Kontak kapatıp yolları kestiler! Römorklarında hayvan gübresi, saman, sepetlerinde yumurta vardı.

Başkentlerde trafiği durdurdular, hayvan gübrelerini hükümet binalarının önüne döktüler. Hükümet binalarına yağmur gibi yumurta yağdırdılar! Saman balyalarından yollarda barikatlar kurdular. Traktör orduları yılmadı...

Polonya, Belçika, Fransa, Almanya, Yunanistan, Litvanya, Romanya ve İspanya’da çiftçiler durmadı. Gasp edilen emeğinin karşılığını alana kadar da durmayacaktı.

Dünyaya yayılıyordu. Yeni Zelanda’dan, Hindistan’a ulaşmıştı! Hindistan Başbakanı Modi, Yeni Delhi’ye yürüyen halkı durdurmak için interneti bile kesti!

Dünyada pandemi sonrası, yeni bir emperyalist program başlatmışlardı. Ekonomiden sağlığa, güvenlikten eğitime, her şeyi sıfırlıyorlardı!

Alman Hükümeti 2024’te, bu büyük sıfırlama kaynaklı bütçe açığını kapatmak için tüm sübvansiyonları azaltacağını açıkladı. Tarımsal sübvansiyonların kesileceğini, ithalatta vergi indirimin geleceğini duyurdu. İşte o andan sonra tüm AB genelinde, çiftçiler ve traktör orduları yola düştü!

Çiftçiler ucuz ithalatın karşısında rekabet edemeyeceklerini, enerji, gübre ve zirai ilaç vb. maliyetlerinin artacağını görmüşlerdi. Düşen satış fiyatları, ağır yasal düzenlemeler ve büyük perakende şirketleri zaten nefes aldırmıyordu. Borç içindeydiler. Endüstriyel gıda, yapay et ve hayvan itlafı da cabasıydı!

Avrupalı çiftçiler hükümetlerini geri adım atmaya zorlamıştı. Traktör orduları saldırıyı püskürtmüş, az da olsa kazanımlar elde etmişti.

AB, 28 Haziran 2021’de Avrupa İklim Kanunu’nu (EuropeanClimateLaw), kabul ederek üye devletlerde uygulamaya sokmuştu. Sıkça duyduğumuz sıfır emisyon, sera gazı emisyonu gibi kavramlar havada uçuşuyordu. 2030 ve 2050 sıfır emisyon hedefleri konuşuluyordu.

Tüm bunlar iklim krizi adı altında dayatılan, Paris İklim Anlaşması ile başladı. 2016’da yürürlüğe giren, iklim krizinin etkilerini azaltmak ve finansal kaynak yaratmak için yapılan bir anlaşmaydı.

Hani Trump’ın “Haksız, tek taraflı Paris iklim anlaşması dolandırıcılığından derhal çekiliyorum” dediği anlaşmadan bahsediyorum!

Türkiye de 22 Nisan 2016’da, BM’de düzenlenen imza töreninde 175 ülke ile birlikte imza atmıştı. 7 Ekim 2021’de de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından imzalanarak yürürlüğe girmişti.

O tarihlerde tarım ithalatında vergilerin sıfırlandığı, Bill Gates gibilerin Türkiye’de onbinlerce dönüm tarım arazisi aldığı haberlerinin, yapıldığı günlerdi. Çiftçimizin, yaşamını sürdürebilmek için çaresizlikten toprağını satmaya başladığı, milli tarım politikasından vazgeçildiği günlerdi.

Bugün anlaşmadan çekilen ABD ve imzalayan Rusya, Hindistan ve Çin toplam karbon salımının %60’ından sorumludurlar. Kendilerinin uygulamadığı kararları dünyaya dayatarak sömürüye devam ediyorlar.

En acısı da hükümetlerin kendi çıkarları için ekonomik ve siyasal anlamda, ABD emperyalizmine bağlı olmalarıdır. Olan, milletlere oluyor...

TBMM’den ilk dört maddesi geçen İklim Kanunu da bu çerçevede bir kanundur. Don ile çiftçimizin zora düşmesine, muhalefetin de ciddi tepkisi eklenince, iktidar İklim Kanunu’nu ileri bir tarihe bıraktı.

AKP Grup Başkanvekili Leyla Şahin Usta, İklim Kanunu teklifinin muhalefetin de görüşlerini alarak üzerinde yeniden çalışılmasına karar verdiklerini açıkladı.

Aslında KCK elebaşı için umut hakkı ve genel af için yapılan ziyaretler trafiğinin aksaması endişesinin kararda etkili olduğunu düşünüyorum.

Ancak çiftçimiz için tarım ve hayvancılığımız için tehlike geçmiş değildir. Tarım ve hayvancılık, bile isteye bu hale getirilmiştir. Başta CHP, İYİ Parti ve Yeni Yol Partisi çok dikkatli olmalıdır.

Bu iklim değişikliği değil sistem değişikliğidir! Elde kalan tarım ve hayvancılığımızı, milli olmaktan çıkarmak ve ABD çıkarlarına uygun hale getirmektir.

Avrupa’da iklim kanunları geçerken ülkelerin traktör orduları, iktidarlara geri adım attırmıştı.

Gerektiğinde çiftçimiz traktörün kontağını açar mı?

Bekleyip göreceğiz.