Ben demiyorum Sayın RTÜK.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2024 raporu söylüyor.

3 Mart’ta yayımlanan raporda, ailesi yanında en temel ihtiyaçları dahi karşılanamayan ve ailesinden alınma riski bulunan 272 bin 348 çocuk bulunduğu belirtiliyor. Geçici yardımlarla 252 bin 348 çocuk, ailesinin yanında destekleniyor.

Düşünün ki, 4 milyon 87 bin 785 hane –dikkat kişi demiyorum, hane- destek almadan elektrik faturasını dahi ödeyemiyor.

2024 yılında devletin yaptığı sosyal yardım harcaması 491 milyar 700 milyon lira. Bu da bir önceki yıla göre yüzde 61 artışa işaret ediyor.

Milyonlar, yardım almadan evine gıda sokamıyor. Barınamıyor, doğalgazını yakamıyor, çocuğuna bakamıyor.

TÜİK, ilk iki ayda toplam TÜFE artışını yüzde 7.42 olarak açıklıyor. DİSK-AR’a göre enflasyon nedeniyle emekçilerin iki aylık kaybı 101 milyar lirayı aştı.

Net 22 bin 105 Lira asgari ücret alan bir emekçi, iki ayda enflasyon sebebiyle 1640 lira kaybetti.

Herkes kredi kartlarına yükleniyor.

Tabii hala limitiniz ve iptal edilmeyen bir kredi kartınız varsa.

Çünkü borç dosyaları adliyelere sığmıyor.

Ocak 2025 sonu itibarıyla bireysel kredi ve kredi kartı borcunu ödememiş gerçek kişilerden borcu devam eden kişi sayısı 3 milyon 977 bin 310 kişi.

Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nin raporu, Ocak 2025 itibarıyla bireysel kredi kartlarını da içeren bireysel kredilerde tasfiye olunacak alacakların bir önceki yıla göre yüzde 174 artış ile 148 milyar lira olduğunu söylüyor.

Yani aşırı yoksuluz.

Hatta büyük bir kesim sadece aç kalmamak için yaşıyor.

Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu “Kilo vermenin iki yolu var. Hareket edeceksiniz, midenizi tam doldurmayacaksınız” demiş.

Bir halk sözünüzü dinliyor sayın Sağlık Bakanı.

Midesini tam doldurmuyor, dolduramıyor.

Yalnız herkesin her dediğini yapamıyor maalesef. Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Diyanet TV’de sahurda avokado yenmesi önerildi ya onu yiyemiyor.

Avokado, ayıptır söylemesi tanesi en az 50 lira. İyisini isterseniz cebinizden 70 lira çıkarmak durumundasınız.

Düşünün!

Sadece Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2024’te 491 milyar 700 milyon lira destek sağlıyor, yine de yoksulluğu çözemiyor.

Hangi işi yaparsanız yapın, aşkla ve sevgiyle yapın!

Bugün ‘Apolitik’ soruları Çanakkale Belediye Başkanı Muharrem Erkek yanıtladı.

- Güne başlarken bir ritüeliniz var mı?

Güne erken saatlerde başlamayı seviyorum. Çoğunlukla 6.30 civarında uyanmış oluyorum. Çanakkale’nin sakin bir köyünde yaşıyoruz. Sahilde yürüyüşle ve can dostumuz köpeğimiz ile güne erkenden başlamak da iyi geliyor.  Bahçemize gelen kedilerimizle ilgileniyorum. Bir kahve içerken, 15 dakika bile olsa mutlaka bir şeyler okuyorum. Daha sonra oğlumu okuluna bırakıyorum.

Muharrem Erkek, bizimle çocukluk fotoğrafını paylaştı. 

- En son hangi kitabı okudunuz?

Cesare Beccaria, Suçlar ve Cezalar Hakkında. Büyük hukukçu Prof. Dr. Sami Selçuk’un harika çevirisiyle. Bir diğeri de Ahmet Ümit’ten Yırtıcı Kuşlar Zamanı. Bir solukta okuyup bitirdiğim bir kitap oldu.

