ANALİZ

Bayram ikramiyesinin perişanlığı

Hiç kuşku yok ki Erdoğan’a 2018 seçimlerinde kazandıran kesimlerin başında emekliler geliyordu.

Henüz “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” gibi görülmemiş bir ekonomik teori, uygulamaya sokulmamıştı.

Vatandaş iyi kötü geçiniyordu.

Emekliler elbette şikayetçiydi ama ağızlarına bir parmak bal da çalınmıyor değildi.

Örneğin 2018 Nisan ayında Erdoğan “partili” ama “sembolik” cumhurbaşkanlığını yürütüyordu.

Dönemin hükümeti Erdoğan’ın talimatıyla seçim rüşveti olarak emeklilere, her dini bayram öncesi 1.000 liralık ikramiye verilmesine karar vermişti.

2023’e gelindiğinde ve yine seçim öncesinde Erdoğan artık tek adamdı ve emeklilere verilen bayram ikramiyesini 2.000 liraya çıkardı.

Bir yıl geçti aradan. Bu kez yerel seçim öncesiydi. 12 Mart’ta Erdoğan “müjde” diye duyurdu ve emeklilere verilecek bayrak ikramiyesinin 3.000 lira olduğunu ilan etti.

Ancak ne gariptir ki; emekliler daha önceki seçimlerden önce yine müjde diye açıklanan bayram ikramiyelerine çok sevinirken 2024 yılındaki artışa hiç sevinmedi.

Bu da seçimlere yansıdı.

Elbette emeklinin kızdığı tek şey, bayram ikramiyesi değildi.

Şimdi gelelim; 1.000 lira olarak başlayan bugün 3.000 liraya yükselen bayram ikramiyesinin emekliden ne alıp götürdüğüne.

2018 yılında Kurban Bayramı geldiğinde bir emekli aldığı emekli maaşı ile kurban kesebiliyordu.

Çünkü o yıl kurbanlık fiyatları 900 lira ile 1.300 lira arasında değişiyordu.

Diyanet’in “kurban kesmek yerine, bize verin biz sizin için keselim” kampanyasına katılma bedeli ise 850 liraydı.

Bugün ise kurban fiyatları 16.000 ile 20.000 lira arasında.

Diyanet’in yurt içi kampanyasına katılacaksanız 11.750 lira, yurt dışı kampanyasına katılacaksınız 4.750 lira ödemeniz gerek.

Yani 2018’de bayram ikramiyesi ile kurban kesebilen emekli, bu bayram kurban kesemediği gibi muhtemelen et bile yiyemeyecek.

Gelin emekli bayram ikramiyesini bir de dolar bazında inceleyelim.

2018’de dolar 4.8 liraydı.

Emekli bayram ikramiyesi ile 229 dolar alınabiliyordu.

Bugün 3.000 lira ile ancak 92 dolar alınabiliyor.

Yani bugün emekliler bayram ikramiyesi olarak 2018’de ödenen bayram ikramiyesinin ancak 5’te ikisini alabiliyor.

Emekliler bayram ikramiyesinin hiç değilse 5.000 lira olmasını istiyordu.

İkramiye 5.000 liraya çıkarılsaydı bile 153 dolar tutacaktı, yine 2018’deki 1.100 liranın altında kalacaktı.

Ülkeyi bu hale getirenler hâlâ “ekonomi rayına oturdu, olumlu gelişmeler var. Dünyanın en büyük ekonomilerinden biriyiz” diyor, diyebiliyor.

BUNU YAZMAK GEREK

Erdoğan’ın Özel’i ziyareti öncesi sorduğum sorular

Herkesin heyecanla beklediği Erdoğan’ın CHP Genel Merkezi’ni ziyareti gerçekleşti.

Bugün bu görüşme ile ilgili yazı yazmam teknik olarak mümkün değildi.

Çünkü görüşme saat 16.00’da başladı.

Ben o saatte ana haberleri sunmak için Flash Haber TV’de oluyorum.

18.00’de başlayan ana haberler 21.00’e kadar sürüyor.

Bu nedenle görüşme ile ilgili analizlerimi gazeteye yetiştirmem çok zor, ayrıca normal günlerde o saatte baskıya girmiş oluyor.

