Birbiri ardına eşiklerin atlandığı son çözüm sürecinde iş asıl meselelere geldi. Mesela üniter yapı ve dil meselesi...
MHP, “Ana diller, kültür alanının olgusudur. Resmi dil ise, kamu alanının ve siyasal birliğin aracıdır. Türkiye’nin resmi dili Anayasal dili ortak dili Türkçedir” derken DEM Parti’nin yaklaşımı malum.
Bundan sonrası için kritik dönemece giriliyor. Birazdan bahsedeceğim Ahmet Türk’ün göreve iadesi dahi bu tartışmaların nasıl ilerleyeceğine bağlı olarak gelişecek.
Hatırlatayım, yılın son yazısıydı.
31 Aralık 2024 tarihli köşede şunları yazmıştım:
“İmralı için sabit bir heyet olup olmayacağı kararlaştırılmamış fakat yeni sürecin partilere anlatılması görevinde Ahmet Türk de rol alacak. Ahmet Türk’ün bir Belediye Başkanı hüviyetinde bu görüşmelere katılması ile hiçbir mevki-makam-yetki olmadan katılması arasında hem teamülen hem de protokol gereğince ciddi fark var. Gerçi İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, “10 yıl üzeri ceza aldı. Bu ceza varken nasıl dönecek?” diyerek kapıları kapatmış olsa da... Türkiye’de cezalar daha önce de bir anda bozuldu ve tekrar yargılama kapıları açıldı... Demem o ki, Ahmet Türk göreve iade edilirse ‘İmralı’ya gidecek’ yeni heyet de pekala değişebilir ve genişleyebilir.”
Şimdi o kapı açıldı. Ahmet Türk kayyum gerekçesi sayılan davadan beraat etti. Kimi yan suçlamaların da benzer akıbete uğraması muhtemel. Şimdi bir yargı yolu açılacak ve Ahmet Türk için göreve iade şartları oluşacak.
Bundan sonra çözüm süreci endeksli olarak Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer ve iddianamenin en zayıf suçlamalarının yöneltildiği Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar için de benzer bir süreç bekleyebiliriz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile üçüncü kez görüşecek olan İmralı heyeti de hem yasa düzenlemelerini hem af beklentisini dillendirecek. Bir de İmralı’ya gitmek için aylardır bekleyen gazetecilere ve Avrupa heyetlerine izin çıkmasını isteyecek.
Şartlı tahliyeler, dil meselesi, YPG entegrasyonu, terör örgütü PKK’nın silah bırakma takvimi...
Fragman bitti, film yeni başlıyor.
Liyakat meselesi
Yıl 2015...
Trabzonspor - Gaziantepspor maçının son dakikasında penaltı vermediği gerekçesiyle hakem Çağatay Şahan ve yardımcıları, Avni Aker Stadı’nda rehin tutulmuştu. Tam dört saat boyunca...
Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, “Yöneticilerime, sabaha kadar, ben gelene kadar o hakem, o stattan çıkmayacak’ dedim. Ama beni arayan o değerli insanın (Cumhurbaşkanı Erdoğan), ‘Hem Türkiye hem dünya genelinde büyük rezillik yaşamayalım. Ama yanlışların da hesabı sorulacak’ sözü üzerine ben de arkadaşları aradım. Bizi katleden şahısların, Trabzonlu’ya yakışan şekilde en ufak fiziki müdahalede bulunulmadan bu şehri terk etmelerine izin verdik” diye anlatmıştı olayı.
Bugünün TFF Başkanı Hacıosmanoğlu şimdi de FIFA Stadyum ve Güvenlik Komitesi’ne seçildi.
Liyakat gibi liyakat.
KÖŞENİN GÖZÜ

Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan. Siyasetimizde bir nevi polemiklerin figürü...
CHP’nin önceki lideri Kılıçdaroğlu’nu sert sözlerle eleştirmiş ve “Başarısız Bay Kemal 12 seçim kaybetti ama anahtar liste ile kendi seçtirttiği YDK’ya beni partiden ihraç ettirdi” demişti.
Sonra partiye döndü...
Aynı Özcan bugün de “mutlak butlan” ihtimaline karşı şunu diyor:
“O cunta Cumhuriyet Halk Partisi’ni yönettiği sürece ister bana ödül versin, ister beni disipline versin, bunlara aldırmadan, mahkeme böyle bir karar verirse Kemal Kılıçdaroğlu ve arkadaşları da ‘biz bu görevi kabul ediyoruz’ derse, ben bu siyasi cunta partinin başından gidinceye kadar Cumhuriyet Halk Partisi üyeliğimi istifa etmek suretiyle askıya alacağım”.
Sahi böyle bir durumda tutuklanmamış ve görevini icra etmeye devam eden diğer belediye başkanları ne yapar, aynı şeyi mi?
KÖŞENİN SÖZÜ
“Şu anda sana ihtiyaçları var ama olmadığında cüzzamlı gibi dışlarlar seni. Onların ahlakı, yasaları kötü bir espri gibi.” - Joker (Batman).