 

- En son hangi filmi izlediniz?

Oğlum Aslan, Recep İvedik filmlerini çok seviyor. En son ailece bir Recep İvedik filmi izledik.

- En sevdiğiniz ses ne sesi?

Denizin sesi ve oğlumun sesi. Her ikisini de izlemek ve dinlemek çok huzurludur, keyiflidir.

- En çok dinlediğiniz üç şarkı?

Jazz ve klasik müzik dinlemeyi severim. Ama bu sıralar, çok yakında kaybettiğimiz Edip Akbayram’ı da sık sık dinliyorum.

- Türkiye bir şarkı olsa hangisi olurdu?

Selami Şahin “Ya seninle ya sensiz”, Müzeyyen Senar “Benzemez Kimse Sana”,

Ayten Alpman “Memleketim”.

- Aşka inanır mısınız?

Aşk olmadan yaşanır mı! Hatta yalnız iki kişi arasındaki aşktan ziyade, sevgiyle, aşkla yapılan her şeyin daha da güzelleştiğine inanırım. Hangi işi yaparsanız yapın, aşkla ve sevgiyle yapın!

- Kırmızıçizginiz nedir?

Ailem kırmızıçizgimdir.

- En sevdiğiniz yemek?

Ablamın el açması böreği, yaprak sarma, kuru fasulye, zeytinyağlı pırasa ve dolma. Hepsini de seve seve yerim.

- Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?

Yok. Hiç yemek seçmem.

- Sizi ne heyecanlandırır?

Başarılı olmak ve yeni fikirler. Emeğimin ve beklentilerimin karşılığını almak. Bunlar beni hem çok heyecanlandırır hem de daha çok çalışmaya teşvik eder.

- Yağmur mu, güneş mi?

Güneş tabi ki. Güneş aydınlık demek, enerji demek, sıcaklık demek. Daha pozitif bir hissi olduğunu düşünüyorum. Ama aslında her ikisi de yaşamın kaynağı.

- Güz mü, ilkbahar mı?

İlkbahar, umudun habercisi, özgürlük, tazelenme ve yeniden doğmak demek bana göre. Doğa uyanıyor ve çok daha güzel bir görüntüye bürünüyor.

- İnsanlarda en sevmediğiniz üç hareket?

İyi niyetin ve güvenin istismar edilmesi.

Herhangi bir kimsenin küçük görülmesi ya da ötekileştirilmesi.

Saygısızlık.

- Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa kime, ne söylersiniz?

Babamı kaybettiğimde çok uzun süren bir sorgu duruşmasındaydım ve yanında olamadım. Son anlarında yanında olmak ve ona bir şeyler söylemek isterdim.

Anneme de, onu çok sevdiğimi daha çok söylemiş olmayı isterdim.

- Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız?

Bol bol kitap okuyup, doğa yürüyüşü yapardım. Harika bir üç gün olurdu. Emeklilikte bol bol yapacağımız işlerden.

- Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak istersiniz?

Yine kendim olmak ve yine avukat olmak isterdim.

- Herhangi bir enstrüman çalar mısınız?

Küçükken flüt çalardım. İyi derecede çalabildiğim bir enstrüman yok ama çok isterdim. Bir ara çocukların piyanosunda çalışıyordum. Nadiren de olsa hala deniyorum.

- Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?

Ailemle, sevdiklerimle herkes gibi uzun bir ömrüm olsun isterim. Ama daha çok, yaşamış olmaktan mutlu hissederek ayrılmak isterim bu dünyadan. İç huzuruyla, “bu hayatı güzel yaşadım” diyebilmek isterim. Herkesin bu dünyaya bir gelme nedeni varsa bu amaca hizmet etmiş olabilmeyi isterim. Ve hem fiziksel hem akıl sağlığım yerindeyken, sevdiklerimle hala mutlu masalarda buluşabiliyorken ayrılmayı dilerim.