Görüntü sabah saatlerinde ulaştı haber merkezine.
Yer İstanbul-Şişli.
Yani şehrin göbeği!
Saat 06.30...
34 yaşındaki Bahar Aksu ekmek parasını kazanmak için evinden çıkıyor.
Yürürken dört erkek onun yolunu kesiyor...
Zorla arabaya bindirmeye çalışıyor.
Kadın direniyor.
Adamlar kim, kadın tanıyor mu?
Hala araca bindirmeye çalışıyorlar.
Sabah vakti, şehrin orta yerinde, kadın çığlık atıyor, yardım istiyor.
Bakıyorlar ki kadını arabaya bindiremeyecekler...
Erkeklerden biri silahını çekip kurşunu sıkıyor.
Bir kurşun, yetmedi...
İki, yetmedi...
Üç, yetmedi...
Dört, yetmedi...
Beş, yetmedi...
Tam altı kurşun sıkıyor...
Bahar oracıkta, ömrünün baharında,- belki hiç bahar görmemiş bilmiyorum ama muhtemelen- hayatını kaybediyor.
Olayı sokak kameraları kaydediyor.
Sanatçı Nur Sürer, gördüklerini dehşet içinde anlatıyor.
Adam kim dersiniz?
Bingo!
Eski kocası.
Ve suç ortakları...
Yakalanıyorlar.
Adı Rüstem Elibol...
Daha önce de Bahar tehdit ve yaralama suçundan caniyi şikayet ediyor.
Adamın –adam sözün gelişi- kasten yaralama suçundan emniyette 5 suç kaydı var.
2019’da evlenmiş, 2022’de boşanmışlar. 3 yıl bile mutlu edememiş Bahar’ı.
Kim bilir altından toplumsal kodlarla büyümüş nasıl hastalıklı bir zihniyet çıkacak. Bundan 10 yıl önce Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı Anabilim Dalı’ndan Dr. Şengül Tosun Altınöz cezaevinde yatan, eşlerini öldüren ve yaralayan 41 kişiyle görüşmüştü. Eşlerini öldüren erkeklere ‘neden öldürdün’ diye sormuştu. Onlara göre kadınlar ahlaksızlaştı, sevişmeyi öğrendi. En büyük cinayet nedeni ‘namus’tu. Sonra da egemenlik ve kıskançlık.
15’i namusunu korumak için... 12’si karşısındakine egemenlik kurmak için, 5’i kıskançlık yüzünden, 2 kişi ekonomik nedenlerle, 7’si de başka sebeplerle öldürmüştü eşlerini.
Yüzde 14,6’sı pişman değilim, yine olsa yine yaparım diyordu.
Yüzde 14,6’sı pişmanım, şimdi olsa nasıl davranacağım konusunda kararsızım.
Yüzde 70,7’si pişmanım, şimdi olsa asla yapmazdım.
Daha ilginci faillere soruldu, “şiddet göstermende kadının bir kabahati var mı? Diye...
İşte cevaplar:
- Ahlaksızlaştılar
- Sevişmeyi öğrendiler
- Kadınlar bozuldu
- Porno film, chat’e yöneldiler
- Açık saçıklığı öğrendiler, arsızlar
- İtaat etmiyorlar
- Aldatıyorlar, cinsel gücünü kullanıyorlar
- Eşlerinden izin almadan çalışıyorlar
- Özgür olmak istiyorlar
- Hakları fazla
- Lükse düşkünler
- Daha iyisini istiyorlar...
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan ve camilerde okutulan Cuma hutbesinde ne diyor?
“Dostluk ve dertleşme gibi düşüncelerle başlayan kadın erkek arkadaşlıkları kişileri, zina batağına çekmektedir”...
10 sene geçti...
Hala kadınlar öldürülüyor bu ülkede, hem de sokak ortasında, hem de 6 kurşunla...
Sebepler benzer...
Zihniyet aynı!
