Fransa’nın eski cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy hapse girdi. Beş yıllık hapis cezasını Paris’teki bir hapishanede, tecrit koğuşunda bir hücrede çekecek.
Avukatlar tahliye talebinde bulundu. Yargının konuyu değerlendirmek için iki ayı var.
Bu sıradan bir olay değil.
2007-2012 arasında Fransa’nın Cumhurbaşkanlığını yapan Nicolas Sarkozy, Nazi işbirlikçisi Philippe Petain’den sonra hapse giren ilk Fransız lideri oldu.

Bu köşede gördüğünüz 10 metrekarelik bir alanda kalacak, özel bir muamele istemedi, ancak onun güvenliği düşünüldüğü için böyle bir formül bulundu.
Hücresini bir televizyonla (14,50 avro) ve bir buzdolabıyla (ayda 7,50 avro) donatabilecek.
Yani sürekli yalnız olacak...
Kaddafi’den aldığı parayla seçim kampanyasını finanse etmekle suçlanan Sarkozy, X’ten yaptığı paylaşımda, “Hiç şüphem yok. Gerçek galip gelecek. Ama bedeli ne kadar ağır oluyor” dedi.
Eski Cumhurbaşkanı cezaevine eşi Carla Bruni ile ele ele geldi.

Fransız Paris Match dergisi konuyu kapağına taşıdı. Florian Tardif imzalı yazıda çiftin o ana kadar birbirlerinden hiç uzak yaşamadıkları, uzakta olsalar bile, birkaç saat geçmeden mutlaka telefonda konuştukları belirtiliyor. Tardif, geçmişteki iddiaları da gündeme getiriyor: “2008’de, cumhurbaşkanı Carla’yla ilişkinin ‘ciddi’ olduğunu ilan ettiğinde, alaycılar bu ilişkinin belirli süreli olacağına bahse girmişti. 17 yıl sonra, hapislik sınavına rağmen, hâlâ bu tahminleri boşa çıkarıyorlar. Kocasının hapse girmesinden iki gün önce, mesajlarını iletmek için sık sık melodilerini kullanan şarkıcı, 2020’de kaydettiği ‘Séparés’ (Ayrılar) adlı parçasının ezgisi eşliğinde, ikisine ait değerli anılardan oluşan bir video yayımladı: Günleri sayılı olduğunda ayrılar ne yapacak? / İç çekişleri birbirine karışmadan nasıl uyuyacaklar?”
Sarkozy, salı sabahı, La Santé’ye götürecek arabaya binmeden önce, kızı Giulia’ya şöyle diyor: “Başını dik tutmayı unutma!”
NEDEN MONTE KRİSTO KONTU?
“Le Figaro” gazetesine yaptığı açıklamada Sarkozy, yanında okumak üzere iki kitap götürmeyi düşündüğünü söylemişti: “Monte Kristo Kontu” adlı iki ciltlik kitap ve Jean-Christian Petitfils’in Hz. İsa biyografisi.
Monte Kristo Kontu’nu okuyanlar, mesajın ne kadar anlamlı olduğunu anlayacaktır.
Düşmanlarının hazırladığı bir tuzakla suçsuz yere hapse atılan Edmond Dantés’nin 14 yıllık mahkûmiyetten sonra, felaketine neden olanlardan intikam almasını konu edinen ve Alexandre Dumas’nın kaleme aldığı kitapta olaylar 1815-1839 yıllarında Fransa, İtalya ve bazı Akdeniz adalarında geçer; her şeyi bilen, her şeyi gören ve her yerde olan bir anlatıcı tarafından aktarılır.
Ah Fransızlar, hapse girerken bile edebiyatla mesaj vermeyi ihmal etmiyorlar.
Bu sıralar ne kadar Fransızları konuşuyoruz değil mi?
Haftada bir değişen başbakanları, bitmeyen sokak eylemlerini...
Hatta yıldızı hızla sönmeye başlayan, görevinin bitmesine iki yıl olmasına rağmen yerine kimin geleceği şimdiden tartışılmaya başlanan Macron’un eşi Brigitte’in kadın olduğuna dair kanıt sunma ihtiyaçlarını.
Louvre Müzesi’ndeki 88 milyon euroluk büyük soygunu mesela...
‘Lupin’ dizisini merakla izlemiştim.
Assane Diop adlı karakter, eski Fransız kraliçesi Marie Antoinette’e ait bir kolyeyi Louvre Müzesi’nden çalarken, müzenin temizlik görevlisi kılığına giriyordu.
Güvenlik sisteminin tüm ayrıntılarını çözüp planladığı bir elektrik kesintisiyle, dakikalar içinde kolyeyi çalmayı başarıyordu.
Dizide olan, dizide kalmıyor anlaşılan.
Louvre Müzesi’ne girerken bizi 50 kez arayanlar, 7 dakikalık bu soygunu nasıl atladılar, anlaşılır değil.
Konuştuğumuz tüm konulara bakarken, bir entelektüel boyutu olduğunu görmemek mümkün değil, farkında mısınız?