Oxford İngilizce Sözlüğü, 2024 yılının en popüler kelimesini açıkladı. Yılın kelimesi beyin çürümesi/beyin erimesi anlamına gelen “brain rot” oldu. Oxford’un 2024 yılı için seçtiği kelime, sosyal medyanın aşırı ve gereksiz kullanımını yansıtıyor.

37 binden fazla kişinin oy kullandığı açıklandı. Her yıl seçilen kelime, o yılın ruh hallerini ve trendlerini yansıtıyor.

Sosyal medya beyni nasıl küçültüyor?

Hayatımızı kolaylaştırdığı bir gerçek. Düşünsenize eskiden bilgiye ne kadar zor ulaşırdık. Şimdi bir tıkla her şey önümüze geliyor. Hatta yapay zekâya soruyorsun, sana bir bir anlatıyor. Yani sen sadece komut veriyorsun, düşünmüyorsun. Ayrıca saatlerimizi bazı sosyal medya platformlarında ‘maruz’ kalarak geçiriyoruz. Diyeceksiniz ki, “Bu sizin elinizde, maruz kalmayıverin, başka şeylerle ilgilenin.” Haklısınız. Ancak bu da bir tür bağımlılık. Telefonun şarjı bittiğinde panik olan insanlarız biz artık. Gençler sıkış tıkış metroda bile Tik Tok videosu çekiyor. Ev kadınları dolma sararken göğsünü açıp takipçiye oynuyor. Kimsenin özeli kalmadı, yaşadığını paylaşma devri de geçti bence, her şeyi sadece ve sadece ‘paylaşmak’ için yaşıyor. Bir müzenin önünden fotoğraf koyup, o müzeye girmeyenlere şahit oldum ben. Bir gösteriş çağı...

Bu uğurda ölenler var. Haliç’te selfie çekerken düşüp hayatını kaybeden genç kızı hatırlıyor musunuz?

Daha yeni Rus oyuncu Kamilla Belinskaya, Tayland’daki Koh Samui Adası’nın kayalıklarında okyanusa karşı yoga yapıp Instagram’da paylaşacaktı ki, dalgalar onu yuttu.

2008’den 2021 yılına kadar dünyada 379 kişinin selfie çekerken öldüğü açıklanmıştı.

Bir tür röntgen çağı...

Çünkü sadece sergilemiyor, sergileyeni de merak edip izliyor. Amaçsızca...

Ve bunların hepsi ‘boş içerikler’den oluşuyor.

Selçuk Şirin, Gazete Oksijen’de bu konuyu ele aldığı bir makaleyi Eylül’de yazmış, “Beyin çürümesi aşırı ekran süresinin neden olduğu zihinsel bulanıklık, halsizlik, dikkat süresinin kısalması ve bilişsel gerileme durumları için kullanılıyor. Eğer ekranda amaçsızca dolaşmaya çıkıp saatler harcıyor ama baktığınız içeriklerin hiçbirini hatırlamıyorsanız beyin çürümesi yaşamış olabilirsiniz” demişti.

Beynim çürümüş bana ne, çevrimiçi olmak şahane diyorsanız, o başka tabii...

‘Küçümsenen ‘sıradan insan’ın gelişimi beni heyecanlandırır’

Bugün ‘APOLİTİK’ sorularımıza TİP Başkanı Erkan Baş yanıt verdi.

Güne başlarken bir ritüeliniz var mı?

Sık seyahat ettiğim için her gün yapamıyorum ama eğer kendi evimde uyandıysam yürümeye çalışıyorum.

En son hangi kitabı okudunuz?

Şu anda elimde Mahir Ünsal Eriş’in ‘Tatil Kitabı’ isimli romanı, Dilek Yılmaz’ın ‘Valeria Bunu Anlamaz’ isimli öykü kitabı ve Bülent Tanör’ün ‘Türkiye’de Kongre İktidarları’ kitapları var.

En son hangi filmi izlediniz?

Vakit yaratabildiğimde sinemadan çok tiyatroyu tercih ediyorum. Geçen hafta Berkay Ateş’in hem yazdığı hem oynadığı “Uykusuz bir Rüya, Salim” isimli oyununu izledim. Ondan önce Dirmit’i ve Afife’yi izledim. Üçünün de çok iyi oyunlar olması benim şansımdı sanırım.