Yeniden dünyaya gelsem futbolcu olmak isterdim
Bugün ‘Apolitik’ soruları Eski Başbakan Yardımcısı ve eski Dışişleri Bakanı, Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Sina Gürel yanıtladı.
- Güne başlarken bir ritüeliniz var mı?
Ritüel sayılır mı, bilmem ama mutlaka bir fincan kahve eşliğinde haberlere bakarım.
- En son hangi kitabı okudunuz?
R.Kushner’in ‘Creation Lake’ adlı romanını okurken, Feroz Ahmad’ın ‘The Young Turks’ adlı klasikleşmiş İttihat ve Terakki çalışmasının belli bölümlerine yeniden bakıyorum.
- En son hangi filmi izlediniz?
Mel Gibson’un Aramice ve Latince çektiği ‘The Passion of the Christ’ filmini izledim.
- En sevdiğiniz ses ne sesi?
İnsan sesi!
- En çok dinlediğiniz üç şarkı?
En çok dinlediğim değil ama ‘en çok dinlemeyi sevdiğim’ şarkılar: ‘İzmir’in Dağlarında Çiçekler Açar’ ve Pink Floyd’un ‘Dark Side of The Moon’ albümündeki şarkılar...
- Türkiye bir şarkı olsa hangisi olurdu?
Bugünkü Türkiye, ‘Kendim Ettim Kendim Buldum’ veya ‘Ben Zaten Her Acının Tiryakisi Olmuşum’ olurdu!
- Aşka inanır mısınız?
Başınıza gelince inanırsınız. Tabii inanırım!
- Kırmızı çizginiz nedir?
Atatürk ve Cumhuriyetle sorunu olanlar, benim affedilmez karşıtlarımdır!
- En sevdiğiniz yemek?
Mantı veya kıymalı makarna.
- Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?
10 yaşımdan itibaren yatılı okuduğum için yemek ayırt etmem, bana yasaklanalı çok oldu!
- Sizi ne heyecanlandırır?
Hangi spor dalı olursa olsun, bir tarafta sarı-lacivert Fenerbahçe forması giyenler varsa, onlarla birlikte çok heyecan duyarım.
- Yağmur mu, güneş mi?
Tabii güneş ama kişi yağmurlu havada da yapılabilecek bir şeyler bulabilmeli.
- Güz mü, İlkbahar mı?
Tabii İlkbahar. Benim bir de Robert Kolej’in edebiyat yıllığı Spectrum’un 1966 sayısında ‘Spring’ (İlkbahar) adıyla İngilizce şiirim yayınlandı.
- İnsanlarda en sevmediğiniz üç hareket?
Gösteriş merakı, ukalalık, başkalarını temelsizce yargılama.
- Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa kime, ne söylersiniz?
1950 öncesine dönerek, ülkeyi yönetenlere, “Cumhuriyetin bir devrim olduğunu unutup, karşı-devrime taviz veriyorsunuz. Yapmayın!” diyebilmeyi çok isterdim.
- Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız?
Rahat ederdim. Okuyup, film seyredip, müzik dinler, sevdiklerimle sohbet ederdim.
- Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak istersiniz?
Futbolcu olmak isterdim!
- Herhangi bir enstrüman çalar mısınız?
Epeydir elime almadım ama ileri düzeyde mandolin çalabilirim. Hatta 1967’de ABD’de okul orkestrasıyla konser bile vermiştim!
- Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?
Rahmetli annem, ileri yaşlarında bana “Oğlum, bu hayat çok kısa, göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor” demişti. O zaman 90’ındaydı. Şimdi ondan geriye biz sevenleri kaldık. Biz de gidince yalnızca yazdığı kitaplar kalacak... Dolayısıyla kaç yıl yaşadığınız değil, yaşarken ne yaptığınız, geriye ne bıraktığınız önemli. Bunun için, yaşamımın aklım başımdayken ve ayakta durabilirken sonlanmasını isterim.