Nasıl ölçmüşlerse ölçmüşler; gazetelerin okunma oranı, bayram tatillerinde yarı yarıya düşüyormuş…

Peki, neden? Zamanı mı yok kimsenin?

Bana göre gerekçe başka...

Artık her ne kadar eski tadı kalmasa da “bayram”ın coşku, şenlik, neşe, sevinç günleri olduğunu düşünüyor insanlar...

Bu nedenle de bu özel günlere hüzün ve öfke katmak istemiyor kimse...

Gerekçe bu kadar basit aslında!

Çünkü hangi gazeteyi açsanız trafik kazası; ölen, yerlerde yatan insanların fotoğrafları...

Televizyonların haber bültenleri, daha da beter...

★★★

Siyaset, hiç çekilmez! 

“Cumhurbaşkanı onu dedi, Bahçeli bunu dedi, Özgür Özel şöyle yaptı” yazıları kabak tadı verir bayramlarda... 

“Falan parti heyeti filan partiye gitti de; lafı gediğine şöyle koydu” haberleri, yapmacık tavırlar, sahte kucaklaşmalar...

Mideniz bulanır!

★★★

Magazin size göre değildir...

Sporla işiniz olmaz...

Polis, adliye haberlerinden kan damlar!

“İnsana dair” yazmaktır en kolayı; onu da yıllardır yaza yaza tüketmişsinizdir zaten...

★★★

Peki; ne yapacaksınız böyle günlerde?

Yazmayacaksınız!

Bilgisayarı kapatıp kendinizi sokağa atacaksınız...

Yakan güneşte kavrulana ve ter içinde kalana dek adımlayacaksınız terk edilen kentin size kalan kaldırımlarını...

Elinizdeki suyu, susuzluktan bitap düşmüş kedilerle köpeklerle paylaşacaksınız...

Bir simit alıp serçeleri doyuracaksınız...

Normal günlerde koşturmaktan görmediğiniz, önünden geçip gittiğiniz gülleri koklayacaksınız...

★★★

Kim bilir belki de...

Tanıdık tek bir kişinin bile kalmadığı çocukluğunuzun sokağına düşecek yolunuz...

Artık size ait olmayan bir evin pencerelerine bakıp geçmişten bir şeyler yakalamaya çalışacaksınız...

“Hadi; oğlum bırak topu da gel artık... Baban gelecek birazdan, bak daha ödevlerini bile yapmadın” diye seslenecek anneniz...

O sırada komşunuz Tülin Abla yan pencereden hınzırca göz kırpacak, “Keyfine bak, sakın gitme” dercesine... 

Ve siz artık geçmişte kalan o izleri yakalamak isterken zaman tünelinde, birden bir el konacak omzunuza...

Yumuşaklığını anımsadığınız ve kime ait olduğunu asla unutmadığınız bir el!

“Altan abi...”

Telaşla döneceksiniz arkanıza; bunun da bir hayal olmadığını anlayıp sevineceksiniz… Yanında her zamanki gibi “mahallenin en güzel ikinci kızı” Nurten ablayla birlikte gülümseyecekler gözlerinin içine bakarak!

Hem de geçen 50 küsür yıla rağmen!

“Birinci güzel” kim miydi?

Söyler miyim? Bana kalsın!

★★★

Gazoz kapaklarıyla “yılan” oynadığınız asfalt, park halindeki arabalar tarafından kuşatılmış olacak...

Yine hafif bir yel esecek Çamlıca’dan... Hoş bir ezgi dolduracak kulağınızı, Sevim teyzenin pikabından yükselen... Sonra Müzeyyen olacak her yer:

“Benzemez kimse sana… Tavrına hayran olayım…”

“Çıngıraklı” dondurmacı geçecek, çıngırağını çalarak... Kankanız Çankırılı Mustafa gelecek sonra... Oturduğunuz duvara ilişecek, elindeki çekirdekten koyacak avucunuza...

Sevdiği ama bir türlü açılamadığı kızı anlatacak!

★★★

Emin olun bayramda “okumak” sizin için ne kadar zorsa...

En az o kadar zordur “yazmak...”

Geçmişe gidersiniz; gider de gelemezsiniz!

Tayfun daha vurulmamıştır mesela… Sait de işkenceden nasibini almamış…

Elinizdeki suyu dökersiniz sıcaktan kavrulan asfalta; buhar bile çıkmaz!

O kadar “yok” olmuştur geçmiş; kendisinde yaşayanları da alıp götürmüştür giderken...

Evinize bakarsınız son kez, annenizin sizi çağıran sesini yeniden duymak istersiniz...

Duyamazsınız!

★★★

O günden bugüne kalan tek gerçek ise; Altan abi ile mahallenin en güzel ikinci kızı Nurten abladır…

Gözlerinizi kaçırırsınız gözlerinden…

Çaktırmamaya çalışarak, ağlarsınız…

★★★

Bayramınız kutlu olsun

Kesmeyin, okutun!

Kurban kesmeyin…

O parayla çocuk okutun.

Bilirim ki böyle kutsal bir nedenle kurban kesmezseniz, Allah size de…

Bu yazıyı yazdığım için bana da günah yazmaz!

Yazarsa da sizin günahınız benim olsun.

Yeter ki özellikle kız çocukları okusun!

Hapishanedeki dostlara!

Kim olursanız olun, nerede yaşarsanız yaşayın zor şeydir bayram geldi diye mutluymuş gibi yapmak.…

Hele hapisteyseniz..…

Dört yanınız duvarsa..…

Güneş yoksa..…

Bütün dünya terk ettiyse sizi…

Ve haksızlığa uğradıysanız bir de…

İftiraya kurban gittiyseniz.…

Karanlık beyinlerin karanlık planları yüzünden karartılmışsa hayatınız,

Ve karınız geliyorsa aklınıza, kocanız ya da..…

Çocuğunuz, koklamaya doyamadığınız.

Ananız, babanız…

Ve bağıramıyorsanız çığlık çığlığa, “Ben masumum ulan alçak herifler” diye…

Ya da bağırıyor da… Duyuramıyorsanız…

Tesadüfen bu yazı geçtiyse elinize..…

Bilin ki kardeşlerim; hayatınızda hiç olmadığınız kadar kalabalık bir yerdesiniz!

Sizi seven ve özleyen, sizin için mücadeleden vazgeçmeyen milyonların gönlündesiniz çünkü…

Kumpasa kurban giden tüm yurtseverler…

Bayramınız kutlu olsun!

Bilin ki sizinle birlikte artık biz de mahkumuz!