20 Nisan 2020 tarihli KORKUSUZ’da yazmıştım...

Ama...

Kısaca bir kez daha hatırlatayım:

Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), 1923’te Cumhuriyet Halk Fırkasını (Partisi) kuran Gazi Mustafa Kemal’e (Atatürk):

“Bu partinin doktrini yok Paşam” deyince...

Gazi Mustafa Kemal:

“Bu bir halk fırkası çocuk” dedi gülümseyerek ve devam etti: “Halk fırkalarının doktrini olmaz; olursa da donar kalır...”

(Ş. Süreyya Aydemir. İhtilalin Mantığı... Sayfa 113).

Kurucu iradenin:

“Bu bir halk fırkası, halk fırkalarının doktrini olmaz; olursa da donar kalır” diyerek sürekli dinamizm ve değişim önerdiği CHP...

Ecevit’in genel başkanlığının ilk yıllarında (1973 ve 1977 seçimleri):

Kitle partisi olarak başarılı 2 seçim geçirdi...

12 Mart 1971 muhtırasının alt üst ettiği siyasi yelpaze...

Liberal laik demokrat Süleyman Demirel’i:

Siyasal İslamcı MSP...

Abartılı (“Gerici” demek istemedim) muhafazakâr demokrat DP...

Ve...

Radikal milliyetçi MHP ile koalisyon hükümeti kurmaya (2. MC) mecbur bıraktı (1977) ...

Bu “radikal sağcı” siyasi yapılaşmayı seçimle yıkamayacağını anlayan CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit:

1978 yılı 5 Ocak günü:

AP’den transfer ettiği 11 milletvekilinin on birine de (Dünya siyaset tarihinde öylesine ayıplı bir hükümet asla kurulmadı) bakanlık verdi...

Ve...

3. Ecevit Hükümetini kurdu...

Ecevit o güne kadar CHP’yi kitle partisi olarak tutmayı başarmıştı...

Hatta...

1973 seçimlerinden sonra Siyasal İslamcı iş dünyasının temsilcisi...

Ancak...

Atatürk ilke ve inkılâplarının karşıtı MSP ile ortak olduğu hükümetin başbakanı olarak da yine sol ideolojiye kapılmamıştı...

3. başbakanlığı döneminde ise...

Radikal sağcı 2. MC Hükümetinden intikam almak istermiş gibi:

Uyguladığı solumsu (Meselâ ATAŞ Rafinesi ve benzeri pek çok küresel şirketin özelleştirilmesi) ekonomi politikalarıyla...

CHP’yi kitle partisi olmaktan çıkardı:

Sol bir ideoloji partisine dönüştürdü...

Solun bittiği gün...

12 Eylül 1980 askeri darbesi yapıldığında halkın %75’i “solculuktan nefret eder” hale gelmişti...

Çünkü...

Her 100 kişiden 75’inin gözünde CHP, “Doktriner bir sol” parti idi...

1987’de siyasi yasağı kalkan Ecevit, CHP’ye genel başkan olmak için mücadele etmek yerine kendine ve eşine bir parti kurdu (DSP)...

Ve...

Adını da:

“Demokratik Sol Parti” koydu...

Ve...

ABD’nin kurduğu senaryo ile 1999 ocak ayında DSP azınlık hükümetinin başbakanı olarak Öcalan’ı teslim alan Ecevit:

Seçimlerden birinci parti olarak çıktı...

MHP ile ortak olmaması...

Ya da...

Hükümetin kurulmasını muhafazakâr partilere bırakıp...

Mevcut gücünü:

DSP’yi CHP ile birleşip CHP genel başkanı olarak kullanmak yerine:

İntikamcı ve ihtiraslı kişiliğinin etkisinde kalarak:

Bahçeli’nin başbakan yardımcısı olacağı bir hükümetin başbakanı olmayı tercih etti...

O gün:

Türk solunun tamamen bittiği gündü...

Tebrikler ve başarılar

CHP, 38. Kurultayını da cumhuriyetimizin kurucu partisine yakışır bir olgunlukla gerçekleştirdi...

Ve...

100 yıllık tarihinde ilk kez...

Mevcut genel başkanın da katıldığı seçimde:

Genel Başkan kaybetti...

Genel Başkan adayı kazandı...

Ben, kimin (Özgür Özel) seçildiğiyle değil...

Nasıl ve neden seçildiğiyle ilgileniyorum...

O nedenle öncelikle:

Kurucu partideki bu demokratik gelişimi çok değerli buluyorum...

Tebrikler CHP...

Başarılar Özgür Özel...

Umut varsa:

Özgür Özel’in CHP genel başkanı seçilmesi:

Mevcut seçmenlerin bazılarını mutlu etti...

