En zenginin ziyafet sofrasından en fakirin kuru ekmeğine eşlik eden zeytin, yüzyıllardır her sofrada kendine bir yer bulmuş, tarih boyunca insanlık için önemli olmuştur. Ne bir lüks ne de bir yoksunluk sembolüdür.
Antik Yunan’da barışın simgesiydi. Hz. Nuh’un gemisinde karaya ulaşıldığının habercisi oldu. Anadolu’da ise sofraya konan bir nimettir, hep bereketle, yaşamla özdeş tutulmuştur.
Zeytin ağacı dayanıklıdır. Susuz kalır ama küsmez. Taşlı toprakta büyür, yerini yadırgamaz. Yüz yıl geçer, hâlâ oradadır. Hatta bazı yerlerde zeytin ağacına “ölmez ağaç” derler. Çünkü gerçekten de yüzlerce yıl yaşayabilir.
Anadolu’da zeytin ağacının değeri bambaşkadır. Asırlık ağaçlar vardır, köylü “benim dedemden kalma” der, sevgiyle anlatır. Ağacın gölgesinde düğün yapılır, altında sohbet edilir, dalından koparılan zeytinle kahvaltı edilir. Kimseye yük olmaz ama meyvesini, yaprağını, gölgesini herkese verir.
★★★
Zeytin sadece geçmişin hatırası değil, bugünün de nimetidir. Zeytinyağı, dünya çapında “altın sıvı” olarak bilinir. Yani altın için toprağı kazıp doğayı kirletmeye gerek yok; gerçek altın zaten zeytinliklerde vardır.
Zeytinyağı öyle bir ürün ki öncelikle sağlık açısından kalbi korur, damarları korur, kötü kolesterolü düşürür, bağışıklığı güçlendirir. Cilt için de harikadır. İçten dışa iyi gelir insana. Doğaya gelince... Zeytin ağacı kuraklığa dayanıklıdır, suyu az ister ama toprağı çok güzel tutar. Erozyonu önler, bulunduğu bölgenin doğal dengesini korur. Yani sadece meyve vermekle kalmaz, doğayı da besler, korur. Çevre dostudur.
★★★
Zeytin ağacı binlerce yıldır Akdeniz’in ortak dilidir. Ama ne yazık ki bugün dünyada zeytin denince akla önce İspanya, İtalya ve Yunanistan geliyor. Çünkü bu ülkeler zeytini ciddiye alıyor; teknolojisini geliştiriyor, markasını yaratıyor. Onlar biliyor ki zeytin sadece bir tarım ürünü değil, aynı zamanda ekonomi, ihracat ve prestij meselesidir.
Türkiye, zeytinle iç içe yaşayan bir ülke olmasına rağmen, ne yazık ki zeytine gereken önemi ve değeri veremedi. Bugün yaklaşık 190 milyon zeytin ağacımız var. Bu sayı bizi, İspanya’nın ardından dünya sıralamasında ikinci yapıyor. Sofralık zeytin üretiminde de Türkiye, dünyanın en büyük üreticileri arasında. Aslında çok daha iyi olabiliriz ve olmalıyız da.
İtalya ve Yunanistan’da asırlık zeytin ağaçları kutsal gibi korunuyor. Turizm rotalarına dahil ediliyor. Coğrafi işaretli zeytin ve zeytinyağları dünya pazarında değerli birer kültür ürünü olarak satıyor. Bu ülkeler zeytinliklerini sadece korumuyor, yaşatıyor. İtalya’da 500 yaşını geçmiş zeytin ağaçları bireysel koruma statüsünde, kesilmesi değil budanması bile izne tabi. Yunanistan’da devlet, zeytinliklere dokunanı ciddi para cezalarıyla karşı karşıya bırakıyor. Bazı bölgelerde zeytin ağaçları “milli miras” olarak ilan edilmiş durumda. İspanya’da devlet destekli kooperatifler hem çiftçiyi koruyor hem kaliteyi denetliyor. Öyle ki, bir zeytinliğe zarar veren şirket ya da şahıs yalnızca çevreyi kirletmekten değil, kamu malına zarar vermekten de yargılanabiliyor.
★★★
Türkiye’de de 3573 sayılı Zeytincilik Yasası ile yasal koruma vardı. 3573 sayılı Zeytincilik Yasası’na göre, zeytinlik alanlarda sanayi, maden, enerji gibi faaliyetler yapılamazdı. Bu yasa, zeytinlikleri kesilmekten, sökülmekten, yok edilmekten koruyan temel güvenceydi.
Ancak mecliste kabul edilen son düzenlemeyle zeytinlik alanlarda artık “kamu yararı” bahanesiyle maden çalışması yapılabilecek. Üstelik bu yatırımları yapan şirketlere “taahhüt verilirse” ağaçları taşıma ya da kesme izni de verilecek. Bu çok ciddi bir değişikliktir. Yani zeytin ağaçları kesilecek, sökülecek, yerinden edilecek. Sözde başka bir yere taşınacak.
★★★
Peki, bir zeytin ağacı yerinden sökülüp başka yere dikilince aynı kalır mı?
Zeytin öyle bir ağaçtır ki toprağıyla, rüzgârıyla, güneşiyle yaşar. Kökü taşınmaz. Bir ağacı yerinden taşımak, aslında onu öldürmek demektir. Yüzlerce yıl ayakta kalan bu ağaçları sökmek, sadece ağacı değil, o bölgenin doğasını, geçimini ve kültürünü de yok etmek anlamına gelir.
Bugün “kamu yararı” adıyla verilecek bir izin, yarın binlerce ağacın yok edilmesi anlamına gelebilir. Bu karar sadece bir tarım meselesi değildir.
Zeytinlikler sadece meyve veren tarlalar değil; aynı zamanda atadan kalma mirastır. Bu yüzden de korunmaları bir lüks değil, zorunluluktur. Ona dokunmak, sadece bir ağaca değil, geçmişimize, kültürümüze, geleceğimize dokunmaktır. Bu yüzden zeytin ağaçlarımıza sahip çıkmalıyız. Sahip çıkarsak, sadece soframız değil, geleceğimiz de bereketlenir.