Görüşme ile ilgili ayrıntılı izlenim ve yorumlarımı yarınki gazetede okuyabilirsiniz.

Ancak görüşmeden önce kendi YouTube kanalımda Özgür Özel’e “Bunları Erdoğan’a sorun, verdiği cevapları da kamuoyuna açıklayın” çağrısı yaptım.

Elbette bu soruların hepsi sorulamaz. Ancak asıl kastım Özgür Özel’in bu görüşmede konuşulanları, ilkinde olduğu gibi saklamaması gerektiğini vurgulamak.

İlk görüşme AKP’deydi ve Özel nezaket gereği “Sayın Erdoğan’ın ne söylediğini açıklamam doğru olmaz” demişti.

Ancak bu kez ev sahibi ve aynı nezakete gerek yok.

Özel’e “lütfen sorun” dediğim sorulardan bazıları şunlar;

1 Mayıs’ta Taksim’e neden izin vermediniz. Oysa ortada Anayasa Mahkemesi kararı vardı?

Bursa Valiliği, Hatay Valiliği’ne yazdığı yazı ile Yabancı Terörist Savaşçısı tanımını kullanarak bir teröristin gönüllü olarak ülkesine dönmek istediğini, bu kişinin gelip alınmasını ve sınıra bırakılması istedi. Bu teröre yardım ve yataklık değil midir?

Hep yeni anayasa diyorsunuz. Bu yeni anayasada ilk dört madde yerinde kalacak mı?

Yeni anayasa fikrinizdi demokratik sisteme dönüş var mı?

İktidarınızın ortaklarından Doğu Perinçek yurt dışına 300 milyar dolar kaçırıldığını açıkladı. Bu parayı geri getirmek için bir çalışmanız var mı?

Ekonomideki hatalar konusunda özeleştiri yapmayı düşünüyor musunuz?

PYD yakın bir gelecekte özerlik ilan ederse, buna karşı hamleniz ne olacak?

İsrail, Filistin halkına zulmederken ticareti neden kesmediniz. Uzun süre inkar ettikten sonra bu ticareti neden itiraf edip durdurdunuz?

Yumuşama ve normalleşmeden ne anlıyorsunuz? Benden istediğiniz bir şey var mı?

Gerçekten Batı’ya arkanızı dönüp, Bricks’e girmeyi düşünüyor musunuz?

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Bahçeli durumun kritik olduğunu mu gördü?

Ankara’da alçak bir suikast sonucu hayata veda eden Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş, önceki gün CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i ziyaret etmişti.

Ateş bu ziyaretten sonra, “Eşimin cinayeti ile ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan benimle görüşeceğini söylemişti, ama hâlâ haber yok” demişti.

Bu açıklamadan hemen sonra Saray’dan yapılan duyuru ile Erdoğan’ın Ayşe Ateş ile görüşeceği bildirildi.

Erdoğan’ın Ayşe Ateş ile görüşeceğinin açıklanması ise gözler doğal olarak bu konuda çok sert tavır alan Bahçeli’ye çevrilmişti.

Bahçeli konuya dün partisinin grup toplantısında girdi.

Ayşe Ateş’in adını vermedi ama “Cumhurbaşkanı istediği kişi ile görüşebilir” dedi.

“Gizli amaçların iç yüzüne ışık tutup, oyunları bozacak cesaret ve zekaya sahip olmalıyız. Macerayı akımlara kapılmaktan özenle sakınmalıyız” diyen Bahçeli, “Sayın Cumhurbaşkanımız doğal olarak herkesle görüşebilir, dinleyebilir, bizce mahsuru yoktur. Mahsurlu olan taraf aslı olmayan söylentileri, gemi azıya alması, fitnenin kamçılanmasıdır. Kaynayan dedikodu kazanının basıncını düşürmek alternatif yol olarak değerlendirilmeli. Maşayı değil tutan ve tutturan elleri de görmeliyiz” diye devam etti.

Aslında her zaman olduğu gibi Bahçeli’nin konuşmasını tercüme etmek gerek.

Kim fitne sokuyor?

Ne dedikodusu yapılıyor?

Maşa ne, maşayı tutturan kim?

Bahçeli, anlaşıldığı kadarıyla dışlanma ihtimalinden çok rahatsız.

