Bu hafta biraz değişiklik olsun aşktan bahsedelim.

Aşk kelimesi ArapçaAşaka” kelimesinden türemiş. Aşaka, sarmaşık demekmiş. Aşıkların, sarmaşık gibi birbirlerine dolanarak yaşamak istemelerinden almış bu ismi.

Aşkın tanımı herkes için farklı olsa da iki insan arasında çok güçlü bir bağ kuran, duygusal ve fiziksel bir çekimdir. Oysa, kalbimizi sanki dışarı fırlatıp atacakmış gibi çarptıran, içimizde fırtınalar koparan, o olmazsa yaşayamayacakmışız gibi hissettiğimiz duygular aslında sadece hormonlarımızın eseriymiş.

★★★

Hani sevgiliyi görünce gözlerimizin içi güler, kalbimiz hızla atar, ellerimiz terler ya... Sorumlusu: Feniletilamin! Beynimizin salgıladığı bu kimyasal, her şeyin yolunda olduğu duygusunu yaratıyormuş. Kişinin kendini heyecanlı, mutlu ve enerjik hissetmesine neden olan ve vücutta doğal olarak üretilen bu kimyasal, aşık olunduğunda artıyormuş. Vücutta bulunan diğer kimyasalları da tetikleyerek kalp atışlarının hızlanmasına, ellerin terlemesine ve genel bir coşku hissine yol açıyormuş.

Yani, feniletilamin aşkın ilk aşamalarında yaşanan o fiziksel ve duygusal belirtilerin sorumlularından biriymiş. Aslında bu hisleri hissetmeniz için illa aşık olmanıza gerek yok. Düzenli fiziksel aktivite, özellikle yoğun egzersizler ve bitter çikolata vücuttaki feniletilamin üretimini artırıyormuş.

Sabahtan akşama kadar onu düşünüp yerinizde duramaz, yemek yiyemez, uyuyamazsınız ya... İşte bunun sorumlusu da: Dopamin! Ayrıca doğal kilo kontrolü de sağlıyor! Aşık olunca vücudumuzdaki dopamin seviyesi artıyor ve şizofren hastalarında bulunan hormon seviyesine yaklaşıyormuş! Yani aşık olunca biraz da şizofreni hali yaşıyoruz. Şimdi Sezen Aksu’nun “İkili Delilik” şarkısı daha bir anlamlı geldi, değil mi?

Güneş ışığı, müzik dinlemek, iyi bir uyku, sağlıklı beslenme ve spor da vücuttaki dopamini artırıyor ve sizin mutlu hissetmenizi sağlıyor.

Aşk, insan beynindeki muhakeme ve yargılama merkezini de devre dışı bırakıyormuş. Bu yüzden aşık olan kişiler, karşılarındaki insanın olumsuzluklarını fark edemiyormuş. “Aşkın gözü kördür” sözünün bilimsel kanıtı da bu demek ki!

★★★

Bir başka bilgi de şu: Beynin, başkalarıyla aramızdaki farklılıkları fark eden mekanizması aşk sırasında devre dışı kalıyormuş. Bu yüzden aşık olduğunuz kişiyle aranızda bir ayrım yapamıyorsunuz; onu kendiniz gibi görüyorsunuz. “Ruh ikizi” dediğimiz şey bile aslında sadece hormonlardan ibaretmiş.

En çok da Oksitosin hormonunu sevdim. Bu hormon, tek eşliliğin ve sadakatin sebebiymiş. Yıllardır erkekleri sadakatsizlikle suçladık; meğer sebep oksitosin eksikliğiymiş. Erkekler yine kolayca paçayı kurtardılar!

Çikolata, avokado, muz, çilek gibi meyveler ve yeşil çayın vücuttaki oksitosin seviyelerini artırdığı düşünülmektedir. Ayrıca düzenli spor. Bunlar, eşinizin vücudunda oksitosin eksikliğini giderebilir.

★★★

Eğer aşk acısı çekiyorsanız, bu hormonların salgılanması 6 ay ile 3 yıl arasında azalıyormuş. Yani biraz sabır! Ne kadar zor da olsa aşk acısı hormon seviyenizin düzenlenmesiyle geçiyor.

Bana sorarsanız, bütün yan etkilerine rağmen aşık olmak çok güzel. Gerçekten insanı başka bir dünyada yaşıyormuş gibi hissettiriyor.

Aşktan öte ne var derseniz, özgürlük derim. Eğer aşkınız özgürlüğünüze engelse, ona değmez. Aşktan vazgeçilir, ama özgürlük feda edilmez. Victor Hugo’nun dediği gibi: “Aşk uğruna gerekirse hayatımı veririm. Fakat özgürlüğüm uğrunda aşkımı da feda ederim.”