En sevdiğiniz ses ne sesi?

En çok sessizliği seviyorum.

En çok dinlediğiniz 3 şarkı?

Yolculuk yaparken Boşnakça şarkılar dinliyorum. Masa başında çalışırken ise hala TRT Radyo3 dinliyorum.

Aşka inanır mısınız?

Elbette.

En sevdiğiniz yemek?

Boşnak Böreği.

Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?

Bunu söyleyen muhtemelen hiç aç kalmamıştır.

Sizi ne heyecanlandırır?

Küçümsenen, yok sayılan, “sıradan insan”ın değişimi, gelişimi...

Yağmur mu, güneş mi?

Ruh halime göre değişir, keşke yağmur yağsa diye düşündüğümde olur ama esas olarak güneş...

Erkan Baş 3 Yaşındayken

Güz mü, ilkbahar mı?

İlkbahar.

İnsanlarda en sevmediğiniz üç hareket?

Bencillik. Nankörlük. Ukalalık.

Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa kime, ne söylersiniz?

Yapılmasa, hiç yaşanmasa istediğim çok şey var ama faillerinin benim sözümü dinleyeceğini pek sanmıyorum.

Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız?

Epey mutlu olurum :) Eğer onlarda da olmayacaksa sevdiğim 4-5 arkadaşımla vakit geçirmek isterim.

Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak istersiniz?

Başkası olmak istemem

Herhangi bir enstrüman çalar mısınız?

Akordeon ve bağlama çalmak istedim ama maalesef çalıyorum diyemem.

Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?

Ne kadar değil de nasıl yaşadığımızı daha çok önemsiyorum. Umarım istediğim gibi yaşamayı başarabilirim.

Estetik çılgınlığı: bir tür kendini sevmeme hali mi?

Asansöre biniyorsun, bütün kadınlar seni öpecek zannediyorsun. Öyle bir dudak yaptırmış ki, başka bir şey görmüyorsun. Güzel mi, bence değil. Kaşlara bakıyorsun herkes aynı neredeyse. Kalemle çizilmiş kaşlar... Zaten eski kaşçılar olmuş ‘ifade danışmanı’. Daha gencecik cildinde gerilecek yer yokken çekik tüm yüzünü gerdirip şeytansı bir bakışın hayaliyle harçlık biriktirenler var. Hele o takma tırnaklar. Onlarla nasıl günlük işlerini yaptıklarını anlamamakla birlikte cadı tırnağı görüntüsünün estetik olmadığını düşünenlerdenim.

Sanırım estetik bir bağımlılık. Bir başladı mı kendini durduramıyorsun. Ama en başta kendini olduğu haliyle sevmeme, kendinden memnun olmama hali sanırım. Elbette kendi bedenin, kendi kararın. Buna itirazım yok. İstersen geçirdiği sayısız estetik ameliyat nedeniyle ‘Kedi Kadın’ olarak anılan ve nişanlısını korkutan Jocelyn Wildenstein ol. Bana bir zararı yok.

Açıkçası insanların doğal haline hayranım. Bu kendinden memnun olmamayla başlayan operasyonlar sonunda çok büyük hayal kırıklıklarına sebep oluyor, onu da çevremden biliyorum.

Nereden çıktı bu yazı derseniz, Cenk Eren’in bambaşka biri olduğu estetik ameliyatlarının sonunda yaptığı açıklamayı okudum: “Kimin ne düşündüğü umurumda bile değil. Herkes kendine yakışanı yapsın. Ben kendimi böyle daha çok seviyorum” demiş. Kendini sevdiyse ne mutlu. Ama ben bunun bedenle ilgili olduğunu düşünmüyorum.

Post-it

Dün X’te sordum. ‘Yapay zeka’nın işinizi elinizden almasından korkuyor musunuz’ diye. Muhasebe, otelcilik, reklam sektöründe çalışanlar ‘almaya başladı bile’ diye yanıt verirken, “Benim işimi yapabilecekse buyursun” diye meydan okuyanlar da oldu. En rahat olanlar ‘emekliler’.