Elinden ne gelir bilemeyiz artık.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Keneye karşı keklik

Yaz birden geldi havalar çok ısındı ya, Anadolu’nun bazı yerlerinden “kene” haberleri gelmeye başladı.

Özellikle Yozgat, Tokat ve Sivas’ta kene ısırması sonucu hayatını kaybeden insanlarımız var.

İzmirli bir dostum Tokat’ta önceki gün kene ısırması nedeniyle bir kişinin ölmesi üzerine beni aradı.

AKP’li bir bakanın geçmiş yıllarda çok komik biçimde keneden korunmak için “pikniğe giderseniz paçalarınızı çoraplarınıza sokun” sözlerini hatırlatarak “Kenenin tek temizleyicisi vardır o da kekliktir” dedi.

İzmirli dostum “söz konusu bölgelerde keklik avı çok yapılıyor. Hatta bunlarını çekip sosyal medyada yayınlıyorlar” dedikten sonra ekledi “Oysa yapılması gereken tek şey keklik avını tümden yasaklamaktır. Adı geçen şehirlerde çok sayıda kekliği doğaya salmaktır. Sonra da hayvancılık ile uğraşan insanlarımızı bilgilendirmektir. Çözüm bu kadar basit.”

OKURDAN MESAJ

Müşteriye IBAN vermeyip de ne yapacağım?

Maliye Bakanı biliyorsunuz kredi kartı kullanmak yerine müşteriye IBAN veren küçük esnafın peşine düşmüş ve halkı da “bu vergi kaçakçılarını ihbar edin, size ödül de var” açıklaması yapmıştı.

Yıllardır yazılarımı okuyan ve mesajlar gönderen, yakından da tanıdığım bir okurumdan bu konu ile ilgili mesaj aldım geçen hafta.

Öncelikle “aman sakın adımı verme, bunlar tehlikeli, canımı yakarlar” dedikten sonra bakın ne yazmış;

Değerli Can kardeşim; yıllardır pos cihazı kullandım ama özellikle pandemi sonrası hiçbir üreticiden, ithalatçıdan fatura alamaz hale düşünce iş değişti. Her ay pos makinası işlemleri yüzünden önce yüzde 18, sonra da yüzde 20 KDV ödemeye, bankaların artan komisyon ve 6 ayda bir güya yapılan bakım (!) masrafları yüzünden cihazı geri verdim. 3 bin lira kestiğim fişin 600 lirası KDV, yaklaşık 400 lirası da bankaya gidiyordu. Mecburen başladım IBAN vermeye. Yazdığın gibi böyle çarpık bir düzeni biz mi yarattık? 3 bin liralık  iş yapıyorsun sana 300 lira bile kalmıyor. İş mi hamallık mı? Yazıklar olsun. Sevgiler.

NOT: Geçen gün vergiciler dükkanları geziyorlardı, kapatıp, kaçtım.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Magandalığın böylesini görmemiştim

Haberi Sözcü gazetesinde okudum.

İlk tepkim “Haydi canım sen de olmaz böyle şey” dedim.

Haberin kahramanları artık günlük hayatımızda sıkça gördüğümüz magandalar.

Ama bunlar öyle böyle maganda değil.

Bir motosiklette giden iki kişinin arkasından, siren çalarak ambulans geliyor.

Ama bu iki maganda yol vermiyor.

Vermedikleri gibi bir de ambulansın önünü kesiyorlar.

Hışımla motordan inen bu iki manganda, ambulans şoförüne bağırarak “Ne malum hasta taşıdığın” diyor.

Ambulans şoförü belli ki iki bıçkın magandadan biraz korkuyor, “ambulans bu, içinde hasta olmaz mı?” diyor.

Ama magandalar inanmıyor, “aç kapıyı da göster” diye bağırıyorlar.

Hastayı yetiştirme telaşında olan ambulans şoförü ve paramedikler, çaresiz kapıyı açıp yatan hastayı gösteriyor.

Şimdi bu magandalara ne yapılır?

Muhtemelen gözaltına alınırlar ve serbest bırakılırlar.

Oysa bunları cinayete teşebbüsten yargılamak gerekmez mi?

NOT: Siren çalarak giden bir ambulansta ille hasta olması da gerekmez. Örneğin kalp krizi geçiren birine yetişmek için de gidiyor olabilir.