Hafta sonu Barış Selçuk Ödülleri için aday olan meslektaşlarımızın haberlerini değerlendirmek üzere bir grup gazeteci İzmir’deydik. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı ile de bir araya geldik.

Biliyorsunuz CHP’li belediyeler, merkezi yönetimden yeterince destek alamadığı için ciddi sıkıntılar yaşıyor. İzmir’in özellikle su sorunu büyük. Bunu çözmek için projeler üzerinde çalıştıklarını söyleyen Başkan Cemil Tugay, kamunun gelirinin çarçur edildiği ve hesap sorulmadığı sistemin kökten değişmesi gerektiğini belirtti.

Yeni bir çalışma sistemine geçtiklerinden de bahsetti. İlginç bulduğum için köşeye taşımak istedim. Cemil Tugay, New York’un eski belediye başkanı Michael Bloomberg ile bir araya geldiklerinde öğrendiği bir sistemi hayata geçirmişler. 10 gündür 80 kişi aynı ofisi kullanmaya başlamış. Tugay, belediye bünyesinde makam odası uygulamasını tamamen kaldırmış. Yani kendi makam odası dahil olmak üzere üst düzey yöneticilerin hiçbirinin özel odası bulunmuyor. Uygulama kapsamında oluşturulan yaklaşık 900 metrekarelik yeni açık ofis alanında, Başkan, Genel Sekreter, Genel Sekreter yardımcıları, daire başkanları aynı ortamda çalışıyor. Kurumda makam odaları ve sekreterlik düzeni bulunmuyor; tüm yöneticiler aynı ortak salonda, birbirine yakın konumlandırılmış masalarda çalışıyor.

Masaların altında çöp kutusu yer almıyor; çalışanlar atıkları ayrıştırma noktalarına götürüyor. Çay ve kahve servisi yapılmıyor; herkes içeceğini ortak alanlardan kendisi alıyor. Ziyaretçiler ve özel görüşmeler için beş ayrı görüşme odası bulunuyor ve bu odalar belirli zaman sınırlamalarıyla kullanılıyor.

Peki neden?

Başkan Tugay, bu düzenlemeyle hiyerarşik yapıyı azaltmayı, iletişim ve karar süreçlerini hızlandırmayı, şeffaflığı artırmayı ve işbirliğini güçlendirmeyi amaçlıyor. Yeni sistem, belediyede hem yönetim ekibiyle hem de birimler arası süreçlerle ilgili anlık iletişim ve hızlı erişimi sağlamayı da hedefliyor. Türkiye’de yerel yönetimler arasında bu ölçekte “makam odası olmayan yönetim modeli”nin ilk örneğiymiş. Personel ve yöneticilerin tüm günlük çalışma akışları, toplantıları ve koordinasyon görüşmeleri ortak alan içinde yürütülüyor.

★★★

Ayrıca Microsoft’un Türkiye genel müdürüyle bir araya gelmişler. İzmir Büyükşehir Belediyesi, “Yapay Zeka Strateji Belgesi” hazırlıyor. Bu belge; belediye hizmetlerinde yapay zekâ teknolojilerinden daha yaygın ve sistematik biçimde yararlanılmasını, kentin sorunlarının teknoloji ile çözümüne dönük bir yol haritası oluşturulmasını hedefliyor. Bu amaç doğrultusunda “Yapay Zeka ve Akıllı Şehirler Müdürlüğü” kurulmuş. Başkan Cemil Tugay, geçtiğimiz günlerdeki bir etkinlikte Microsoft Türkiye Genel Müdürü Levent Özbilgin ile görüştü.

Bu yenilikle, yapay zeka teknolojisinden saatler süren toplantılara katılma, özet çıkarma, rapor oluşturma, eksik veya yanlış bilgilerin tespiti noktasında yararlanabileceklerini belirtiyorlar. Bu anlamda bir model üzerinde çalışılması planlanıyor.

Günümüzde birçok şirketin bu teknolojiyi kullandığı biliniyor. Toplantıyı yapay zeka dinliyor, özet oluşturuyor, kararları sınıflandırıyor, riskli noktaları belirliyor, yöneticinin kaçırdığı bilgileri raporluyor, yapılacak işleri otomatik olarak görevlere dönüştürüyor.

