Suriye’de Esad rejiminin devrilmesi sonrasında perşembe günü MİT Başkanı İbrahim Kalın Şam’a gitti. Emevi Camii’nde namaz kılarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 12 yıllık hayalini gerçekleştirdi. Orada olması başlı başına bir mesajdı. Üstelik bu mesaj Kalın’ın aracını HTŞ’nin lideri Colani’nin kullanması ile perçinlendi. (Burada tekrar hatırlatmakta fayda var. Colani HTŞ’yi 2017’de El Kaide’nin Suriye kolu El Nusra’dan ayrılarak kurdu.) Mahkemede “iyi hal indirimi” almak için takım elbise giyen en azılı suçlular vardır ya... Takım elbisesi ve “iyi hali” ile Colani direksiyonda, Kalın ise yanında değil, sembolün sembolü olarak arka koltuktaydı. İktidara yakın medyada yine zafer naraları ile karşılandı bu kare.
Ancak es geçilmemesi gereken bir konu var. HTŞ Ağustos 2018’den bu yana Türkiye’de terör örgütü olarak kabul ediliyor. Henüz bir hafta önce Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile nisan ayında öldürülen HTŞ liderlerinden el Kahtani’nin Türkiye’deki tüm mal varlığı donduruldu. Bir ülkenin istihbarat teşkilatının elbette “tüm” kesimlerle iletişimi olur. Ancak Türkiye’nin terör listesinde olan, Türk topraklarına girdiği anda tutuklanması gereken bir isimle bu kadar aleni görüntü vermek akıl tutulması değil de ne? Eğer Colani açıkça görüntü verilecek bir “lider” olarak kabul ediliyorsa, bir an önce düzenleme yapılıp HTŞ’nin terör örgütü listesinden çıkartılması gerek. Malum zor değil. Tek bir gece yarısı kararnamesi yeterli. Bu adım atılmadan verilen görüntülerse ülkenin itibarına zarar veriyor. Bir terör örgütünün liderinin MİT gibi en önemli kurumlarımızdan birinin başkanının aracını kullanması da ülke adına büyük bir güvenlik zafiyeti yaratıyor, İbrahim Kalın’ın can güvenliğini tehlikeye atıyor!
Bir fotoğraf Türkiye siyasetini nasıl anlatır, işte böyle!
Bugün fotoğrafların hikayeleri ile gidiyoruz sevgili okur. İşte çok konuşulan bir kare daha. MHP Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile çekilen fotoğrafı üzerinde yaptığı photoshop ile gündemde. En kıdemli influencerları kıskandıracak bir başarı ile etraftaki kalabalık silinmiş. Sanki Öztürk ve Bahçeli özel bir görüşme yapıyormuş izlenimi yaratılmış. Neden böyle bir şeye ihtiyaç duymuş sorusunun yanıtı Türkiye’deki siyasetin özeti aslında. “Lidere yakın” olmak her şey çünkü Türkiye’de! “Seçilmiş” biri varlığını sürdürebilmek için bu “güç” karelerine ihtiyaç duyuyor. Zaten sorun tam da burada başlıyor. Çünkü bu fotoğrafın işe yarayacağını biliyor! Aynı Yenidoğan Çetesi soruşturmasını yürüten savcıyı tehdit eden örgüt liderinin kurduğu cümle gibi... “Benimle bir kare fotoğraf çektir, sayfanda yayınla. O zaman sana kimse dokunamaz”... Ya da hemen her suçlunun eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile fotoğrafının ortaya çıkması gibi... Bu isimlere yakın olmak, yolda yürürken durdurup çekilmiş bir fotoğrafı dahi sosyal medya hesaplarından paylaşmak en suçlu kişilere bile bir “dokunulmazlık” zırhı veriyor. Bu isimler de bunun işe yarayacağını bildiği için fotoğrafın gücüne sığınıyor.
Senin mültecin, benim mültecim
Suriye’deki rejim değişikliği sonrası sığınmacıların geri dönüşünü konuşuyoruz. Art arda AB ve BM’den de Türkiye’ye bu gündemle ziyaretler gerçekleştiriliyor. Ancak yine her zaman olduğu gibi “ikircikli” bir tavır gündemde. Almanya bir yandan “biner Euro verelim Suriyelileri geri gönderelim”i tartışıyor. Diğer yandan ise “benim istediklerim” yani “nitelikli” olanlar ülkede kalsın derdinde. Alman İçişleri Bakanı Faeser, Suriyeliler dönerse Alman sağlık sisteminin çökeceği uyarısında bulundu. “İşi olan, entegre olmuş, sabıkasız ve çocukları okula giden” Suriyelilere Almanya’da kalma ve ekonomiye katkıda bulunma fırsatı vermenin önemli olduğunu söyledi. Almanya Sağlık Bakanı Lauterbach da ülkedeki 6 binden fazla Suriyeli doktorun sağlık hizmetleri için “vazgeçilmez” olduğunu belirtti. Bizde ise isyan edenler ucuza çalıştıracak işçim kalmadı diyen tekstilciler... Meyvenin sebzenin en kalitelisini Avrupa’ya göndermeye alışmıştık da... Sığınmacılar için de aynısının geçerli olduğunu görmüş olduk bir kez daha. Her ülkenin derdi kendine...