Kimileri ise Özel’in seçilmesini:

“CHP’den kopma” bahanesi olarak algıladı...

Özel’in seçilmesine en çok sevinenlerin:

Henüz oy verme yaşına gelmemiş delikanlılar olduğu kanaatindeyim...

Çünkü...

Bu tercihin:

Potansiyel seçmenler için:

Umut olduğunu gözlemledim...

Umut varsa:

Hayat da vardır...

Umut yoksa:

Hayat zaten bitmiştir...

Ya zihniyet aynı kalırsa...

Özgür Özel’in ikinci tur seçimlerinden önce yaptığı konuşmada:

Demirtaş, Kavala ve Can Atalay’a özgürlük talebinde bulunması...

Sezgin Tanrıkulu’nu Parti Meclisi’ne alması:

Tek amaçları anayasamızın ilk üç maddesine sadakat yemini edecek bir iktidar tarafından yönetilmek olan...

Ayrıca:

Hiçbir ideolojik takıntıları olmayan milyonlarca demokrat seçmeni...

Özel’in:

“28 Şubat sürecinin eylemci generalleri” oldukları iddiasıyla tamamen siyasi amaçlı yargılamalardan sonra mahkûm edilen...

Ve halen...

Cezaevinde yatan emekli generaller:

Çetin Doğan, Erol Özkasnak, Cevat Temel Özkaynak, Fevzi Türkeri ve Yıldırım Türker için tahliye istemesi ise:

14 Mayıs’ta Kemal Bey’e oy vermeyen ve...

Milyonlarca klâsik CHP seçmenine de...

Oy vermemelerini tavsiye edenleri:

Mutlu etti...

Mağdur generallerin tahliye talebine sevinen bu kesim:

Demirtaş, Kavala ve Can Atalay’ın tahliyelerinin talep edilmesine...

Diyarbakır Milletvekili ve insan hakları savunuculuğunda ülkemizin yüz akı olan Sezgin Tanrıkulu’nun ise Parti Meclisi’ne alınmasına çok öfkelendiler...

Hatta içlerinde:

Özgür Özel’e:

“Sezgin Tanrıkulu isimli haini partiden kov” diyenler bile vardı...

Özel’in:

“AKP’li ve MHP’li seçmenlerden de oy isteyeceğiz ve alacağız” demesi...

CHP’yi MHP’lileştirmek isteyenlerin heveslerini kursaklarında bırakırken...

CHP’ye ideolojik değil “kitle partisi” gözüyle bakan demokratlara:

Umut verdi...

Sözümün özü canlarım:

Genel Başkan değiştiren CHP...

Statükodan kurtulur...

Çağdaş bir liberal sosyal demokrat parti olursa:

İlk genel seçimlerde hiç ittifak yapmadan cumhurbaşkanı seçtirebilir...

Ama...

Zihniyet aynı kalırsa...

Hatta...

Sağcılık ve solculuk gibi iki felsefî kavramın unutulduğu...

Daha da öte:

Tartışmasının bile yapılmadığı 21. yüzyılın birinci çeyreği biterken:

Atatürk’ün “Kitle partisi” olarak kurduğu CHP, doktriner bir solcu partiye dönüştürülmek istenirse...

Bu değişimin:

Zihniyeti aynı kalan bir kişinin elbiselerini yenilemesinden farkı olmaz...

Romantik Ecevit ve...

2001 yılı 19 Şubat günü başlayan ekonomik krizden çıkış yolunun ekonomi politikalarını “gerçekçi” hale getirmek olduğunu kabul eden Ecevit:

Yardımcısı Bahçeli’nin itirazlarına rağmen...

Diğer yardımcısı Yılmaz’ın da desteğiyle ekonomi yönetimini...

Dünya Bankası ekonomistlerinden Liberal Sosyal Demokrat Kemal Derviş’e emanet etti...

2001’de %130’u aşan yıllık enflasyon...

Derviş ve ekibinin uyguladığı ekonomi politikalar sonucu...

2002’de:

%35’in altına düştü...

Romantik Başbakan Ecevit (2002 ağustos) bu defa da:

Yardımcısı Bahçeli’nin tuzağına düştü...

Ülkeyi erken seçime (3 Kasım 2002) götürdü...

Ekonomi düzelmiş, küresel sermaye yeniden ekonomimize dönmeye başlamıştı...

Ve...

Seçimlere de 18 ay vardı...

Ecevit:

18 ay sonra Derviş programının ödülünü alacakken...

MHP’li ve DSP’li “liberal ekonomi düşmanı” bakanların perişan ettiği ekonominin bedelini ödemeyi tercih etmiş olmalı ki:

Ülkeyi erken seçime götürdü...

Sonuç:

Türkiye’nin bugünkü perişan hali...