Buna ‘AI Meeting Delegate’ deniyor. Yapay zeka, saatlerce süren toplantıları 5 dakikada özetliyor, tüm konuşmayı hafızasında tutuyor, her konuşmacıyı ayrı ayrı takip edebiliyor, önceki söylemleriyle anında doğrulama yapabiliyor, kararları kategorize ediyor, yöneticinin iş yükünü yüzde 30–50 azaltıyor. Başkan Tugay gerekli altyapının oluşturulmasının ardından böyle bir modelin hayata geçirileceğini belirtiyor. İlk kez bir belediyede uygulanacak. Diyelim ki Başkan her toplantıya yetişemiyor, başkanın yapay zekâsı onun yerine yetişemediği toplantıya girecek.

Umarım merkezi hükümet ile yerel yöneticiler de yapay zekalı toplantılarda bir araya gelirler. Normal zekalar gibi belki yapay zekalar kutuplaşmaya düşmeden sorunu hallederler.

Sosyal medyaya 16 yaş sınırı 

AP Genel Kurul oturumu Strazburg’da yapıldı. 16 yaşından küçüklerin çevrimiçi ortamda korunmasına yönelik önlemleri içeren önerge oylandı, 483 evet oyuyla kabul edildi. Önergede, “Ebeveynlerin çocuklarının dijital varlıklarını yönetmelerine ve yaşa uygun çevrimiçi etkileşimi sağlamalarına yardımcı olmak için parlamento, sosyal medyaya, video paylaşım platformlarına ve yapay zeka destekli uygulamalara erişim için uyumlu bir AB dijital asgari yaş sınırı olan 16’yı teklif ediyor” denildi.

Bence biz de bu konuyu tartışmalıyız.

Hatta daha ileri gideyim, hepimiz için ekrana bakma süresine kısıtlama getirilsin.

O ekrana sürekli bakarak çok şey kaçırdığımızı düşünüyorum.

Gazetecilik suç değildir

Tutuklu bulunan gazeteci Fatih Altaylı, Youtube kanalında yaptığı yorumlardan dolayı ‘Cumhurbaşkanını tehdit’ suçlamasıyla hakim karşısına çıktı. 5 aydır Silivri’de tutulan gazeteci 4 yıl 2 ay hapis cezasıyla cezalandırıldı. Üstelik adli kontrol hükümleri yeterli olmadığı için tutukluluk hali devam edecek.

Bir başka gazeteci, Merdan Yanardağ, casusluk suçlamasıyla içeride yatıyor. Kanalı TELE 1’e kayyım atandı, arkadaşlarımız TELE 2’yle olan bitene direniyor.

Nice gazeteci sorguya çağrılıyor, cezaevine giriyor, çıkıyor, en iyi ihtimalle fikrini beyan eden işsiz kalabiliyor.

Sözüm ona Türkiye’nin demokratikleştirilmesinin konuşulduğu bir zamanda gazeteciler bedel ödüyor.

İktidarın istediğini söylüyorsanız, ne siyasetçi olmanızın bir riski var, ne de gazeteci olmanızın.

Hatta bir eli yağda, bir eli balda bir hayat sürebiliyorsunuz.

Diğer tarafta her gün hakkımda bir soruşturma açılmış mı diye, e-devlet’inizi kontrol etmeniz gerekiyor. Ya da işsiz kalma riskiniz çok yüksek. Çalışabileceğiniz sınırlı sayıda alan var.

İçeri atılan her gazeteci, dışarıda kalana korku salmak için.

Gazetecilik kamu yararı için yapılır. Kamu, yararını istediği sürece bu meslek sürecek, belki online, belki kağıt, belki ekranda.

Bugünler de geçecek ve bugünleri yazacak çok gazeteci olacak.

Yaşananlar, tarihin sayfalarında yerini bulacak.

Tüm meslektaşlarımızın en kısa sürede özgürlüğüne kavuşmasını diliyorum.