedim. Dünyanın dört bir yanındaki hayranlarım bir roman üzerinde araştırma yaptığım en büyüleyici yerin neresi olduğunu sorduklarında, her zaman aynı şeyi söylerim: İstanbul. Doğu ile batı arasındaki o büyülü geçit. İstanbul’un altındaki tarihi yeraltı sarnıcını keşfedip Cehennem’in finalini orada yapmaya karar verdiğim anı asla unutamam.”

Dan Brown

Peki bu kez ne anlatıyor Dan Brown?

Ünlü akademisyen Katherine Solomon’a Prag’da davet edildiği bir konferansta eşlik eden Robert Langdon’-ın dünyası, Katherine Solomon’ın otel odalarından iz bırakmadan kaybolmasıyla kontrolden çıkar. Evinden uzakta olan Langdon, sevdiği kadını geri kazanmak için bilinmeyen güçlere karşı zekâsını kullanmak zorundadır. Geniş kaleler, yükselen kiliseler, mezarlıklar ve labirent gibi yeraltı geçitlerinin oluşturduğu bir fonda, Langdon, yüzyıllardır sırlarını başarıyla saklamış ve bunları kolayca teslim etmeyecek bir şehirde yolunu bulmalıdır. Bu şehir, yalnızca kendi hayatı için değil, insanlığın geleceği için de mücadele etmesini gerektiren bir savaş alanıdır.

Dan Brown hayranları için şölen zamanı.